Soyut Dışavurumculuk, 1940’ların ortasında New York’da
ortaya çıkan bir resim akımı. “Ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer
vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerle ifade ettikleri” soyut bir resim
anlayışı. Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmış ilk önemli sanat
hareketi olarak kabul ediliyor. Jackson Pollock, Willem de Kooning, Franz Kline,
Mark Rothko gibi sanatçılar soyut dışavurumculuğun önemli adlarından sayılıyor.
Kurt Vonnegut’un“Mavi Sakal”ının anlatıcı kahramanı Rabo Karabekian da bu
akımın ressamlarından olduğunu söylüyor.
Rabo Karabekian 1916 doğumlu. Kaliforniya’nın San Ignacio
kasabasında doğmuş. 1915’de Ermeni Tehciri sırasında hayatta kalmayı başaran ve
ABD’ye göç eden bir anne babanın çocuğu. Anne ve babasının yaşadığı trajedi,
hayatta kalma başarıları Rabo’nun yaşamını da etkilemiş. Ama asıl büyük
travamasını II. Dünya Savaşı’nda yaşamış. Savaştan tek gözle ama ölmeden
dönebilmesi ile anne – babasının hayatta kalmayı başarabilmeleri arasında
koşutluklar kurmak da olası.
“Mavi Sakal”da Rabo Karabekian'ın otobiyografisini yazma
çabasını okuyoruz. Yıl 1987. Rabo 71 yaşında. Bir kaç yıl önce kaybettiği
ikinci karısından büyük bir miras kalmış. Long Island East Hampton’da karısından
kalan deniz manzaralı 19 odalı bir evde yaşıyor. Rabo gibi II. Dünya Savaşı gazisi olan romancı
arkadaşı Paul Slazinger de evin sürekli konuğu. Evde bir de bir aşçı kadın ile
onun 15 yaşındaki kızı var.
1980’li yıllarda artık adı anılmayan bir ressam olsa da Rabo
Karabekian'ın soyut dışavurumcu anlayışla yaptığı resimleri önemli müzelerce
büyük meblağlarla satın alınmış, eserleri koleksiyonlara girmiş. Yanlış boya
kullanımı nedeniyle eserleri yok olmaya başlayana dek de resimlerinden büyük
paralar kazanmaya devam etmiş. Rabo Karabekian aynı zamanda soyut dışavurumcu
resmin en önemli koleksiyoncularından. Evindeki resimlerin değeri milyon
dolarlarla ölçülüyor ve sadece o resimleri görmek amacıyla sanat meraklıları
yüzlerce kilometre yol kat edip evine ziyarete geliyor.
Rabo Karabekian’ın yaşamı evinin özel plajında Circe
Berman’la tanışması ile değişiyor. Circe Berman çok sevdiği kocasını
kaybettikten sonra bunalıma girmiş, evine dönmek istemiyor. Rabo da onu tanrı
misafiri olarak kabul ediyor. Circe Berman’ın "Polly Madison" adını
kullanarak gençlere yönelik çok satan romanlar yazdığı anlaşılıyor ki bu durum
evdeki diğer romancı Paul Slazinger’ı çok rahatsız ediyor. Çünkü Slazinger, 11
roman yayınlatmış olmasına rağmen kendini başarısız hissetmekte ve eli kaleme
kağıda gitmemektedir.
Circe Berman, sorularıyla ve evde hemen her yeri arayıp
karıştırarak Rabo’nun mahremiyetini bozuyor ama aynı zamanda da yaşam öyküsünü
yazmasını hızlandırıyor. Circe Berman’ın her yere burnunu sokması ile Rabo
Karabekian'ın patates ambarında sakladığı bir sır olduğu da ortaya
çıkıyor.
Kurt Vonnegut “Mavi
Sakal” için kitabın girişindeki “Yazarın Notu”nda "Bu bir roman ve hatta,
düzmece bir otobiyografi" deyip kahramanlarının hayal ürünü olduğunu
ekliyor ama romanın kahramanının Kurt Vonnegut’la birçok benzerliği olduğu
anlaşılıyor. Vonnegut romanda adı geçen gerçek kişiler içinse “Bu bağlamda
sınandığı zaman görüleceği gibi, romanımda onlara gerçekte yapmadıkları hiçbir
şey yaptırmadım. Bu kitaba aktardıklarımdan çoğunu, geçtiğimiz yüzyıl içinde
sanat yapıtları için ödenen grotesk bedellerin esinlediğini de söylemeden
geçemeyeceğim. Muazzam boyutlara varan kâğıttan servet yoğunlaşmaları, bir iki
kişi ya da kurumun insanlara özgü belli bazı delişmenlik türlerine uygunsuz ve
dolayısıyla üzücü bir ciddiyet bahşetmesini mümkün kılmıştır.”
Kurt Vonnegut’un “Mavi Sakal”da Rabo Karabekian’ın yaşamı
üzerinden ve soyut dışavurumculuğu örnek alarak sanatın algılanması ve sanat
piyasası üzerine ağır bir eleştiri yaptığını da söyleyebiliriz.
