Derya Sayın da Bizi Terk Etti



Metafizik şeylere inanmam. Ama Perşembe sabahı olanlar beni neredeyse metafiziğe inandıracaktı.
Her sabah yayınevimizin sosyal medya sayfalarından Bukowski’nin bir sözünü paylaşıyoruz. Perşembe sabahı 9:51’de Bukowski’nin “Pamuk ipliği ile bağlıyız hayata. Olasılıkların arasında talihimizle geçici olarak varız” sözünü paylaşırken çağrışım yaptı. Derya Sayın’ı düşündüm. Yayımladığımız ikinci kitabının adı “Pamuk İpliği”ydi (Ocak 1996). Derya’yı son zamanlarda pek sık görmüyordum ama haberlerini alıyordum. Sağlığının iyi olmadığını, kanserle mücadele ettiğini de duymuştum. “Nerededir? Nasıldır acaba?” diye düşünüyordum ki Facebook’da Eyüphan Erkul’un “Haber doğruymuş Derya Sayın hayatını kaybetmiş” cümlesi ile başlayan mesajını okudum.
İnsan önce inanmak istemiyor. Yalan olmalı, diyorum. Sosyal medyada böyle balon haberlerin sıkça dolaştığını da biliyoruz. Ama Eyüphan öyle haberlere iltifat etmez. Üstelik söz konusu olan yakın bir arkadaşımız. Ben “Doğrulandı mı?” diye Eyüphan’a ısrarla sorarken sosyal medyada ardarda mesajlar gelmeye devam ediyordu. 
Derya Sayın pamuk ipliğiyle bağlıydı hayata ve o pamuk ipliği bir kalp krizi ile koptu.
“Pamuk İpliği” kitabının arkasında uzunca bir tanıtım yazısı vardır. Derya Sayın imzalı yazı; “Ben 1962 yılında Trabzon’da doğmuşum… Çünkü o yıllarda daha Giresun’da doğum ameliyatı yapılmıyormuş…” diye başlar. Karikatürle ilk karşılaşmasının sıkı bir Cumhuriyet okuru olan babasının eve arada sırada getirdiği Akbaba dergisi ile başladığını, üniversiteye girdiğinde kendini Gırgır çalışanlarıyla aynı sınıfta bulması ile Oğuz Aral’la tanıştığını, ilk karikatürünü Oğuz Aral’ın “Olmamış bir daha”ları ile tam sekiz kez çizdiğini anlatıyor. “Ben o gece bir karikatürü layikıyle çizmenin bir site yapmaktan daha zor olduğunu gördüm… Karikatür çizmeyi bir gecede öğrendim ve o gece sevdim” diye sürdürüyor sözlerini. Son cümlesi de şöyle; “Seka kağıt üretimine devam ederse, Pelikan çini mürekkepleri iflas etmezse, Horoz tarama ucu şirketi üretime devam ederse, ben daha çok karikatür çizerim.”
Oğuz Aral’ın yetiştirdiği karikatüristlere söylediği “gereksiz taramalardan kaçının” sözünün tam antiteziydi Derya Sayın’ın karikatürleri. Onun karikatürlerinde büyük bir işçilik, ayrıntılara verilen önem ve tabii bol tarama vardı. Nihat Genç’in dediği gibi “Tablo gibi karikatür çizerdi.” Onun ince işçiliğine pek az karikatüristte rastlarsınız. Kendine has bir çizimi vardı. Dergiye ilk bakışta onun çizdiği karikatürü hemen ayırt ederdiniz. Çizgisindeki sıcaklık hemen sizi sarar, hümanizmine kapılırdınız.  
Derya Sayın çok karikatür çizdi. Otuz yılı aşkın karikatüristlik yaşamından geriye dört karikatür albümü ve mizah dergilerinde, gazetelerde on binlerce karikatür kaldı. Onun kıymetini bilemediğimizi, hak ettiği değeri veremediğimizi söylemeliyim.
“Yaşamın tümüne yayılmış bir zevk” saydığı işi yapmak, karikatür çizmek için çok çile çekti. Ama ne karikatür çizmekten vazgeçti, ne de işini kaybetmemek için, para kazanmak için kendinden, düşüncelerinden taviz verdi. Sıkı bir muhalifti. Sessiz sakin görünen ama düşüncelerini kararlılıkla savunan “inatçı” bir yapısı vardı. Cebinde bir kuruşu olmadığını, başka bir iş bulamayacağını, büyük bir ihtimalle o günü bile aç geçireceğini bile bile hiçbir şey demeden çalıştığı dergilerden ya da gazetelerden ayrıldığını bilirim. Onurluydu. Gururluydu.
Bütün güzel insanlar, iyi sanatçılar gibi erkenden bu Dünya’yı terk etti. Geçen Cuma Cihangir Firuzağa’da her zaman oturduğu kahvenin önünden büyük bir kalabalıkla onu uğurladık. Çok özleyeceğiz.  
07.10.2015

Yorumlar