Frankfurt Kitap Fuarı'na ilk kez 1989 yılında gitmiştim.
Salman Rusdie'nin "Şeytan Ayetleri yeni yayımlanmıştı. Humeyni'nin fetvası
ile ölümle tehdit edilen Rusdie ile birlikte çeşitli dillerdeki yayıncıları ve
çevirmeleri de kitabı yayımlamamaları, fuarda sergilememeleri için tehdit
ediliyordu. Fuar tarihinde ilk kez bu kadar büyük güvenlik tedbiri alınıyordu.
Salman Rusdie sürekli koruma altında çok zor bir hayat
yaşadı. Aradan geçen 26 yılda ölüm tehditi hep onu
izledi. Bu yıl Frankfurt Kitap Fuarı'nın basın toplantısında konuşacağı
duyurulduğunda artık rahatlamıştır düşünmüştüm. Ama hakkındaki fetva hâlâ
kalkmamış. İran, Rusdie'yi sert bir şekilde protesto ederek fuardan çekildi.
Sanırım fuar idaresine de tehditler gelmiş. 26 yıl öncekinden çok daha sıkı
güvenlik tedbirleri alındı. Sık sık arandık.
Salman Rusdie'nin durumu ve kitabı onlarca yıl sonra
tekrar yayınlama özgürlüğü açısından tartışma konusu oldu. Rusdie'nin Şeytan
Ayetleri'nde yazdıklarının ifade özgürlüğü olduğunu düşünenler kadar İran'ın
boş standlarının duvarlarına astığı gibi insanların dini inancına saldırı
olduğunu ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini savunanlar da
var.
Fuarı düzenleyen Alman Yayıncılar ve Kitapçılar
Birliği'nin basın toplantısına Salman Rusdie'yi davet etmesi kadar aynı örgütün
"Barış Ödülü"nün Navid Kermani'ye verilmesi de dikkati çekti.
Kermani, İran asıllı bir Alman yazarı ve İslamiyet üzerine çalışmaları ile
tanınıyor. Ilımlı biri olduğu anlaşılıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken her yıl Frankfurt Fuarı’nda
yapılan Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) genel kurulunda Çin'in ve Suudi
Arabistan'ın üyelik başvuruları tartışılıyordu. IPA'ya üyelik şartlarından biri
başvuru sahibi birliklerin bağımsız yayıncılardan
oluşması, yani devlet kontrolünde olmaması ve birliğin yayınlama özgürlüğü için
mücadele etmesi. Çin'de yayıncılığın devlet kontrolünde olduğu biliniyor, Suudi
Arabistan'da da yayıncılığın ne kadar bağımsız olduğu şüpheli. Yayınlama
özgürlüğü için bir faliyetleri görülmüyor. Bu durumlarına rağmen ABD, Britanya,
Hollanda gibi ülkelerin desteği ile üyeliğe alındılar. Yeni pazarlar kazanma
arzusunun yayınlama özgürlüğüne ağır bastığı yorumu yapıldı.
Belki de bu tartışmalar nedeniyle Frankfurt Kitap
Fuarı'nın yaşadığı küçülme çok konuşulmadı.
Mekansal küçülmenin yanında fuara profesyonel
katılımın da azaldığı görülüyor. Fuar öncesi yapılan toplantılarla tekrar
cazibe yaratılmaya, fuarın son günü kitap
satışına izin vererek okurun ilgisini çekmeye
çalışarak bu kayıp giderilmeye çalışılıyor. Ama bu da Dünyanın en büyük
yayıncılık fuarının kimlik değiştirmesi, sektörel fuarken okur fuarına
dönüşmesi demek.
Yayıncılıktaki durgunluğun,
heyecan yaratacak yeni kitapların ve yazarların çıkmamasının da fuara ilgiyi
düşürdüğü söyleniyor. Dijital yayıncılığın cazibesini kaybetmesi, okurun ve
yayıncıların yeniden basılı kitaba dönmeye başlaması da dikkati çekiyor.
Frankfurt Kitap Fuarı'nın ana sponsorlarından biri Türk Hava Yolları'ydı. THY
böylece yüzlerce ülkeden on binlerce yayıncıya kendini tanıttı. Almanya’da çok
sevilen Feridun Zaimoğlu ile yaptığı etkinlikle de Alman okurla bağ kurdu. Fuar binasının duvarında Fatih Akın'ın
bir edebiyat uyarlaması olan yeni filmi "Tschick"in tanıtımı dev bir posterle yapılıyordu. Türk yazarlardan çevirilerin
yabancı yayınevleri standlarında daha az yer aldığını gördük. Dünyanın en büyük
ajansı Wylie'nin kataloğuna ise Orhan Pamuk'un "Kafamdaki
Tuhaflık"ının haklarının 35 ülkeye satıldığı, yeni romanı "Kızıl Saçlı
Kadın"ın da yayınlanacağı duyurusu yer alıyordu.
21.10.15
Yorumlar