Şair - Eleştirmen Orhan Kahyaoğlu “Modern Türkçe Şiir
Antolojisi”nde 1920’den 2000’e şiirimizin seksen yıllık döneminden geniş bir
seçme yaparken şiirimizin tarihsel gelişimini de eleştirel gözle inceliyor.
“Modern Türkçe Şiir Antolojisi” (Eylül 2015, Ayrıntı yay.)
iki kalın ciltten oluşan 1358 sayfalık bir çalışma. Büyük bir emek ürünü.
Çağdaş şiirin kurucu şairleri Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’den başlayıp ilk
kitabını 1999’da çıkartmış olan Nilay Özer’le bitiriyor. Arka kapakta
belirtildiği üzere 200 şairden şiirler seçilmiş. 2000 – 2010 yılları arasında
yazılan şiir için de dokuz sayfalık bir değerlendirme yazmış Orhan Kahyaoğlu.
Yani olası yeni baskılarda antolojinin nasıl genişleyeceğinin, hangi şairlerin
antolojiye katılacağının ipuçlarını da vermiş.
Her antoloji aslında hazırlayıcısının bakış açısından
yazılmış bir şiir tarihidir. O anlamda da Türkiye’de eksikliğini hissettiğimiz
Türk şiiri ile ilgili tarih ve eleştiri çalışmaları boşluğunu doldurur. Çağdaş
Türk Şiiri üzerine antoloji boyutunda yapılmış pek fazla çalışma yok. Başta
Kenan Akyüz, Mehmet Kaplan, Memet Fuat, Mehmet H. Doğan, Mehmet Çetin ve Ataol
Behramoğlu’nun çalışmaları olmak üzere bu tarih dilimi ile ilgili yapılmış
çalışmalar bir elin parmaklarını geçmez. Bunlardan biri de naçizane benim
çalışmamdır; “Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi” (Şubat 1998,
Papirüs yay.). Bu antolojilerden yıllar sonra yayımlanan en yeni ve önemli
çalışma olarak Orhan Kahyaoğlu’nun antolojisi üzerinde durulması ve
tartışılması gereken bir çalışma. Zira bu tür çalışmalar konuları ile ilgili
tartışmalar için birer vesile olmaları ile de önemlidir.
“Modern Türkçe Şiir Antolojisi”ni görenlerin, özellikle
antolojiye alınmayan şairlerin ilk sorusu “Ne hakla?” olacaktır. Bizde bu tür
seçme işlemi gerektiren çalışmaları yapanlar için hep bu soru sorulur. Kendini
bir konuda söz sahibi görüyorsa onu hak etmesi gereken bir konumda olması
istenir. İlk bakışta bu anlamlı bir taleptir ama bu “hak” kolay kolay herkese
verilmez. Örneğin çağdaş şiirin en önemli eleştirmenlerinden Mehmet H. Doğan
yaklaşık 1500 sayfadan oluşan “Yüzyılın Türk Şiiri” (2001, Yapı Kredi yay.)
çalışmasını yayımladığında bile bu soru sorulmuş ve antolojide yer almayanlar
ya da aldıkları yeri yeterli bulmayanlarca böyle bir antolojiyi hazırlamaya
hakkı olmadığı görüşü ileri sürülmüştür. Bence bu tür “hak” sorgulamaları
anlamsızdır. Herkes istediği alanda çalışma yapabilir. Niteliksiz olanlar
zamanla elenir, nitelikli olanlar kalıcılaşır.
Orhan Kahyaoğlu hakkında da bu tür konuşmalar olacağını
biliyorum. Çünkü seçme gerektiren bir iş yapmış ve seçilmeyenler gücenecek,
çalışmayı yaralayacak bahaneler bulmak durumunda hissedecek kendini.
