Bülent Ortaçgil’in “Normal” adlı bir şarkısı vardır.
“Biralar soğuk mu dedim / Dedi ki normal / Peki ya havalar? / Valla gayet
normal / İşler dedim gidişler dedim? / Hepsi normal / Peki ya sen, ben? Normal
/ Peki biz, ikimiz? Normal / Halimiz
dedim? / Ne dese beğenirsiniz, normal! // Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal
/ Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal” diye gider ve hayatta her şeyi normal
karşılamamızın sıkı bir eleştirisini yapar. Uğur Mıstaçoğlu’nun “Noğmal”ini
(2015, İletişim yay.) okurken hep bu şarkı kafamda çaldı durdu.
Uğur Mıstaçoğlu “Noğmal”de son derece sıradan ve bir o kadar
da “normal” görünen bir ailenin sonu ne kadar facia olsa da “normal”
karşılanacak öyküsünü anlatıyor.
İlhan Baba işiyle evi arasında günlerini geçiren bir esnaf.
Emlakçilik yapıyor. İşleri kesat gitse de şükrediyor ve bir şekilde evini
geçindirmeyi başarıyor. Anne Sabia da “normal” bir ev kadını, günlerini ev
işleri ve konu komşuya günlere giderek geçiriyor. Duygu gençlik yaşlarının
sonuna gelmiş, yüreği aşklara açık, evleneceği erkeği arayan bir genç kadın. Yıllardır
çalışmasına rağmen ancak kendini geçindirebilen bir reklamcı. Babası ve
annesinin denetiminden kaçabildiği ölçüde kendi hayatını yaşıyor. Romanın ana
kahramanı, evin küçük oğlu Bahadır ise yaşamında hep başarısız olmuş, okulu
doğru dürüst bitirememiş, iş bulamamış evde boş boş oturan, içine kapalı ve de
oldukça yalnız bir genç. “Annesi Sabia’ya göre efendi, babası İlhan’a göre
salak, ablası Duygu’ya göre saf”.
Evde babanın mutlak hakimiyeti var. Hiçbir şeyi beğenmiyor,
her şeyi eleştiriyor ve özellikle oğluna karşı şiddet yanlısı ve acımasız.
Bahadır’ın en küçük kusurunda gürlüyor, basıyor tokatı. Çekirdek aile tüm
içiçeliğine rağmen tam bir iletişimsizlik örneği.
Genel olarak baktığımızda “normal” olan bu ailenin
vidalarının gevşeyip yörüngesinden çıkması içinse bir dizi küçük ve önemsiz
olay yetiyor. Önce Sabia Hanım nedensiz bir şekilde kocasının kendisini
aldattığını düşünmeye başlıyor ve İlhan Baba’yı izlemeye başlıyor. Bu kuşku
kadının tüm yaşam düzenini bozuyor. Bu arada Duygu çapkınlığı ile meşhur genç patronu
ile ilişkiye giriyor. Bahadır da tüm miskinliğine rağmen ofis boyluk da olsa
bir iş bulmayı ve ilk kez o işte kalıcı olmayı başarıyor.
Sabia Hanım’a kocasının ikinci kez kafa atıp kadının aklını
başından tamamen alması ve ardından İlhan Baba’nın felç geçirmesi romanın dönüm
noktası oluyor. O zamana kadar “normal” seyreden aile yaşamı “noğmal”leşiyor.
İçe dönük Bahadır karakter değiştirip konuşkan ve de girişken biri halini
alıyor. “Kanka” diyebileceği bir erkek arkadaşı oluyor. Platonik aşkına
reddedileceğini bile bile gözünü kırpmadan evlenme teklif ediyor. Esas önemlisi
o zamana kadar kendisini ezip sinikleştiren babasına elinden gelen her türlü
kötülüğü yapıyor. Bu arada Duygu da yılların çapkını genç patronu ile
evlenmekle kalmamış, bir de çocuk bekliyor. Romanın finali ise gazetelerin
üçüncü sayfalarında görüp “normal” (!) saydığımız nitelikte bir facia.
“Noğmal” Uğur Mıstaçoğlu’nun ikinci kitabı. Daha önce “Rahat
Batınca” (2014, Sokak Kitapları) adlı bir öykü kitabı yayımlanmış. Anlatmayı,
anlattığını ballandırmayı seviyor. Okuru kendine bağlamayı, yazdığını okutmayı
başarıyor. Annenin kafa yiyip aklını yitirdiği, babanın felç geçirdiği bölüme
kadar anlatımın bu nedenle zaman zaman sarktığını, ne zaman konuya girecek diye
meraklandığımı ifade etmeliyim. İkinci bölümde ise sanki olaylar biraz hızlı
anlatılmış gibi geldi. Ama bu sorunlar aşılmayacak gibi değil.
Uğur Mıstaçoğlu’nun “Noğmal”i sıradan görünen yaşamların
aslında ne kadar anormal olduğunu ve içinde nasıl bir şiddet barındırdığını
rahat, mizah yüklü bir biçimde anlatıyor.
02.04.2015
Yorumlar