Türk Dil Kurumu (TDK)
yabancı dillerden devşirilen sözcüklere karşılık olarak türettiği öztürkçe
sözcükler nedeniyle her zaman eleştirilir. “Gökkonutsal avrat”, “çok oturgaçlı
götürgeç”, “ulusal düttürü” gibi örnekler verilir. TDK’nın
ürettiği düşünülen bu sözcükler kullanılarak alay cümleleri kurulur.
“Uydurukça” denilerek gösterilen çaba aşağılanmaya çalışılır.
Bu uzun süren, bir türlü bitmeyen bir kavga. Siyasi yönü de
var. İlericilerin dili özüne döndürerek yenileştirmeye, geliştirmeye
çalıştıkları, muhafazakârların dili olduğu gibi, Arapça, Farsça, İngilizceden
gelen sözcüklere de dokunmadan korumak istedikleri bilinen bir şey.
Son on – on beş yıldır teknolojideki hızlı gelişmenin de
etkisi ile günlük yaşamda “uydurukça”nın yeni bir anlam kazandığını görüyoruz.
Buna “plaza dili” de deniyor. Türkçe ile İngilizcenin karıştırılması ile
oluşuyor. “Hard copy’leri set etme işini taşere ettikten sonra yazımın
wording’ini düzeltmeye focuslanıyor olacağım” gibi cümleler kuruluyor. Bu iş o
kadar rahatsız edici bir boyuta geldi ki şirketler uydurukça ile mücadele etmek
için kampanyalar düzenlemeye başladılar. Eczacıbaşı’nın geçen yıl başlattığı “Uydurukça
konuşuyor olmayalım!” kampanyası ilk akla geleni (Milliyet, 20.05.2013).
Sermet Sami Uysal yeni kitabında dil savaşları sürer, TDK’nın öztürkçe sözcükler önermesine karşı
mücadele verilirken Türkçenin başına neler geldiğini anlatıyor, örnekliyor.
Kitabın adı Uysal’ın ne yaptığını da anlatıyor; “Türkçe'de Yaratılan Fransızca
Sözcükler ve Türkçe'de Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” (Yapı Kredi
yay.). Gündelik hayatta Türkçe olduğunu düşünerek kullandığımız bir çok sözcük
var. “Assolist, baterist, baton-sale, bonfile, bonservis, espritüel, jaketatay,
arikatürizasyon, mikrobik, narkozitör, otodidaktik, otogar, otokontrol, panjur,
parselasyon, podösüet, psikiytrist, rafinasyon, sosyetik, şef-garson, teolog,
tifo, virütik” gibi. “Güvenilir” bir sözlüğe baktığınızda bu sözcüklerin Fransızca
kökenli olduğunu öğreniyorsunuz. Sermet Sami Uysal işin aslının hiç de öyle
olmadığını örnekleriyle anlatıyor.
Türkiye Fransa ilişkilerinin 400 yıllık geçmişi var. Bir
zamanlar Fransızca en çok konuşulan yabancı dil olmuş. Fransızca eğitim veren okullar
hâlâ eğitim veriyor. 200 yıldır da Türkçe üzerinde Fransızca’nın etkisinin
sürdüğünü yazıyor Sermet Sami Uysal. Bu etkinin sonucu olarak “6000’den fazla
Fransızca sözcük, kalıp söz hatta deyim Türkçeye girip yerleşir...” Yerleşmekle
kalmaz sözlüklere de girer. Son sayımlara göre bu sayı 7000’i bulmuş.
Fransızcanın Türkçe üzerinde etkisi bu kadarla kalmamış “Amerikan
İngilizcesi”nden gelen sözcükleri de Fransızca söylenişi ile dilimizde
kullanmışız. Sözdizimini Fransızcadaki gibi kullanmaya başlamış ve noktalama
işaretlerini de Fransızcadan almışız. Sermet Sami Uysal kitabında bununla da
yetinmediğimizi “Türkçede yaratıp Fransızca sandığımız sözcükler”
uydurduğumuzu, bazı Fransızca sözcüklerin Türkçede farklı anlamda
kullanıldığını da örnekleriyle anlatıyor. Kitabın son bölümünde de “Türk
Argosunda Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” yer alıyor.
İşin en ilginç ve vahim yanı bu sözcüklerin “güvenilir”
sayılan TDK Türkçe Sözlük, Meydan
Larousse, Misalli Türkçe Sözlük gibi sözlüklerde “Fransızca kökenli” olarak
gösterilmiş olması. Doğrudur diye tanımları ve köken bilgilerini birbirlerinden
aynen almışlar. Sermet Sami Uysal bu çalışmayı yaparken her sözcüğü gazete,
dergi ya da kitaplardan aldığı iki cümle ile de örnekliyor.
Yabancı sözcüklere Türkçe karşılık bulma çalışmalarını
“uydurukça” diye suçlayanların neler uydurduklarını görmek ilginç.
06.11.2014
Yorumlar