“Köşemen”in isim babası da gitti



23 Ocak Cumartesi günü Ankara’da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Gülten Akın’ın doğum gününü kutladık. Haydar Ergülen, Ömer Erdem, Mehmet Can Doğan’la Gülten Akın’ın şiiri üzerine konuştuk. Ardından Şükrü Erbaş ve müzisyen arkadaşları Gülten Akın’ın şiirleri ve şiirlerinden yapılmış bestelerden oluşan bir etkinlik gerçekleştirdiler.
Ankara’nın meşhur ayazına, karlı buzlu havasına rağmen Yaşar Kemal Konferans Salonunu tamamen dolmuştu. 3,5 saat süren program büyük bir ilgi ile izlendi. Sonra da Gülten Akın Salonu’nun açılışı yapıldı.
Ankara’da Gülten Akın’ın Doğum Günü’nü kutlarken İstanbul’da Tahsin Yücel toprağa veriliyordu. Etkinliğe başlamadan önce 1 dakikalık saygı duruşu ile Tahsin Yücel’e dualarımızı yolladık. Tahsin Yücel’le Gülten Akın aynı yıl, 1933’de doğmuşlar. Tahsin Yücel’in doğum günü de 17 Şubat.  
Cumhuriyet’in sanat sayfasında yazmaya başlarken o dönem sanat servisini yöneten Celâl Üster “köşenin adı ne olacak?” diye sormuş “Tahsin Yücel köşe yazarlarına köşemen der” diye eklemişti. Daha bu cümle ile de köşemin adının “Köşemen” olmasına karar vermiştik. Böylelikle Tahsin Yücel’e de bir saygılarımı yollamış olacağımı düşünmüştüm.
Tahsin Yücel’in Türkçenin özleşmesi konusunda ne kadar hassas olduğu biliniyor. Arı bir Türkçe kullanmasının yanı sıra yeni sözcükler önermiş, bu sözcükleri yazılarında, eserlerinde kullanmıştır. Cumhuriyet’te yazmaktan vazgeçmesinin nedeni olarak da Arapça ve Farsça ile bezeli bir Türkçe kullanan Attilâ İlhan’la aynı gazetede yazamayacağı düşüncesi olduğu söylenir. Tahsin Yücel’in cenaze törenine katılan dostlarından Özdemir İnce Tahsin Yücel'in Demir Özlü, Ferit Edgü gibi isimlerle birlikte kuşağının en önemli isimlerden biri olduğunu söylemiş ve "Şu anda bütün edebiyatçılar onların kurduğu dilden yararlanıyorlar” demiş. 50 Kuşağı’nın sadece edebiyat anlamında öncü olmadığını dil konusunda da öncü olduğunu biliyoruz. 50 Kuşağı Öykücüleri ile onlarla aynı dönemde yazan şairlerin tavrı arasındaki benzerlikler hakkında ise pek yazılmadı. Örneğin doğum gününü kutladığımız Gülten Akın’ın şiirleri ile Tahsin Yücel’in öyküleri arasında tavır, tema, konu ve dil açısından birçok yakınlıklar bulabileceğimizi düşünüyorum.
Behçet Necatigil, Tahsin Yücel’in öyküleri için “konularını alt ve orta tabakalardan alan hikayelerinde kırık, ezik hayatlara yakılmış birer ağıt acılıiğı bulunur, bunların etkileyici anlarda devam eden bir güç ve arınmış bir dille işlendiği görülür” diyor. 70’li yıllarda bireyin iç gerçekliğini, bilinç dünyasını alışılmadık bir dille anlattığı öyküleri gelir. Ustalık dönemi öykülerinde ise güncel siyasi konuları ironik bir dille ele alır, ince bir toplum eleştirisi yapar. “Yalan” ve “Peygamberin Beş Günü” gibi beğenilen romanları bu dönemin ürünleridir.
Tahsin Yücel edebiyat kuramı alanında Dünya çapında isimlerdendi. Kuramsal eserleri yapısalcılık hakkındaki önemli çalışmalar arasında sayılır. Eleştirmenliğini, denemelerini de anmamak olmaz. Zamanında çok ses getirtmiş, maddi temelleri olan eleştiriler yazmasına rağmen kitaplarını kütüphanelerinden atacak kadar yazarları kızdırdığı olmuştur.   
Ölümünün ardından yayımlanan haberlerde Tahsin Yücel “yazar, çevirmen” diye anılıyordu. Önce “çevirmen”liğinin böyle güçlü vurgulanması garibime gitmişti ama biyografisine bakıp çeviriye verdiği emeğin ne kadar büyük olduğunu gördükten sonra bu nitelemeye hak verdim. 1954’de, 21 yaşındayken ilk öykü kitabı “Uçan Daireler” ve ilk çevirisi Stefan Zweig’dan “Amok” yayımlanmış. 60 yılı aşan edebiyat yaşamında telif eserlerinden çok daha fazla sayıda çevirisi var.
Gazetemizin sanat sayfasında ölüm haberi “Dilin Centilmen Emekçisi” başlığı ile verilmiş. Zekice bir başlık ama Tahsin Yücel “centilmen” sıfatından Türkçe olmadığı için hoşlanmazdı ama tanıyan herkes gerçek bir beyefendi olduğu kanısındadır. Tahsin Yücel’i özleyeceğiz.  
27.01.2016

Yorumlar