Montmartre'dan Son Sözler



Qiu Miaojin’in “Montmartre'dan Son Sözler”ine (Mart 2015, çev. Süreyya Çalıkoğlu, Aylak Adam yay.) İzmir Kitap Fuarı’nda rastladım ve alma nedenim Türkçede ilk kez Tayvanlı bir yazarın kitabı ile karşılaşmamdı. Ama okumaya başlayınca yayınevinin kitabı basma nedeninin “Tayvan edebiyatından bir eseri Türkçeye kazandıralım” düşüncesinden çok daha önemli olduğunu anladım.     
Qiu Miaojin’in (yoksa “Chiu Miao-Chin”mi demeli?) çok kısa ve dolu dolu bir yaşam öyküsü var. 1969’da doğmuş 1995’de 26 yaşındayken yaşamına son vermiş. İntihar etmiş. Sanatçıların, yazarların genç ölmesi, hele yaşamlarına intihar ederek son vermeleri toplumu, okurları derinden etkiler, onlara daha ilgiyle ve yakından bakmalarına neden olur. Qiu Miaojin için de böyle olduğu anlaşılıyor. Yaşarken sadece bir romanı “Notes of a Crocodile” (1994)  ve öyküleri yayımlanmış. Esas ününe ve nihayetinde kült yazar olmasına ise intiharından sonra yayımlanan “Montmartre'dan Son Sözler”in neden olduğu anlaşılıyor.
İlk öykülerinin yayımlanmasından itibaren dikkati çekmeye başlamış ve “Notes of a Crocodile”le bu dikkat iyice yoğunlaşmış. Çünkü Qiu Miaojin Tayvan eşcinsel edebiyatının kurucu yazarlarından. Uzun yıllar diktatörlükle yönetilen ve her türlü özgürlükçü düşüncenin yasak olduğu bir ülke olan Tayvan’da eşcinsel olduğunu ifade etmek de, eşcinsel edebiyat ürünleri vermek de çok büyük bedelleri göze almayı gereken bir şeymiş. Qiu Miaojin kendi kimliğini edebi eserlerle açıklamakla kalmıyor bunu çok açık yürekle ve başka bir yoruma yer vermeyecek şekilde yapıyor. Kitabın sonunda yer alan Ari Larissa Heinrich’in Tayvan’daki eşcinsel edebiyatı ve Qiu Miaojin’i anlatan Sonsöz’ünden de internetteki çeşitli metinlerden de bunu anlamak olası. Ama önemli olan bu bilgiler olmadan “Montmartre'dan Son Sözler”i okumak, edebi değerini keşfetmek.
“Montmartre'dan Son Sözler” roman olarak tanımlanıp sunulsa da bir anlatı olarak farklı bir yapıda. Daha çok bir iç dökme, hesaplaşma metni olarak değerlendirilebilir. Kahramanların Çin’i çağrıştıran isimleri olmasa herhangi bir ülkede, herhangi bir cinsten iki kişi arasında yaşanabilecek şeyleri anlatıyor.
Aşk acısıyla yazılmış “Montmartre'dan Son Sözler”. Sevgilinin ardından, onu geri döndürebilir miyim, o mutlu günleri tekrar yaşayabilir miyiz umuduyla yazılmış bir metin. Mektuplardan oluşuyor. Mektup yapısına uygun olarak tamamen bir anlatı değil. Anılar, talepler, hesaplaşmalar, yakınmalar iç içe. Qiu Miaojin bununla da yetinmemiş, mektupları yazılış sıraların göre, yani kronolojik olarak yerleştirmemiş. Zaten kitabın başında herhangi bir mektuptan başlayarak okuyabilirsiniz de diyor.
“Montmartre'dan Son Sözler” can yakıcı yanı kitabın anlatıcı kahramanı ile yazarının aynı sona, intihara varmaları. Kitabın kült eser haline gelmesinde bu durumun büyük etkisi olmuştur kuşkusuz. Kitap “yarı otobiyografik” olarak tanımlanmış. Okuyup bitirdiğinizde de yazarın yaşamı ile büyük benzerlikler taşıdığını anlıyorsunuz.
Qiu Miaojin açık sözlü bir yazar. Söylediğim gibi istese anlatısını belirsiz bir halde bırakabilir, anlatılan aşk öyküsünün hemen her cinsten iki kişiye yakıştırılmasını sağlayabilirmiş. Aksine yaşadıklarını da, aşkını da açık açık yazıyor, değerlendiriyor. Sevgilisinin kendisini terk etme nedenlerini kendi yaptığı yanlış hareketleri, tokatlamaya, yok saymaya kadar varan yanlış tavırları ele alıp sorgulamasının yanında iki kadın arasında yaşanmış olmasının etkilerini de ele alıyor. Kadınlararası aşka toplumun yaklaşımlarının kendi ruh hallerini etkilemiş olabileceğini ve nihayetinde sevgilisinin kendisini bırakmasında toplumun bu yaklaşımın da nedenler arasında sayılabileceğini yazıyor.   
“Montmartre'dan Son Sözler” kırık bir aşk öyküsü, aşk acısı ile yazılmış bir edebi metin olarak tad alınabileceği gibi eşcinsellerin yaşadıkları ve onlara yaşatılanları tartışmaya açmak için de okunup değerlendirilebilecek bir yapıt.  
07.05.2015

Yorumlar

Vola dedi ki…
Qiu Miaojin olması gerek. Ses olarak Çincesine en yakın olan Qiu Miao"jin" dir.