Son yıllarda sık sık onu andık, “Aziz Nesin yaşasaydı” diye
başlayan cümleler kurup nasıl bir tavır alırdı, ne yapardı, ne yanda olurdu
diye tahmin etmeye çalıştık. Aziz Nesin büyük bir yazar olmasının yanında çok
aktif bir mücadele adamıydı. Önemli toplumsal olaylarda, sorunlarda bir aydın
sorumluluğu ile tavır almış, kendi doğruları ne kadar ters gelse, az ya da çok
taraftar bulsa da sonuna kadar mücadele etmekten çekinmemişti.
“Aziz Nesin yaşasaydı” 100 yaşında olacaktı. Şair Turgay
Fişekçi Sözcükler Dergisi’nin yeni sayısını “100. Doğum Yılında Aziz Nesin Özel
Sayısı” başlığı ile yayımlamış. Dergide Aziz Nesin’in yazarlığı hakkında
yazıların yanı sıra onunla yaşamının bir bölümünde yolları kesismiş, yoldaşlık etmiş
dostları da birlikte anılarından yola çıkarak yazılar yazmışlar. Aziz Nesin’in
kişiliğini, görüşlerini yansıtan söyleşilere de yeniden yer verilmiş. Dolu
dolu, doyurucu bir özel sayı. Sözcükler’deki yazıları okuduğunuzda bir kez daha
anlıyorsunuz ki Aziz Nesin’in yaşamı, yazarlığı ve günümüzün deyimi ile
aktivistliği hakkında yazılacaklara dergiler yetmez. Bunu bir övgü sözü olarak
ya da abartmak için söylemiyorum.
Aziz Nesin büyük bir yazar ve Türk mizahının en önemli ustalarından
biri, belki de birincisi olmasının yanında tiyatro yazarı, gazeteci, köşe
yazarı, dergici, yayıncı, kitapçı, gazete dağıtıcısı, fotoğrafçı, eğitimci, yazar
örgütleri ve vakıf kurucusu, eylemci, lider... Çok okunan, sevilen bir yazar
olmasına rağmen düzenli bir gelir sahibi olamamış, hep yan işlerde çalışarak
evini, ailesini geçindirmeye çalışmış. Aynı anda birden çok iş yapmasının,
dergiler yayımlayıp yayınevleri kurmasının en önemli nedenlerinden biri bu.
Diğer neden ise kendini “borçlu” hissetmesi. Gürsel Korat ve Ahmet Yıldız’la
söyleşisinde bu duygusunu şöyle açıklamış; “Bana iyilik eden insanları ya da
iyilik eden toplumu (isteyerek iyilik etmiş ya da buna zorlanmış olsun) bunları
unutmak istemiyorum ve karşılığını vermek istiyorum.” Yoksul bir ailenin çocuğu olarak bu toplumun ödediği
vergilerle parasız yatılı okullarda okuyup şimdiki durumuna geldiği
düşüncesiyle borcunu ödemesi gerektiğini düşünüyordu.
Aziz Nesin, neredeyse her yazdığı ya da yayımladığı
nedeniyle yargılanmış, defalarca hapis, sürgün edilmiş, pasaport verilmeyip
yurtdışına çıkışı engellenmiş, saldırılara uğramış, polis ya da ajan ilan
edilmiş, çeşitli kereler yakılmaya çalışılmış. Hangi eğilimde olursa olsun
iktidarlarla hiçbir zaman anlaşamamış. DİSK Maden İş’in grev anlayışını
eleştirdiği için mitinglerde “Aziz Nesin sen nesin!” diye slogan atıldığı hâlâ
anımsanıyor. İngiltere Kraliçesi, İran Şahı ve Mısır Kralı’nın kendileriyle
alay ettiği gerekçesiyle birlikte dava edecekleri kadar etkili yazılar yazan
bir yazar. Herhangi bir olay olduğunda ilk tutuklanacak “olağan şüpheliler”den
ve de “müseccel komünist”. Aynı zamanda kitapları milyonlarca satmış, Dünya
dillerine çevrilmiş, uluslararası ödüller almış nadir yazarlarımızdan.
12 Eylül darbecilerine direnişin simgelerinden olan
“Aydınlar Dilekçesi”, “Demokrasi Kurultayı”, İnsan Hakları Derneği’nin, Türk –
Yunan Barış Derneği’nin, demokratik eğitim için Bilar’ın kurulması, özgür
gazetecilik için “On Binler” girişimi, öldürülmesi için fetva çıkartılan Salman
Rüştü’nün Şeytan Ayetleri’nin Türkçede yayını, Nesin Vakfı gibi başarılı,
başarısız birçok girişimi olmuş. Onu en derinden etkileyen olay ise 1993
Temmuz’unda yitirdiğimiz 34 şair, yazar, sanatçı ve aydınla birlikte yakılmak
istenmesi olsa gerek. O acı yüreğini derinden dağlamış. Sivas Katliamı hakkında
“Bu Kaçıncı Öldürülüşüm Hain” diye yazmış. İki yıl sonra 1995 Temmuzunda da
kalbi durmuş.
Tüm bunları anımsayınca Aziz Nesin bugünleri, bu yılları
yaşasaydı ne yapar, nasıl tavır alırdı diye düşünüyor merak ediyor, eksikliğini
hep hissediyoruz.
07.01.14
Yorumlar