Orhan Kahyaoğlu’nu şiir üzerine yazdığı ilk yazıları
yayınlamadan önce tanıdım. Antolojinin ilk sayfasındaki pek de kısa olmayan
biyografisinde belirtilmemiş ama lise çağlarından beri şiir okuyan, şiir
üzerine düşünen bir şairdir. Okumadığı kayda değer şiir kitabı yoktur. Bir
bölümü benim gibi arkadaşlarından ödünç alınmış kitaplardan oluşan çok geniş
bir Türk şiiri kütüphanesi vardır. Şiir üzerine ilk yazısı da 1984’de birlikte
yayımladığımız İmge/Ayrım’da yayımlanmıştır. Zeki Coşkun’la birlikte kaleme
aldıkları “Hece, Garip Arası Düşünce Geleneği ve Çırpınışlar” adından
anlaşılacağı üzere eleştirel bir şiir tarihi yazısıdır. Çağdaş Türk Şiiri’ni
derinlemesine incelemiş olan Kahyaoğlu’nun özellikle II. Yeni, 80 ve 90 Kuşağı
şairleri üzerine bir çok yazısı vardır. İmge/Ayrım’dan sonra 90’lı yılların en
önemli şiir dergileri Sombahar ve Ludingirra’nın yayın yönetmenliği yapmıştır.
Yani Türk Şiir’i üzerine en az 32 yıllık bir emek söz konusu ve yapısı gereği
ne kadar ince eleyip sık dokuduğunu, “aman kimsenin kalbini kırmayayım” diye
sıkıntı çektiğini tahmin ediyorum. Yapabileceğinin en iyisini ve en
hakkaniyetlisini yaptığına inanıyorum.
“Her antoloji aslında hazırlayıcısının bakış açısından
yazılmış bir şiir tarihidir” demiştim. Orhan Kahyaoğlu da “Modern Türkçe Şiir
Antolojisi”nde kendi bakış açısından Çağdaş Türk Şiiri’nin tarihini yazmış.
Üstelik geniş bir giriş yazmakla kalmamış diğer antolojilerden farklı olarak 20
yıllık zaman dilimleri hakkında yaptığı bölümlemede her bölüm başında o zaman
dliminde gelişen eğilimler, akımlar ve tek tek önemli şairler hakkında
eleştirel değerlendirmeler yapmış. Bu haliyle “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”
bir antolojiden çok “Örneklerle Çağdaş Türk Şiiri Tarihi” olmuş ki önceki
çalışmalardan farklı ve daha çok irdelenip tartışmayı gerektiren bir nitelik bu.
Orhan Kahyaoğlu Önsöz’de çalışmasına neden “Modern Türkçe
Şiir Antolojisi” adını verdiğini açıklama gereksinimi duymuş. Başlıktaki
“Modern”in anlamını “Türkiye’de kentleşmeye, gerçek anlamda modernleşmeye koşut
bir zaman diliminde belirmiş olması” diye açıklıyor. Ama edebiyat okuru için
“modern”nin anlamı “modernizm”den gelir ve 80 yıllık zaman diliminde modern
olmayan, örneğin postmodern hiç eğilim yok muydu, diye sorabilir. Kahyaoğlu’nun
tanımının karşılığının “modern” değil “çağdaş” olması gerektiğini düşünüyorum.
“Türkçe şiir”terimini kullanmasını ise “modern şiiri yazan
şairlerin yalnızca Türkler olmadığının çoktan ayırdına varmamız” diye izah
ediyor. “Türk Şiiri” de deseniz “Türkçe Şiir” de deseniz içinde “Türk” var.
Türk’ten Türk’lükten kaçamıyorsunuz. Ama Dünya çapında kabul görmüş ve doğru
terminolojinin “Türk Şiiri” demek olduğunu biliyoruz. Öte yandan “modern şiiri
yazan şairler yalnızca Türkler” değilse bu antoloji mevcut haliyle eksiktir.
Birkaç Kürt ve Kıbrıslı şaire yer vererek “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”
yapmış olmuyorsunuz. Kahyaoğlu’nun ele aldığı zaman diliminde Türkiye’de Türkçe
yazan, örneğin Rüştü Onur’la aynı dönemde yaşamış geçen yıl kitaplarının tekrar
basıksı yapılan Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan gibi önemli Ermeni şairler
olduğunu biliyoruz. Yahudi, Rum, Süryani, Çerkes, Arap vb. Türkiye’de yaşayan
ve Türkçe yazan çok şair vardır. Aynı zaman diliminde Makedonya, Azerbaycan
gibi ülkeler başta olmak üzere bir çok ülkede de “Türkçe Şiir” yazılıyordu.
