Damon Galgut, “İyi Doktor”da gözden uzak bir kasabada,
kaderine terk edilmiş bir hastanede hemen hiçbir şey yapmadan günlerini tüketen
bir doktorun genç ve idealist bir meslektaşının hastaneye gelmesi ile yaşadığı
iç çatışma ve karmaşayı anlatıyor.
Apartheid, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 1948’den 1994’de dek
uygulanan ırkçı yönetim biçimine verilen ad. Tek partili sistemde toplum
insanların renklerine göre sınıflandırılmış. Apartheid azınlıktaki beyazların dışında
kalanların sağlık, eğitim gibi devlet hizmetlerinden daha az yararlanmaları
sonucunu da doğurmuş. Nelson Mandela’nın önderliğinde onlarca yıl süren bir
mücadele ile 1994’de ilk kez tüm halkın katıldığı seçimler yapılmış. Mandela da
devlet başkanı seçilmiş. Mandela, ülkede Apartheid'ın etkilerine son vermeye,
ırkçılığı engellemeye, fakirlik ve eşitsizliği ortadan kaldırmaya çalışmış.
“İyi Doktor”da (Eylül 2014, çev. Kıvanç Güney, Yapı Kredi
yay.) Apartheid sonrasında taşrada yaşananlara şahit oluyoruz. İdari yönetimin
değişmesinin halkın hayatına nasıl yansıdığını görüyoruz. Aslında Damon Galgut,
“İyi Doktor”da genel olarak insanlığı ilgilendirebilecek bir ruh halini
anlatıyor.
Apartheid uygulamalarını hayata geçirmek amacı ile kurulmuş
bir “yurtluk”ta terk edilmiş bir hastanede çalışıyor Dr. Frank Eloff.
Yurtluklar, köylerde dağınık olarak yaşayanlara devlet hizmetlerini götürmek, onların
sisteme entegre olmasını, köylerinden kopup işgücü haline gelmesini sağlamak
amacıyla kurulmuş yapay kasabalar. Halk bu uygulamaya pek ilgi göstermemiş,
sonuç olarak da bu yurtluklar devlet hizmetlerini vermeye devam etseler de terk
edilmiş gibi bir hal almışlar. Eloff’un çalıştığı hastaneye hemen hiç hasta
gelmiyor. Yöneticilerin taleplerine rağmen devlet de bu durumun değişmesi için
bir şey yapmıyor. İlaç, sağlık gereçleri yollamıyor. Nadiren gelen hastalara ya
küçük müdahaleler yapılıyor ya da hasta başka bir hastaneye sevk ediliyor.
Eloff da hastanede çalışan diğer kişiler gibi bu durumu kabullenmiş. Sanki
hayatını hiçbir şey yapmadan tamamlamayı bekler gibi.
Laurence Waters okuldan yeni mezun olmuş idealist bir
doktor. Mecburi hizmet için bilinçli olarak bu gözden uzak hastaneyi seçmiş. Oradaki
yoksul halka iyi bir sağlık hizmeti vermek arzusunda. Hastaneye çeki düzen
verip tekrar halkın geleceği hale getirmesinin kısa sürede mümkün olmadığını
anlayınca halkın ayağına gitmeye karar veriyor. Hastanenin yöneticisini de ikna
ederek gezici bir klinik oluşturuyor.
Eloff, odasını paylaştığı bu idealist doktorun fazla
dayanamayacağını düşünüyor. Doktor Laurence’i desteklemiyor ama engellemek için
de bir çabaya girişmiyor. Ama Laurence’in dinamizmi onu etkilemeye başlıyor.
Canlanıp hareketleniyor. Geceleri kasabanın tek barında zaman geçiriyor. Uzun süredir
arayıp sormadığı aşk, daha doğru deyişle seks ilişkisini tekrar başlatıyor. Eloff'un
yeniden sosyalleşmesi ile aynı zamanda kasabada da bir canlanma oluyor.
Askerler gelip gitmeye başlıyor. Askerlerin komutanını barda tesadüfen görmesi Eloff'a
doktor olarak askerlik yaptığı Apartheid günlerini hatırlatıyor, belleğinin
karanlık köşelerine itip unutmaya çalıştığı kötü anıların tekrar canlanmasına
neden oluyor. Apartheid döneminde işkenceci olarak rastladığı bu komutan hâlâ
görevdedir ve terfi etmiştir. Yine o dönemde bölgede diktatörlük yapmış eski
bir komutanın da oralarda olduğu söylenmektedir. Gasp ve hırsızlık olayları
artmış kasaba askerlerin gelişi ile güvensiz bir yer halini almaya başlamıştır.
Damon Galgut’u geçen yıl yayımlanan “Sahtekâr” (Yapı Kredi
yay.) romanıyla tanımıştık. Orada da geçmişini gömmüş, taşraya gelmiş bir
“Issız Adam” vardı. Ama roman adına uygun olarak farklı bir boyuta ulaşıyordu.
Galgut’un sakin bir anlatımı var. Yalın bir dil ve kısa cümlelerle anlatısını
yavaş yavaş örerek adeta hissettirmeden gerilimi artırıp okuru kitaba bağlıyor.
Dr. Frank Eloff’un bilinçli seçilmiş yalnızlığının nedenlerini ve sonuçta
geldiği ruh halini de zamanla anlıyoruz. Ömer Türkeş’in romanla ilgili
yazısında söylediği gibi Galgut “insanların bu rahatsız edici gerçekleri göz
ardı ederek yaşamayı daha ne kadar sürdürebileceği”ni sorguluyor. Bu
sorgulamayı da hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yapıyor.
04.12.14
Yorumlar