Rabo Karabekian’ın resim yeteneği ilk gençlik çağlarına dek
yaşadığı San Ignacio kasabasında ortaya çıkıyor. Rabo, kasaba gazetesine
karikatürler ve illistürasyonlar çiziyor. Yaşamını değiştiren ise annesinin
dönemin en ünlü ve en çok kazanan illistüratörü olan Dan Gregory’e yazıp iş
istemesi için ısrarı oluyor. Dan Gregory, asıl adı Dan Gregorian olan Ermeni
kökenli bir sanatçıdır. Ününü canlıları ve nesneleri gerçek yaşamdaki gibi
resmetmesi sayesinde kazanmıştır. “Fotogerçekçi” bir ressam diye de
tanımlanabilir. Rabo da aynı türde çalışmalar yapmaktadır.
Rabo’nun mektubuna Dan Gregory’nin asistanıyım diye kendini
tanıtan sevgilisi Marilee Kemp cevap veriyor. Rabo ile Marilee uzun süre
mektuplaşıyorlar ve sonunda Dan Gregory’nin Rabo’yu çırak olarak kabul ettiği
haberi geliyor. Rabo, faşist ruhlu, Musolini hayranı bu adama çıraklık etmeye
başlıyor. Dan Gregory’nin hiç ilgi göstermediği sevgilisi Marilee ile Rabo
arasında arkadaşlık başlıyor. İki arkadaş sık sık elele sokaklarda dolaşıyor,
bu geziler sırasında keşfettikleri Modern Sanatlar Müzesi’nde vakit geçirmeye
başlıyorlar. Modern Sanatlar Müzesi’nde gördüğü yapıtlar Rabo’ya hayranı ve
çırağı olduğu Dan Gregory’nin bir sanatçı değil iyi bir teknik ressam olduğunu
düşündürüyor ve sanata bakışını değiştiriyor. Değişen diğer şey de Marilee ile
Rabo’nun yaşamları oluyor. Dan Gregory en nefret ettiği yer olan Modern
Sanatlar Müzesi’nin kapısında Rabo ile Marilee’yi görünce Marilee’yi dövüyor ve
Rabo’yu da kapı dışarı ediyor. Böylece Rabo iyi bir illistüratör olacakken
tanınmış bir soyut dışavurumcu oluyor.
Kurt Vonnegut’un “Mavi Sakal”ı çeşitli boyutdan
okunabilecek, değerlendirilebilecek bir roman. İlk boyut kuşkusuz sanatın
niteliği hakkında geliştirilen tartışma. Dan Gregory’nin büyük emek ürünü olan
foto gerçekçiliği mi yoksa Rabo gibi vasat bir ressama bile milyon dolarlar
kazandıran Kurt Vonnegut’un anlatımımna göre aslında pek de büyük emek
gerektirmeyen soyut dışavurumculuk mu gerçek sanattır? Aynı soruyu değeri
taktir edilen ama yazarı Paul Slazinger’e hiçbir şey kazandırmayan “edebi”
roman mı değerlidir yoksa Circe Berman’ın takma adla yazdığı milyonlarca satan
popüler gençlik romanları mı, diye de soruyor. Kurt Vonnegut, roman boyunca
resim ve edebiyat üzerinden sanatın niteliği ve alımlanması üzerine ayrıntılara
da inen önemli örnekler verip sorular soruyor.
İkinci ve belki de daha yakıcı sorun eleştirmenlerin de
dikkati çektiği “Hayatta Kalma Sendromu”. Rabo da arkadaşı Paul Slazinger de,
romanda öyküsü anlatılan Rabo’nun babası da bu sendromun belirtilerini taşıyor.
Birçok insanın hayatını kaybettiği durumlarda, kurtulanlar tarafından
hissedilen suçluluk duygusuna “Hayatta Kalma Sendromu” adı veriliyor. “Bu
kişiler diğerleri hayatını kaybederken kendilerinin yaşıyor olmalarından dolayı
suçluluk duymakta, diğerlerinin hayatını kurtaracak bir şeyler yapmış olmaları
gerektiğini düşünmekte ve zaman zaman diğerlerinin ölümü için kendilerini
suçlamaktadırlar” diye açıklamış Sosyal Psikolog Duygu Buğa (bkz.
http://duygubuga.blogspot.com.tr/2012/08/hayatta-kalma-sendromu.html).
Kurt Vonnegut sadece kitabın adında değil romanda da ünlü
“Mavi Sakal” efsanesine gönderme yapıyor. Mavi Sakal genç karısına şatodaki
bütün kapıların anahtarlarını vererek yolculuğa çıkar. Bu anahtarlar arasında
karısını girmemesi konusunda kesinlikle uyardığı küçük bir odanın anahtarı da
vardır. Ancak, kendisini ziyarete gelen kız kardeşlerinin de kışkırtmasıyla
genç kadın odaya girer ve odada gördükleri onu dehşete düşürür. Kurt
Vonnegut’un Mavi Sakal’ı Rabo da Circe Berman’ın her yeri karıştırmasına göz
yumar ama altı ayrı anahtarla kilitlediği patates ambarına girmesine izin
vermez. Berman’ın en merak ettiği yer de orası olur. Sonunda kilitler
açıldığında Berman dev bir tuvalle karşılaşır ki bu tuvale resmedilenler Rabo
Karabekian’ın “Hayatta Kalma Sendromu”nun nedenidir.
“Mavi Sakal” Kurt Vonnegut’un başyapıtlarından sayılıyor.
Gerçekten de iyi bir roman. Hem ele aldığı konular ve sorunlar hem de neşeli -
ironik anlatımı ile sürükleyici, akıcı bir yapıt.
26.03.2015
Yorumlar