Ölümsüz Hemingway

Ernest Hemingway 20. Yüzyılın klasikleşmiş birçok eserine imza atmış bir yazar. Çok verimli bir yazarlık yaşamının yanı sıra hayatı da maceralarla, aşklarla, başarılarla ve savaşlarla dolu. Clancy Sigal “Ölümsüz Hemingway”de bu büyük yazarın yaşam öyküsünü eserlerinin ekseninde anlatıyor, yorumluyor.
Ernest Hemingway, Clancy Sigal’in en sevdiği yazarmış. Kitabı yazmasının nedeni de Hemingway’in yazar olarak önemini bir kez daha vurgulamak ve günümüz okuruna Hemingway’i okumanın neden önemli olduğunu anlatmak. Hemingway kültleşmiş bir yazar, zaman içinde, özellikle ölümünden sonra yaşam öyküsü yazdıklarının önüne geçmeye başlamış. Eserlerinin görünürlüğü azalırken yaşadıkları filmlere bile konu olmuş. Biz Türkçede henüz ayrıntılı bir biyografisini okumamış olsak da hakkında yazılmış onlarca kitap var. Clancy Sigal’in “Ölümsüz Hemingway”i (Haziran 2015, çev. Murat Karlıdağ, İthaki yay.) bu büyük yazarla tanışmak, onu hem yaşamı hem de eserleri ile tanımak, Dünya edebiyatı içindeki konumunu, kitapları hakkındaki önemli eleştirileri öğrenmek için çok faydalı bir kitap. Ama dört başı mamur bir biyografi değil. Zaten kitabın alt başlığı “Günümüzde Ernest Hemingway Okumanın Önemi” de bunu net olarak bildiriyor.
Clancy Sigal, Ernest Hemingway’in yaşam öyküsünün eserlerinin önüne geçmekle kalmadığına, aynı zamanda onun yanlış ya da eksik bir kimlikle tanınmasına da neden olduğuna inanıyor. Katıldığı savaşlar, gazetecilik maceraları, av tutkusu, boğa güreşi hayranlığı, boks merakı, aşkları, evlilikleri, ünlülerle ilişkileri, kazandığı paralar ve tabii intiharı oluşturuyor biyografisinin ana hatlarını. Biz de onu bu halleri ile tanıyoruz. Maço, alkolik, kadın düşkünü ve de düşmanı, ırkçı, silah meraklısı, maceracı bir adam beliriyor gözümüzün önünde. Clancy Sigal bu özelliklerinin yanında Ernest Hemingway’in çoğu iyi başka nitelikleri olduğunu da belirtiyor. “Bu sert mizaçlı Hemingway tasviri yeterince gerçekçidir. Fakat onun sessiz bir tarafı daha vardır. Okumayı seven, kalıtsal göz bozukluğu problemleri nedeniyle gözlüklü, genç yazarlara karşı cömert, 2B yumuşak kurşun kalem ve #3 model Corona daktilo kuşanmış, orta çağ haritalarında olsa ‘Ejderhaların Yaşadığı Yer’ diye işaretlenmesi gerekecek meçhul toprakları keşfetmek için hayatını ve aklını tehlikeye atan bir edebiyat savaşçısı…” Hemingway’in esas önemi ise “Amerikan düzyazısını daha önce hiç ulaşılmayan bir seviyeye taşıması”dır. “Su gibi berrak ‘basit’ cümlelerle”, “sıfatlardan yoksun, kısa, keskin kelimeleri ‘film karesi’ne benzer” Sigal’e göre, ki haklıdır. Bu yazım tekniğinin ve ele aldığı konuların hem çağdaşlarını, hem de kendisinden sonra yazmaya başlayan bir çok yazarı etkilediği genel kabul görüyor. Sigal, Hemingway’in anlatımında ve konularını işleyişinde gazeteciliğinde kullandığı anlatım biçiminin etkili olduğu kanısında. Gazeteciliğe başladığında editörü ondan “Kısa cümleler kullanın. İlk paragrafların kısa olmasına özen gösterin. Coşkulu bir dille yazın” diyen kendi hazırladığı Üslup Rehberi’ne uygun yazmasını istemiş. Editör Wellington kesinlik, açıklık, sadelik taraftarıymış ve gösterişli, gereksiz cümleleri sevmiyormuş. “Lüzumsuz her kelimeyi atın... sıfat kullanmayın...” Hemingway “Bunlar yazarlık mesleğinde öğrendiğim en değerli kurallar... Hiçbirini unutamam” demiş ve bu kuralları uygulayarak başarıya ulaşmış.
