Şair Mehmet Erte’nin yeni düzyazı kitabı “Arzuda Bir
Sapma” bir erkeğin çocukluktan
ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe uzanan yolda arzularının kendisini nasıl
belirlediğini anlatan öykülerden oluşuyor.
“Arzuda Bir Sapma” (Mart 2015, Yapı Kredi yay.) çoğu kısacık
biri upuzun öykülerden oluşan bir kitap. Ama kitabın bütününü okuduğunuzda
başlı başına bir anlatı olduğunu da düşünebilirsiniz. Mehmet Erte istese bu
parçalarının bütününden bir roman oluşturabilirmiş. Seçimini öyküden yana
yapmış.
“Arzuda Bir Sapma”nın tüm öykülerinin tek bir ana ve
anlatıcı kahramanı var. Olayları, yaşananları, gözlemleri onun anlatımıyla
öğreniyoruz. Bir öyküde çocukluk çağında, diğerinde ergen, bir başkasında ilk
gençlik çağlarında… Ama hepsinde bir arzunun peşinde.
“Arzu” deyince kuşkusuz ilk akla gelen cinsel arzular. Ama
tanımlamaya girişince “akıl-bilgi, başarı, cinsellik, acınma duygusu, sürekli
duygusal pohpohlanma açlığı, çevre edinme, maddi değerler elde etme konular”ının
da arzu kavramı ile ilintisi olduğunu görüyoruz (bkz. tr.wikipedia.org/wiki/Arzu).
Mehmet Erte de “arzu”ya ilk başta “cinsel arzu”ymuş gibi yaklaşan olaylar
anlatırken ilerleyen sayfalarda yaşamın diğer değerlerini de anlatıya katıyor.
Ne de olsa insan sadece cinsel arzu ile yaşamıyor.
Mehmet Erte’nin ana kahramanının duygu ve davranışlarını,
tabii ki arzularını çeşitli felsefi bakış açıları ile yorumlamak mümkün.
Erte’nin metnin satır aralarında böyle felsefi göndermeler yaptığını da
hissediyoruz. Kuşkusuz “Arzuda Bir Sapma”yı ve anlatıcı kahramanının
davranışlarını, yaşama ve yaşadıklarına bakışını örneğin Lacan’cı ya da Hegelci
anlayışla okumak ve çözümlemek ilginç yorumlar ortaya çıkartacak ve veriler
sunacaktır. Bu tür okumaları bekliyoruz ama öncelikle edebi nitelik açısından
bir okuma yapmak daha doğru, zaten benim de alanım bununla sınırlı.
“Arzuda Bir Sapma”nın iki anahtar öyküsü olduğunu
düşünüyorum, birincisi kitabın ilk öyküsü olan
“Tasma”. Okul çağına gelmiş erkek çocuğun evden ve esas olarak
annesinden kopup tamamen başka bir dünyaya okula, kendi yaşındaki çocukların
arasına gidiş evresi anlatılıyor öyküde. Kitabın adına da sızan “Sapma”da ise
ergenlik çağından ilk gençliğe geçiş evresindeki erkek çocuğun ilk cinsel
deneyimini genelevde yaşaması anlatılırken aslında arzu kavramını karşılayan
tüm değerler ele alınıyor.
“Tasma” 12, “Sapma”
36 sayfa. Diğer tüm öyküler kısa ya da çok kısa. Çoğunluk tek sayfalık, tek
paragraflık... Şablonlarla yorumluyorsanız metinler bir şairin kaleminden çıktığı
için kısa ve öz anlatmayı başarmış ya da yeğlemiş diyebilirsiniz. Ama işin aslı
öyle değil. Mehmet Erte iyi bir anlatıcı ve şairliği ile yazarlığını ayırmayı
biliyor. Yazdığı türe hâkim, şairaneliğe kapılıp türün gereklerinden fedakârlık
etmiyor. Hakkını veriyor. Hatta ustalaşmanın verdiği bir tavırla anlatı
kurallarını da ironik bir yaklaşımla tartışmaya açıyor. “Sapma”da “bir göz
kırpma süresi içinde” anımsanan çok uzun zaman dilimleri var. Bir anlatıda zaaf
olarak görülebilecek bu eğilimi Mehmet Erte ironik bakışı ile kendi kendini
eleştirerek kabul edilebilir kılıyor. Okuru neden bir göz kırpma süresi içinde
bu kadar çok şey düşünülüp anlatılamasın diye ikna ediyor. Bir başka deyişle
çok temel bir anlatı kuralını kırmış oluyor.
Gerçeklik duygusunun ne kadar görece olduğunu göz kırpma
süresinde anlatılanların uzunluğu dışında da sık sık tartışmaya açıyor Mehmet
Erte. Anlatıcı kahramanının “obsesif kompulsif bozukluk” diye de
adlandırabileceğimiz takıntılı, kontrolcü hali anlatının böylesine detaylandırılması
ve gerçekliğin değişkenliğinin vurgulanması ile daha da net ortaya çıkıyor.
Aynı şekilde ana kahramanın ruh halinin ancak böyle bir anlatımla
yansıtılabileceğini de düşünüyorsunuz.
“Arzuda Bir Sapma” arzu kavramını takıntılı bir erkek
kahramanın yaşamından çeşitli evrelerle ele alırken oluşturduğu anlatım ve
diliyle de bütünlüyor. Yılın en dikkate değer ve tartışılmaya değer
kitaplarından biri Mehmet Erte’nin “Arzuda Bir Sapma”sı.
07.05.2015
Yorumlar