Böyle bir çalışmanın yapılması önemli bir eksiği tamamlayacaktır. Ama Orhan
Kahyaoğlu’nun çalışması mevcut haliyle diğer “Türk Şiiri Antoloji”lerinden
farklı değil. Aynı kanonu sadece farklı bir yapılandırma ve anlayış ile
değerlendiriyor.
Çağdaş Türk Şiiri için genel kabul görmüş bir kanon var ve
aynı şairler neredeyse aynı şiirlerle antolojilere alınıyor. Oysa geçen zaman
içinde bir ayıklanma beklenir. Orhan Kahyaoğlu ilk cildi oluşturan 1920 ile
1960 arasındaki döneme daha az şair alabilirdi diye düşünüyorum. Antolojiler
arasında farklılaşma kanona henüz dahil olmamış şairlerde 70’lerden günümüze
doğru uzanan süreçte oluyor.
Antolojilerden ne kadar genel durumu, ortak beğeniyi
yansıtmaları beklense de sonuçta yapılan iş özneldir ve kişisel
değerlendirmeler, seçimler antolojiye yansıyacaktır. Orhan Kahyaoğlu’nun seçimi
hem kendine has bölümlemesi hem de seçimi açısından tartışılmayı gerektiriyor. Kahyaoğlu’nun
değerlendirmelerinde belirttiği gibi şiir yaşamı onlarca yıl sürmüş ve zaman
içinde farklı anlayışlar benimsemiş şairleri sınıflandırmak, tek bir kategoriye
koymak kolay hatta mümkün değil. Örneğin Attilâ İlhan’ı “1940 Kuşağı”, Can
Yücel’i “Garip’ten Etkilenen Şiir”, İlhan Berk’i ve Kemal Özer’i “İkinci Yeni
Şiir” diye değerlendirirseniz ve yine örneğin tek kitabı yayımlanmış ve bence
şiir tarihimize hiçbir etkisi olmayan bir şairden 7 şiir alıp Attilâ İlhan ve
Can Yücel’den sadece üçer şiir alıyorsanız hem sınıflamanız yetersiz kalır hem
de öznelliğin çok ağır basmıştır. Doğru olan belki uzun şiir yaşamında birden
çok eğilim gösteren şairleri o eğilimleri yansıtan bölümlerde birden fazla kez
yer vermektir. Ama bu da kafa karıştırıcı olur. Özellikle 80’li – 90’lı
yıllardan yapılan seçmeye bakarsak sevdiğiniz şairlerden daha çok şiir
seçtiğiniz, sevmediklerinizi ise antolojiye hiç dahil etmediğiniz düşünülür.
1358 sayfalık bir antolojide “yer darlığı” bir gerekçe olarak kabul görmez.
1960 -2000 yılları arasındaki dönemi kapsayan ikinci ciltteki şair ve şiir
seçimleri bu nedenlerle tartışmalıdır. Hangi şairin, şiirin neden antolojiye
aldığını güzelce açıklamış Orhan Kahyaoğlu, bazı şairlere hatta şiir
anlayışlarına neden yer vermediği ise izaha muhtaç. Bu tür eleştirilerin,
tartışmaların sadece “Modern Türkçe Şiir Antolojisi” için değil her antoloji
için geçerli olduğunu da tekrar belirtmeliyim.
Orhan Kahyaoğlu’nun “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”
şiirimizin seksen yıllık dönemini oldukça geniş bir şekilde ele almasıyla ve
adeta bir tarih çalışması gibi ön yazılarla değerlendirmesiyle Çağdaş Türk
Şiiri üzerinde çalışanlar kadar şiirimizi öğrenmek, ayrıntılı bilgi sahibi
olmak isteyenler için de yararlı bir kaynak eser.
15.10.2015
Yorumlar