Panait Istrati 1884 doğumlu bir Romen yazarı. “Balkanlar’ın
Maksim Gorki’si” diye tanınmış gerçekçi bir yazar. “Sefalet, hastalık ve
yalnızlık”la geçen yıllardan sonra 1921’de intihara kalkıştığında üzerinden
çıkan Romain Roland’a yazdığı mektup alıcısına ulaşınca kaderi değişmiş.
Roland’ın yardımı ile 1923’de ilk romanı “Kira Kiralina” yayımlanınca hem üne
hem de servete kavuşmuş. 1935’de ölene kadar da ard arda romanları yayımlanmış.
Eserleri Dünya dillerine çevrilmiş.
Panait Istrati, Türkiye’de de çok sevilen çok okunan bir
yazar. “Kira Kiralina” 1939’da Remzi Kitapevi’nden çıkmış. 1940’lı yıllardan
itibaren özellikle Yaşar Nabi’nin çabaları ile neredeyse tüm eserleri Türkçeye
çevrilmiş. Ülkemizde “Romanya’nın Orhan Kemal’i” diye anılan bir yazar.
Panait Istrati’nin daha önce nedense “Sokak Kızı” adıyla
yayımlanmış olan “Nerantzula”sı Faruk Ersöz çevirisi ile Helikopter
Yayınları’ndan çıktı (Şubat 2015). “Nerantzula” bir ilk gençlik öyküsü. Marku
komşu evde yaşayan “Saka Kız”ı tanıdığında 16 yaşındadır. Henüz su tesisatı
olmayan mahalledeki evlere su taşıyarak geçimini sağlayan “Saka Kız” da 14-15
yaşlarındadır. Bir ailesi, karışanı görüşeni yoktur, yalnız yaşar. Anne
babasının, ailesinin adını da kendi adını da söylemeyi reddeder. “Tıpkı çingene
gibi esmer, gür saçlıydı. Kalın saç örgüsü özenle örülmüştü. Keskin iri
gözleri, etli dudaklarıyla pek ciddi duran uzunca yüzü, elleri, bacakları ve
ayakları gibi her zaman tertemizdi” diye anlatır.
Saka Kız “Nerantzula”ya ilk aşkın saflığı ile bağlanan Marku
onun Epaminondas adında bir sevgilisi daha olduğunu öğreninice yıkılır ama
yılmaz. Marku ve Epaminondas bir yandan Nerantzula’nın tek sevgilisi olmak için
rekabet ederken diğer yandan genç kızı tehlikelerden, saldırılardan beraberce
korur. Bir süre sonra evlere su tesisatı bağlanıp sakalık işi bitince
Nerantzula ortadan kaybolur. Marku ve Epaminondas da kaybettikleri sevgiliyi
beraberce ararlar. Artık aralarında bir kader bağı vardır.
İki arkadaş ve rakibin aşkları hiç sönmez ve ısrarla
Nerantzula’yı ararlar. Nerantzula’yı bulduklarında ise artık çok şey
değişmiştir. Onun için Marku ve Leo çocukluk aşkı olarak hoş bir anıdır. Artık
genç bir kadın olan Nerantzula’nın şimdi yaşamında bir omurilik felçlisi olan
Aurell vardır ve hayatını ona adamıştır.
Kırık aşk öyküleri, çekilen çileler, bol acı... 60’lı
yılların Türk filmlerini hatılatan bir atmosfer. Romanın hazin bir sonla olsa
da İstanbul’da Boğaz sularında bitmesi de ilginç bir ayrıntı.
Panait Istradi’nin Gorki ya da Orhan Kemal’e benzetilmesi
boşuna değil. Istradi’nin gerçekçi bir anlatımı var. Ama bu gerçekçiliği kuru
değil. Yani aynayı sokağa tutup bizim yaşadıklarımızı bize aksettirmekle
yetinmiyor içten bir anlatımla okunaklı kılıyor, edebi bir eser haline
getiriyor. “Nerantzula” Istradi’nin başyapıtlarından değil ama keyifle okunan
bir roman. İyi bir anlatımı, akıcı bir öyküsü var. Bize çok yakın gelecek
ortamlarda geçen bir aşk üçgenini ve sonrasında yaşananları anlatıyor.
16.04.2015
Yorumlar