Yalan Yıllar



Can Kozanoğlu “Yalan Yıllar”da gazetecilik ve televizyonculuk anılarını anlatırken 35 yıllık bir döneme tanıklık ediyor, birbirinden ilginç insan portreleri çiziyor. İlk dergi gruplarının kurulması, ilk özel televizyon kanallları, radyoların yeninden moda olması ve tabii internetin icadı hep bu yıllara rastladı. Can Kozanoğlu da 1981’de Hayat Dergisi’nde başladığı gazetecilik mesleğinden anıları anlatırken bu değişimi de yansıtıyor.
Can Kozanoğlu kitabın ilk bölümünde söylediği gibi büyük olayları anlatmıyor. “Gazetecilik ve televizyonculuk anılarım biraz gariban maalesef” diye söze giriyor, bu ifadeyi pek inandırıcı bulmaksa da saygı duyup okumaya devam ediyoruz. “28 Şubat konusunda haftalar öncesinde Demirel’i ve Çiller’i uyaran ben değildim. Washington-Ankara-Bağdat hattında en kritik sekiz saat yaşanırken Özal beni aramadı. Asil Nadir duvarları yumruklarken odada yoktum. Hürriyet’in kaderi değişirken, geceye benim vurucu cümlemle nokta konmadı. Sabah ve ATV’deki depremlerin en büyüğünde ‘Bakın Dinç Bey...’ diye söze başlayabilecek bir konumda değildim. Cumhuriyet’te bir dönemi bitiren toplantıya katılamadığım için sesler yükselince araya giremedim. DSP ve MHP’yle koalisyon kurarken Mesut Yılmaz benim fikrimi almadı; “Hayırlı olsun Sayın Ecevit” diyemedim. AKP döneminde zaten hiç iplenmedim” diye anlatıyor. Kozanoğlu’nun 35 yıllık gazetecilik yaşamı sırasında büyük ya da önemli birçok olay yaşandı ve bulunduğu görevler itibariyle bunların bazılarına ya da benzerlerine şahit olmuş olma olasılığı çok yüksek. Can Kozanoğlu’nun biyografisinde Yeni Gündem ve Nokta dergilerinde, Güneş, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde, TRT, CNN Türk ve NTV’de çalıştığı bilgisi var. Bu listenin eksiği vardır ki kitapta kısa biyografide yer almayan birçok basın kuruluşundan anılar var. Çalıştığı yerlerin bazılarında yazı işlerinde çalışmış, karar verici konumda bulunmuş. Ama Can Kozanoğlu anılarının eksenine büyük olayları değil gazetecilik yaşamından acı ya da tatlı ama hoş bir şekilde ya da özlemle anılacak anekdotları koymuş. Yine yazdığı gibi 1981’den bu yana medyada ortam genel olarak neymiş onu anlıyoruz “Yalan Yıllar”dan (Nisan 2015, Can yay.). “Büyük olayları” ve hemen hiç anlatmadığı CNN Türk ve NTV yıllarını sanırım başka bir kitaba bırakmış.
80’ler basında değişim çağının başlangıcı sayılabilir. 12 Eylül’ün karanlığının hüküm sürdüğü o yıllarda Can Kozanoğlu eskimiş, hatta ömrünü doldurmuş bir yayında Hayat dergisinde çömez muhabir olarak göreve başlarken yeni medyanın da temelleri atılıyordu. Nokta Dergisi ile haber dergiciliğinde yeni bir çağ başlıyor, Gelişim, Karacan gibi gazetelerden bağımsız dergi grupları kurulup kadın ve erkek dergileri yayımlanırken bir yandan da ansiklopedi savaşları sürüyor sobalarda yakılarak yok edilmiş siyasi kitapların yerini evlerde ansiklopediler alıyordu. Türk basını ofset baskı tekniğine geçmiş, yayıncılık hızlanmıştı. Bilgisayarın basında kullanılmaya başlaması ile hem hız iyice artacak hem de baskı kalitesi Avrupa düzeyine ulaşacaktı. Bir yandan da askeri cuntanın tüm baskılarına rağmen bağımsız girişimlerle Yeni Gündem gibi muhalif – sol yayınlar da çıkmaya başlamıştı. 90’larda özel televizyon yayıncılığının başlaması, haber kanallarının açılması, aynı zaman sürecinde özel radyoculuğun gelişmesi basının yeni bir adla “medya” olarak anıldığı günleri getirdi.
Bu zaman sürecinde “Çömez gazeteci” Can Kozanoğlu da “kıdemli bir yönetici” oldu ve kitaptan öğrendiğimize göre muhabir olarak meslek yaşamını tamamladı.
Can Kozanoğlu iyi bir gözlemci, iyi bir anlatıcı. Ben diyerek anlatmaktan çekinmiyor ama kendine de çuvaldızı batırmayı ihmal etmiyor. Defalarca teşebbüs etmesine rağmen bir türlü hayal ettiği romanı yazamaması bunun güzel bir örneği. Kitap hoş bir sohbet olarak ilerliyor, hatta zaman zaman geyik muhabbeti diyebileceğimiz mertebeye erişiyor, konudan konuya, insandan insana bağlanıyor. Zamanında mizah dergilerinin “Sosyolog Ecevit”i olarak yazdığından söz etmese de o hoşlukta, mizah gücünü, kaleminin nasıl kıvrak olduğunu örnekleyen öyküler anlatıyor. Söylendiği gibi bir roman değil ama 35 yıllık bir dönemden küçük küçük anekdotlarla oluşmuş keyifle okunan bir anı kitabı. 
21.05.2015

Yorumlar