Patricia
Duncker “Foucault’yu Sayıklamak”ta eserleri hakkında doktora yaptığı yazarın bir
daha çıkmamak üzere akıl hastanesine kapatıldığını öğrenen gencin onu kurtarmak
üzere yola çıkmasını ve yazarla okuru olarak karşılaştıktan sonra yaşananları
anlatıyor.
Paul
Michel 1968 – 1983 yılları arasında beş romanı yayımlanmış bir Fransız romancı.
Goncourt Ödülü almış. Romanları yabancı dillere çevrilmiş. Çağdaş Fransız
Romanı derslerinde okutulan bir yazar. Aile, miras, geçmişin yükü gibi klasik
temaları ele alan teknik açıdan güçlü romanlar yazmış. “Okuduğunuzda ömrünü
huzur ve tefekkür içinde geçirmiş yetmiş yaşında bir adam tarafından yazılmış
olduğunu düşünebilirsiniz.”
Okurun
kafasında canlanan bu imge ile yazarın kimliği tamamen terstir. Yaptığı
eylemler ve davranışları ile haber olan, kuşağının vahşi çocuğu olarak tanınan
biridir Paul Michel. 1968 eylemlerine katılmış, 1970’de terörist olduğu
şüphesiyle gözaltına alınmış. Cinsel tercihini döneminde pek rastlanmayacak bir
şekilde açıkça söylemiş. Ateist, ilkesiz, değer yargıları olmayan biri olarak
suçlanmış.
Paul
Michel’in Foucault’la bağı da dikkatini çekiyor doktora yapmakta olan
kahramanımızın. Okulların yaz tatilinde olmasından da yararlanıp Cambridge
Üniversite Kütüphanesi’ndeki doktora çalışmasını bırakıp Paul Michel’in izini
sürmek üzere Paris’e gittiğinde bir kütüphanede bu bağın kanıtı olabilecek
mektuplar da buluyor. Yazarla okuru arasındaki tutkulu ilişki dikkatini
çekiyor. Bu mektupları Paul Michel yazmış ve Foucault’la aralarında en azından
bir mektup arkadaşlığı olduğu kanısı uyandırıyor. Bu ilişkinin niteliği, Paul
Michel’in eserleri ile Foucault’nunkiler arasında kurulacak bağlar da kuşkusuz
kahramanımızın yazdığı doktora tezinin içeriğini etkileyecektir.
Paul
Michel’i bulmak, onu bulunduğu akıl hastanesinden çıkartamasa da onunla
görüşmek daha da önem kazanıyor. Biz de okur olarak Paul Michel’in bir daha
çıkartılmamak üzere akıl hastanesine kapatılmasının nedenini merak ediyoruz. Bu
tür bir kapatılma için hastanın hem kendine hem de çevresine çok zarar veren,
sürekli gözetim altında tutulması gereken biri olması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca Foucault’nun en önemli eserlerinden birinin “Deliliğin Tarihi” olduğunu,
akıl hastanesine de bu tür tedavi yöntemlerine de şiddetle karşı olduğunu da
biliyoruz.
Paul
Michel bir paronoid şizofren olduğunu öğreniyoruz. Cinnet fırtınasına
kapıldığında çok saldırgan olabiliyor ve karşısındakini öldürebilecek kadar
kendini kaybedebiliyor.
Kahramanımız
Paris’teki araştırmaları sonunda Paul Michel’in hangi hastanede tutulduğunu
öğreniyor. Clermont-Ferran’da Saint Marie Hastanesi’nde.
Paul
Michel’i buluyor, onunla görüşmeyi başarıyor. Karşısına 40’lı yaşlarda,
yakışıklı, etkileyici bir adam çıkıyor. Paul Michel oldukça sağlıklı görünüyor.
Zamanla hastanenin bahçesinde başbaşa sohbet edip vakit geçirmelerine de izin
veriliyor. Bu sohbetler sırasında kahramanımız Paul Michel’e tutkuyla
bağlanmaya başlıyor. Onu akıl hastanesinden kurtarma kararı daha da pekişiyor.
Paul Michel’in kahramanımızla görüşmesinin olumlu etki yaptığını gören doktoru
bir gün birlikte dışarı çıkmalarına izin veriyor, daha sonra da iki aylığına
kahramanımızla birlikte yaşamasına izin veriliyor. Bir araba satın alıp Nice’e
doğru yola çıkıyorlar. Artık onlar iki sevgilidir ve kahramanımız büyük bir
aşkla Paul Michel’e bağlıdır.
Patricia
Duncker “Foucault’yu Sayıklamak”ta (Haziran 2015, çev. Murat Özbank, On8 yay.)
Paul Michel için öyle inandırıcı bir yaşam öyküsü kurmuş, kitaplarından,
mektuplarından alıntılarla desteklemiş ki böyle bir yazarın varlığına
inanıyorsunuz. Sonuçta kitabın sonunda kısacık da olsa bir biyografisi de var
ve Foucault’a yazdığı mektuplar da bu inancı kuvvetlendiriyor. Ama Paul
Michel’in hakkında daha fazla bilgi edinmek için internette aradığınızda
Fransız yazar Paul Michel’i bulamıyorsunuz. Ama başka Paul Michel’ler var.
Bunlardan biri de Paul Michel Foucault. Yani Patricia Duncker romanının
kahramanı olarak yarattığı yazara Foucault’un ön adını vermiş.
“Foucault’yu
Sayıklamak” akıcı bir kurgusu olan, yol romanı havasında bir kitap ama diğer
yandan yaratma süreci, yazarın hayat öyküsü ile eserleri arasındaki bağlar,
yazarla okurun ilişkisi, bir edebi eserin nasıl okunması ve yorumlanması
gerektiği gibi edebi konularda da tartışmalar açan bir roman.
09.07.2015
Yorumlar