Tabii edebiyatta başarıya sadece üslupla ulaşılmıyor. Ernest Hemingway yirminci yüzyılın toplumsal ve siyasi tüm önemli değişimlerine bizzat tanık olmuş biri. Birinci ve İkinci dünya Savaşları’nı, İspanya İç Savaşı’nı gazeteci olarak izlemekle kalmamış, savaşmış da. Eserlerinin temelini de bu savaşlarda yaşanan somut örneklerle insanın yaşam mücadelesi oluşturmuş. Yazdıklarının yaşanmış olması kuşkusuz okur üzerinde önemli bir etki yapmış.
Savaşta olmadığı dönemlerde avda olmuş, safarilere çıkmış, yani yine bir ölüm kalım mücadelesine girmiş. Aşklar yaşamış. Tüm bunları da eserlerinde anlatmış. Önemli, sevilen, çok okunan kitaplarının konularına baktığınızda ya savaşta ya da avda geçtiğini görüyoruz. “Silahlara Veda”, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor”, “Klimanjaro’nun Karları”, “Yaşlı Adam ve Deniz”...
“Ölümsüz Hemingway”in Türkçe baskısı için bir-iki küçük eleştiri yapıp kitabın benim için nasıl bir işlevi olduğunu anlatmak istiyorum. Tanıtımlarda Clancy Sigal için "PEN Yaşamboyu Başarı Ödülü" sahibi ibaresi kullanılmış ama yazar hakkında başka bir bilgi yok. Sigal’in kısa da olsa yaşam öyküsü verilseydi okur gözünde yazarın da kitabın da değeri daha da artardı, diye düşünüyorum. Kitabın içindeki fotoğraflar “pul” diye tabir ettiğimiz boyutlarda, çok küçük kullanılmış, daha büyük ve görünür olmalıydılar. Kitabın sonuna Hemingway’in kısa biyografisinin eklenmesi iyi olmuş keşke daha ayrıntılı olsaydı, çünkü Sigal Hemingway’in yaşamını kitaplarına bağlı olarak anlatıyor ve es geçilen yerler var. Tüm kitaplarını içeren bir bibliyografya da olsa iyi olurdu. Ernest Hemingway’in hemen hemen tüm eserleri Türkçeye çevrilmiş. Ana metin içinde eser isimleri geçtikçe Türkçe ilk baskıları belirtilebilirdi. Hatta metinde yer alan Hemingway’in eserlerinden alıntılar da Türkçedeki iyi çevirilerden alınabilirdi. Tabii bunlar kadı kızında bulunabilecek eksikler ve gelecek baskılarda kitaba eklenebilir.    
