40 İstasyon



Muammer Yanmaz’ın yaşamında 40 rakamının ayrı bir yeri olmuş. Bir fotoğraf sanatçısı olarak 40 rakamı ile simgelenen projeler yapmış. Bu kırklı projelerine bakınca çalışmalarının odağında hep insanın olduğu anlaşılıyor. 40 sinema yönetmenini, 40 tiyatro sanatçısını, doğumlarından başlayarak hayatlarının dönüm noktalarına dek 40 çocuğu çekmiş.
Yıllardır sürdürdüğü ve şimdi kitaplaşmış olan projesi “40 İstasyon”un konusu da tahmin edilebileceği gibi istasyonlar değil yine insanlar.
“40 İstasyon” (Som yay.) kitabının tanıtım toplantısı geçen hafta İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde yapıldı. Kitabı görünce adını Muammer Yanmaz’ın “40” takıntısından aldığını işin çok daha büyük olduğunu anlıyorsunuz. On yıldan fazla bir süreyi kapsayan, yine kırklardan oluşan üç ayrı proje söz konusu, yani 120 istasyon var. 2001’de fikir olarak filiz veren proje 2002 yılında biçimlenmeye başlamış ve Muammer Yanmaz proje kapsamında deklanşöre 2003’de Paris’te basmaya başlamış.
“40 İstasyon” projesinin amacı “Türkiye dışında yaşayan Türkiyeli insanları belgelemek”. Paris, New York ve Londra’da yaşamlarını sürdüren Türkiyeliler bunlar. Aralarında hemen aklımıza gelecek olanlar da var ilk kez ismine rastladıklarımız da... Ama hepsi alanlarında başarılı olmuş yaşadıkları şehirde de, Türkiye’de de bilinen adlar. Paris’ten Komet, Güzin Dino, Kenize Mourad, Talip Özkan, Nedim Gürsel, New York’tan Burhan Doğançay, Peter Hristoff, Şirin Devrim, İlhan Erşahin, Mehmet Öz, Londra’dan Hüseyin Çağlayan, Emre Aracı, Hüseyin Özer ve Moris Farhi gibi farklı bilim ve sanat alanlarından insanlar poz vermiş metro istasyonlarında.
Muammer Yanmaz’a metro istasyonlarında poz veren bu insanların vatanlarını terk edip başka bir ülkede, başka bir şehirde yaşamayı seçmelerinin hepsi en az bir romana konu olabilecek öyküleri olduğu kesin. Yeni bir yaşam kurmak, mesleğinde, sanatında gelişmek, belki de bir insanın, aşkın izini sürmek için oralar gidenler olduğu gibi vatanından sürülenler, gitmeye mecbur edilenler hatta vatandaşlıktan atılıp kapılar yüzlerine tamamen kapatılanlar da var. Her fotoğraf hüzünlü ya da umutlu başka bir öykü anlatıyor.     
Bu tip çok insanlı çok mekânlı projeler heyecan verici hoş işler olmasına rağmen gerçekleştirmesi pek de kolay değildir. Üstelik kendi şehirinizin, ülkenizin dışında pek de hakim olmadığınız alanlarda gerçekleştiriliyorsa. Örneğin Londra’da Türkiye kökenli 40 bilim, sanat ya da iş dünyasında başarılı olmuş kişiyi bulmak fotoğraflamak kolayca akıl edilebilecek iyi bir fikirdir ama o kırk kişiyi tespit etmek, onlarla bağlantı kurup uygun zamanda buluşup fotoğraflarını çekmek pek de kolay değildir. Hele o şehirde sürekli yaşamıyorsanız, zamanınız kısıtlı ise. Bu işin organize edilmesinde Muammer Yanmaz’a projeyi birlikte düşündükleri Selen Akçalı destek olmuş. Kitapta projenin gerçekleştirilişinin hoş bir öyküsü de var. Yaşanan zorluklardan ise pek söz etmemişler.   
On yıldan fazla süren proje çeşitli aşamalarda sergilenmiş. “40 İstasyon Paris” sergisini İstanbul’da gördüğümü hatırlıyorum. New York ve Londra aşamaları segilendi mi bilmiyorum. Ama bir fotoğrafın kitapta yer alması ile sergilenmesinin farklı etkiler yarattığını söylemeliyim. Tabii fotoğrafa her bakan da farklı şeyler görür. “40 İstasyon” kitabındaki şair ve fotoğraf sanatçısı Merih Akoğul’un yazısı Muammer Yanmaz’ın çalışmalarının sanatsal değerini ortaya koymakla kalmıyor, estetik bakışın nasıl olması gerektiğini de örnekliyor. Fotoğrafın böyle farklı işlevleri var. Bir yanıyla sanat bir yanıyla belge, hatta hatıra. 
10.06.15

Yorumlar