Kayıp Kitaplar Kütüphanesi



Alexander Pechmann “Kayıp Kitaplar Kütüphanesi”nde (Nisan 2015, Çev. Regaip Minareci, Can yay.) çeşitli nedenlerle kaybedilmiş, yakılmış, yok edilmiş ya da bir yerlerde unutulmuş kitapların öykülerini anlatıyor.
Tabii ki anlatılan sadece bu kitapların öyküleri değil onlarla birlikte yazarlarını da başka açılardan tanıyor, bilmediğimiz özelliklerini, yazma alışkanlıklarını, biyografilerine bile girmeyen eserlerini öğreniyoruz. Arka kapakdaki gibi “Edebiyat tarihini, yayımlanmamış ve okurla buluşma şansına sahip olamamış eserlerden yola çıkarak yeniden okumak olası mı?” sorusuna cevap aranıyor.
Pechmann Kafka, Byron, Shelley, Mérimée, Puşkin, James Joyce, Hemingway, Balzac, Dostoyevski gibi tanıdığımız yazarların kaybolan eserlerini daha doğru söylemek gerekirse el yazmalarının ya da daktilo edilmiş ilk hallerinin öykülerinin izini sürüyor, nasıl kaybolduklarını hikaye ediyor. Dikkatsizlikten, unutkanlıktan kaybedilen de var, bir öfke anında yok parçalanıp ya da yakılıp yok edilen de... Mirasçılar, avukatlar ya da din ve devlet adamlarının yok ettikleri de, sansürcülerin kurbanı olan da... Hatta okurlar tarafından imha edilenler de var. Bir yere gizlenmiş, unutulmuş, hatta göz önünde olmasına rağmen gerçek niteliği bilinmediği için okurlara ulaşamayan kitaplar da var.    
Malcom Lowry’nin ilk romanının el yazmaları editörünün arabada bıraktığı çantanın çalınması ile kaybolmuştur. Neyse ki eseri kaleme aldığı evin sahibi olan arkadaşı Lowry’nin çöpe attığı taslaklara kıyamamış bir kenarda saklamıştır. Lowry bu taslaklardan yola çıkarak romanını tekrar yazar. Romanın tekrar yazımından ortaya çıkan sonuç içine sinmemiştir. Ama kararının gözden geçirmeye zaman kalmadan yaşadığı kulübe yanar. Yangından tek kurtarılabilen başyapıtı “Yanardağın Altında”nın el yazmalarının bir kopyasıdır.
Alexander Pechmann “Kayıp Kitaplar Kütüphanesi”nde Malcom Lowry’ninki gibi ilginç birçok öykü anlatıyor. Benim en çok ilgimi çeken yayıncılarına kızıp, hırslanıp yazdıkları eserin nüshasını yok eden yazarlar. “Pire için yorgan yakmak” denir buna herhalde. Bunların bazılarının Blasie Cendrars’ınki gibi yazılıp yazılmadığı şüpheli eserlerdir. Cendrars yayıncısına beş ciltlik bir roman söz verir, romanı yazdığını ve beğenmeyip imha ettiğini söyler. Kızına göre ise bu romanın sadece birkaç bölümünü yazmıştır. Cendrars’ın yazılmamış, tamamlanmamış eserlerden oluşan uzun bir listesi vardır. Bu kayıp, yok edilmiş, yayıncıya teslim edilmemiş eserlerin öykülerini Cendrars’ın uydurduğu düşünülür. Cendrars’ın kaybolduğuna herkesin inandığı tek eseri ise büyük bir emek ürünü olarak derlediği Zenci Antolojisi’dir. Cendrars’ın Afrika ve Güney Amerika’dan derlediği ve çoğu sözlü edebiyat ürünü olan eserlerin derlemesi Nazilerin Paris işgalinden kaçarken evde bırakmak zorunda kalması ile yok olmuştr. Tabii Mary Shelley’inkinde olduğu gibi 170 yıl sonra bir tesadüf eseri bulunan eserler, el yazmaları da var. Öyküsü anlatılan birçok eserin bulunma umudu da var.
Alexander Pechmann iyi bir anlatıcı. Yüzlerce olayı, binlerce ayrıntıyı derleyip birbirinden güzel kayıp eser öyküleri anlatmış. “Kayıp Kitaplar Kütüphanesi” Dünya edebiyatının büyük yazarları hakkında daha önce bilinmeyen birçok bilgi vermesinin yanında sürükleyici bir polisiye olarak da okunabilir. Çünkü her kayıp kitabın oldukça ilginç bir polisiye macerası da var.
11.06.15

Yorumlar