İstanbul Modern’de bir yanda Şahin Kaygun diğer yanda Mehmet
Güleryüz sergileri var.
Şahin Kaygun, fotoğraf sanatının Türkiye’deki gelişiminde
öncü isimlerden. 41 yıllık yaşamında temel fotoğraf alışkanlıklarını aşan,
kuralları yıkan, yenilikler getiren, türler arasında arayışlara giren bir çok
eser vermiş, her sergisinde yenilikler getirmiş. Bunda fotoğraf ağırlıklı
grafik eğitimi görmesinin kuşkusuz etkisi vardır. Ama kendine has bakışı ve
yenilikçi anlayışı olmasa bu eğitimin bir anlamı olmazdı. Klasik anlamda
fotoğraf sanatının iyi örneklerini vermesine rağmen belgeleyici anlayışı aşıp
fotoğrafı sanat olarak kabul etmiş. Fotoğraf çeken değil fotoğraf yapan olmuş.
Fotoğrafta grafiksel çalışmalarla başlayan yenilikleri 80’li yıllar için çok
yeni bir teknik olan polaroid fotoğraflara ve sonunda da “foto pentür”
çalışmalarına varmış.
İstanbul Modern’in Fotoğraf Galerisi’nde yer alan sergi bir
retrospektif değil. Şahin Kaygun’un 1980’le 1991 yılları arasında farklı
tekniklerle ürettiği “deneysel” çalışmaları yer alıyor. Kaygun “silme, kazıma,
boyama, kolaj ve fotomontaj gibi teknikleri” kullanıyor. Kuratörlüğünü Sena
Çakırkaya’nın yaptığı sergide Kaygun’un Polaroid üzerine yaptığı müdahaleleri,
“çekilmiş” fotoğrafın nasıl “yapılmış” bir fotoğraf haline geldiğinin
aşamalarını da izleyebiliyoruz. Fotoğraf üzerine yapılan resim diye
adlandırabileceğimiz ve şimdilerde “ressam”lar tarafından yaygın olarak
kullanılan teknikle ürettiği eserler ve “foto pentür”ler ise ilk sergilendiklerinde
sanat dünyasında gerçek bir sarsıntı yaratmış, özellikle fotoğraf çevrelerinde
eleştirilmişti.
Şahin Kaygun sadece deneyen, arayan, türler arası ilişkiler
kuran bir sanatçı değildi, hiçbir müdahalede bulunmadığı fotoğraflarında bile
kendine has dili, imge dünyası olan bir ustaydı. Tüm dönemlerini bir retrospektifte
birarada görmenin, bu büyük ustayı bütün olarak yeniden anımsatmanın zamanıdır
diye düşünüyorum.
İstanbul Modern’in alt katında esas ağırlık Mehmet
Güleryüz’de. Alt kat lobisindeki sunum Şahin Kaygun sergisini bir nebze kenara
itmiş. Sunum için kullanılan dört duvardan biri Kaygun’a ayrılsa bu dengesizlik
bir nebze aşılabilir, bu güzel ve önemli sergiye de dikkat çekilebilirdi.
Mehmet Güleryüz de “resimden desene, heykelden gravüre,
tiyatrodan performansa uzanan zengin ifade arayışı” ile bilinen bir büyük usta.
Alt kat lobisini çevreleyen duvarlarda Güleryüz’ün arayışlarını kronolojik
olarak iyi bir sunumla izledikten sonra sergiye giriliyor. “Sergi, sanatçının
1960’lardan itibaren desen, resim, heykel, gravür, porselen üzeri boyama,
performans gibi alanlarda gerçekleştirdiği üretimleri bir araya
getiriyor”muş. Ama esas mesajı retrospektifin adı veriyor; “Ressam ve Resim”.
60 yıllık sanat yaşamını tüm dönemleriyle yansıtan bu sergiyi izlediğinizde
geride kalan imge Güleryüz’ün usta bir “ressam” olduğu ve iyi “resim” yaptığı.
Mehmet Güleryüz disiplinlerarası tüm arayışlarından,
“happening”lerden, tiyatro sahnesinde oyuncu olarak verdiği emekten tüm
damıttıklarını resmine ve esas olarak tuvale yansıtmış.
Levent Çalıkoğlu’nun kuratörlüğünü yaptığı Retrospektif’de
yer alan 150’ye yakın yapıta ve multimedya sunumla canlandırılan desenlerine
baktığınızda Güleryüz’ün sanatını başlangıçtan bugüne adeta bilinçle,
bütünlüklü olarak tek bir ana kanal üzerinde geliştirdiğini görüyoruz. Dönem
dönem boyama anlayışı, işlediği konu ve imgeler değişse de desenlerindeki,
çizimindeki kendine haslık, ironik, mizahi bakışı gelişmiş ama değişmemiş.
İstanbul Modern’de Şahin Kaygun sergisi 15 Şubat, Mehmet Güleryüz
Retrospektifi 28 Haziran’a dek sürecek. 28.01.15
Yorumlar