Selçuk Altun “Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur”da 90. yaşına
karısının acı sürpriziyle, ölümüyle giren bir adamın kendiyle hesaplaşmasın
anlatıyor.
Selçuk Altun iyi bir şiir okuyucusu, sıkı bir Oktay Rifat
hayranıdır. Romanlarının adları Oktay Rifat’ın dizelerinden gelir. “Buraları
rüzgâr, buraları yağmur / Sol omzuna güneşi asmadan gelme!” dizelerinden oluşan
“Buraları” şiiri de son iki romanının adı oldu. “Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme!”
geçen yıl yayımlanmıştı (Sel yay.). O romanda 30. yaş gününde dedesinin armağan
ettiği tuhaf bir günlüğü okuyup o günlüğün yazarının izini süren Alp’in ve
yanlarında çalışan ve kardeşinden de yakın olan Mem’in mahkemelerin
uygulamadığı adaleti bizzat gerçekleştirmek, cezayı vermek için Mardin’e
gidişinin ve sonrasında yaşananların öyküsünü okumuştuk.
Alp’in otuz yıl enerji sektöründe çalıştıktan sonra emekli
olup Üsküdar’daki konağına çekilmiş, yazar, bibliyofil ve koleksiyoner
dedesinin, Soner Aykan’ın romanda belirleyici bir rolü vardı. “Buraları Rüzgâr
Buraları Yağmur”da (Ekim 2015, T. İş Bankası yay.) dedeyi daha yakından
tanıdığımız gibi, önceki romanda yaşanan ve önemli bir bölümü açıklanmadan
kalan olayların nedenlerini onun bakış açısından öğreniyoruz.
“Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur” arka kapakta “Sol Omzuna
Güneşi Asmadan Gelme’nin devamı!” diye nitelenmiş ama ben kuşkuluyum. Eğer
girişteki 10 sayfalık açıklama bölümü olmasa önceki romanla bir bağ aramadan da
okunabilecek nitelikte bir kitap. Selçuk Altun okuru önceki romanla bağ kurup
kurmamakta özgür bırakmamış, hem arka kapaktaki cümle ile hem de girişteki
açıklama ile önceki romanı okunması gerektiğini vurgulamış. İradi davranmış ki
bu “gerçekçi” yazım anlayışına uyuyor. Ama bu romanlarındaki “postmodern”
tavırla çelişiyor. Açıklama bölümünü atlarsanız şiirde olduğu gibi önce
“Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur”u okuyup sonra isterseniz “Sol Omzuna Güneşi
Asmadan Gelme”ye geçebilirsiniz.
Romanın konusuna gelirsek, 90 yaşını karısının ölümü ile
idrak eden Soner Aykan kendi yaşamı ve önceki romandan sonra yaşananlara
odaklanarak bir ailenin karmaşık ilişkilerini anlatıyor, söylenmeyen, saklanan
gizlerini açığa çıkartıyor. Çocukların ya da torunların hayrına olduğu düşünülerek
saklanan gizler ailenin de oluşumunu belirlemiş. Oğlu Alper’le neden “ideal
baba-oğul ilişkisi içinde olamadı”ğı, anne babasının Alp’i neden dedesi Soner
Aykan’a bırakıp gittiklerini, komşu köşkle kurulan şaibeli ilişkileri, gayri
meşru çocukları, faili meçhul cinayetleri, Soner Aykan’ın büyük bir iradeyle
belirlemeye çalışıp başarılı olamadığı yaşamların öyküsünü okuyor, onların
Soner Aykan’ın yaşamlarını belirleme çabası nedeniyle nasıl acılar çekmiş
olabileceğini düşünüyoruz.
Şunu da eklemeliyim romanın anlatıcısı konumundaki Soner
Aykan yine her şeyi tamamen açıklamıyor. Üçüncü bir devam romanı için kapıyı
açık bırakıyor. Çünkü Soner Aykan’ın yorumlarının ne kadar doğru olduğu da
şüpheli. Olaylar bir kez de dedenin pek de sevmediği hatta yer yer suçlayıp,
şüpheli konumda bıraktığı kişilerin ağzından, örneğin torunu Alp’in karısı
Lale’nin bakış açısı ile anlatılsa nasıl bir devam romanı çıkar merak ediyorum.
Selçuk Altun 103 sayfada büyük bir aile romanı kurmuş.
“Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur” kısa öz anlatımlı ama derin anlamlar,
göndermeler içeren iyi bir novella.
29.10.15
Yorumlar