“Ölümsüz Hemingway”i okuduktan sonra Hemingway’in kitaplığımdaki kitaplarına baktım,  ıskaladığım önemli eseri var mı diye kontrol ettim. Çoğunu okumuşum. Kuşkusuz ilkgençlik çağlarında okuduğum bu kitapları dönüp tekrar okumakta fayda vardır ama hiç okumadıklarımı edinmek daha cazip geldi. Bunlardan ikisi ilgimi çekti. Biri Hemingway’in son dönem eserlerinden “Irmaktan Öteye Ağaçların İçinde”, diğeri de ölümünden sonra ancak 1986’da basılan “Cennet Bahçesi”. Dediğim gibi Türkçeye neredeyse tüm eserleri çevrilmiş. Ama bugün bu kitapların tamamını bulmak mümkün değil. Hemingway’in Türkiye’deki yayıncısı Bilgi Yayınevi’nin dizisinde satışta bulunan 10 kitap var, yani belli başlı eserler halen satışta. Aslı Han Çarşısı’ndaki bir sahaf arkadaştan 50’li-60’lı yıllarda çeşitli çevirileri yayımlanmış olan “Irmaktan Öteye Ağaçların İçinde”yi edindim. “Nehrin Ötesinde” adıyla Nejat Paker çevirisi ve Melih Cevdet Anday’ın önsözü ile Nobel Yayınları’ndan çıkmış. “Cennet Bahçesi”nin Türkçedeki tek baskısını Kelebek Yayınları yapmış. Kitap Milli Kütüphane katalogunda bile yer almıyor. Duayen sahaf Simurg İbrahim Yılmaz bu yazıyı yazarken kitabı buldu. “Cennet Bahçesi” iki kadın ve bir erkek arasındaki aşkı anlatan usta işi bir roman, tekrar basılmaması Hemingway külliyatı açısından önemli bir eksiklik.
Clancy Sigal, Hemingway’in en çok eleştiri alan eserinin “Irmaktan Öteye Ağaçların İçinde” olduğunu yazıyor. Romanda, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde kalp hastalığı nedeniyle ölmek üzere olan 50 yaşlarındaki emekli bir albayla 19 yaşındaki bir İtalyan kontesin Venedik’te yaşadıkları aşkın öyküsü anlatılıyor. Albay Richard Cantwell I. Dünya Savaşı’nda uğruna savaştığı bu kentte sevgilisi Renate’ye uzun uzun savaş anılarını anlatırken bir anlamda kendiyle hesaplaşıyor ve ölüme hazırlanıyor. Yaşamının sonunda olduğunu bilen bir adamla gençliğinin baharında bir genç kızın aşkını hüzünlü ama gerçekçi bir dille okuyoruz. Venedik de romanın önemli bir kahramanı. Hemingway Venedik’i çok güzel anlatmış.
Sigal’e göre “Irmaktan Öteye romanını ciddiye alamak zordur” ve en önemli sorun da “Hemingway’in kısa ve öz cümleli eski tarzıyla hikayenin ağır ilerleyen kederli havası arasındaki sarsıcı zıtlık”tır. Hemingway’den her zamanki gibi yazması isteniyor. Yazmadığı için roman beğenilmiyor. Bence romanın girişi oldukça yorucu, romanda gereksiz uzunlukta diyaloglar ve savaş öyküleri var ama esas olarak ölüm, geçmişle hesaplaşma ve son aşk üzerine etkileyici bir eser. Zaten eleştirilerin gaddarca olduğunu, romanın hiç de kötü olmadığını söyleyen eleştirmenler de olmuş. 
Gritti Palas Oteli, Harry’s Bar gibi çok bilinen Venedik mekanlarında geçen romanla Hemingway’in yaşamı arasında birçok benzerlikler var. Hemingway gerçekten de hastalıklarla mücadele ederken 19 yaşında Venedikli bir genç kızla unutulmaz bir aşk yaşamış. Romanın yayımlanışı ile ortaya çıkan aşk ilişkisi Venedik sosyetesinde büyük bir skandal olarak günlerce konuşulmuş. Romana konu olan Adriana Ivancich ilişkilerinin romanda yazıldığı gibi olmadığı yönünde açıklamalar yaptıktan sonra uzun süre ortadan kaybolmak zorunda kalmış. Ama bu aşkı kalbine gömememiş olmalı ki 30 yıl sonra 1980’de Hemingway’le ilişkilerini anlatan bir anı kitabı yayımlatmış. 
27.08.2015

Yorumlar