Murat Gülsoy “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”te kendini
çok yalnız hisseden bir adamın yalnızlığından kurtulmak için bir tıbbi yönteme
denek olmasının ardından yaşadıklarını anlatıyor.
Murat Gülsoy denemeyi, aramayı seven, her eserinde işlediği
farklı konularla ve yeni kurduğu yapılar ve anlatımıyla yenilikler,
farklılıklar getiren bir yazar. “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”te de
farklı anlatı katmanları, hatta türler var. Bunları da belirgin olarak
birbirinden ayırmış. İçindekiler bölümü ile de belirtmiş. “Önsöz” “Sonra Yavaş
Yavaş Delirdim” başlıklı bir denemeden oluşuyor. Borges’e hitaben yazılmış bir
mektup biçimindeki bu metinde Borges’le Shakespeare, Hamlet’in Yorick’i ile
Oğuz Atay’ın Olrick’i arasında bağlar kuruyor, Borges ile Tanpınar’ın
benzerliklerinden, farklılıklarından söz ediyor. “Hepimiz, tüm insanlar yavaş
yavaş deliriyoruz” tezini ileri sürüyor. Bunun nedeni olarak da yüzleşmek
yerine zamana bıraktığımız meseleleri gösteriyor.
11 sayfalık bu mektuptan sonra “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir
Hizmet” adlı anlatı geliyor. Borges’in “okurken okuduğumuzu dönüştürürüz”
cümlesi belki de kitaba adını veren bölümün anahtar cümlesi olacaktır. 131
sayfalık bu bölüm kitabın gövdesini, “içmetni” oluşturuyor da diyebiliriz. Yarı
fantastik bu anlatının kahramanı erken emekliliğini istemek zorunda kalmış bir
matematik öğretim üyesi Mirat Alsan. Anlatıda da Alsan’ın yalnızlığından
kurtulmak isterken başına gelenler anlatılıyor.
Mirat Alsan, işsizliğinin ilk gününde kendini büyük bir
yalnızlık içinde hissedip sokaklarda başıboş dolaşırken eline tutuşturulan ve “Yalnızlar
İçin Çok Özel Bir Hizmet” başlığını taşıyan bir broşürle kendini Janus adlı bir
tıp kurumunda buluyor. Metin düz ve rahat bir anlatımla gelişiyor gibi görünse
de göndermelere dikkat etmek gerek. Aceleci okur için Murat Gülsoy bazı
göndermeleri bildirmeyi de ihmal etmemiş. “Mirat”ın anlamını da “Janus”un
mitolojideki yerini de açıklamış. Ama esas göndermenin Önsöz’deki vurgulamaya
uygun olarak Borges’in “Kum Kitabı”na, kitaba adını veren öyküye yapıldığı
anlaşılıyor. İkisinde de kahramanının gerçekliğinin ele geçirilmesi,
değişmesi var.
Janus, ölen kişilerin zihinlerini başkalarının zihinlerine
aktaran uluslararası bir kurum. Bir anlamda tıbbi bir deney yapıyorlar ve
yalnızlığından kurtulmak için bu aktarımın yapılmasını kabul edenleri denek
olarak kullanıyorlar. Murat Gülsoy anlatısını bir bilimkurgu olarak geliştirmek
istemediğinden bu kurumun yapıp ettikleri üzerinde çok durmuyor, kahramanı
Mirat’ın yaşadıklarına yoğunlaşıyor.
Mirat, “Sağlıklı, neşeli, mutlu. Çıtı pıtı esmer...” bir
genç kadını seçiyor. Mirat’a göre Esra birlikte olmayı hayal bile edemeyeceğini
düşündüğü özelliklere ve güzelliklere sahip bir kadın. Esra, zihnine gireceği
kişi için bıraktığı video kaydını “Bir insanı sevdim mi onun için her şeyi
yaparım. Birlikte ölüme bile giderim” diye bitirmiştir. Gerçekten de öyle olmuş,
sevdiği ile birlikte çıktığı yolculuk ölümle sona ermiş.
Mirat’la Esra, Mirat’ın zihninde konuşmaya başlıyor.
Birbirlerini tanıyorlar. Mirat, Esra’yı sadece zihninde yaşatmakla kalmıyor,
onun ölümüne kadar yaşadıklarını da öğreniyor. Ailesini, arkadaşlarını, nihayet
birlikte ölüme gittiği sevgilisini tanıyor.
Anlatının esas amacı bu değil ama bu zihinde yapılan
söyleşiler ve ardından Mirat’ın zihnindeki kişi gibi davranmaya başlaması bana
şizofreniyi düşündürdü. Mirat kişi olarak şizofren olabilecek bir yapıda.
“Şizofrenik hastalar hastalık öncesi sessiz, arkadaşı az, yalnızlığı seven, tuhaf,
güvensiz kişilerdir”. Zihnine başka kişi aktarıldıktan sonra da “Kendi
düşüncelerinin yüksek sesle söylendiğini işitme. Kendisine emir veren,
yönlendiren seslerin işitilmesi. Kendisiyle kavga eden, tartışan seslerin
işitilmesi” gibi şizofrenik belirtiler gösteriyor. “Aynı anda iki farklı
gerçekliğe inan”maya başlıyor (bkz. tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eizofreni#DSM_IV.27e_g.C3.B6re_tan.C4.B1mlama).
Zamanla zihnindeki kişi sayısı artıyor ve Mirat kendi olmayı
bırakıp zihnindeki kişi gibi davranmaya, onun cümleleriyle konuşmaya başlıyor.
Janus’u da gerçekliğin birden fazla yüzü olduğu şeklinde
tanımlayabiliriz. Mirat zihninde bir zihnin daha yaşamasını kabul ettikten
sonra iki farklı gerçekliği yaşamaya başlıyor. Bir yandan sıradan emekli
yaşamını sürdürürken diğer yandan zihninde önce Esra daha sonra Esra’nın uğruna
öldüğü sevgilisi ile yaşamaya başlıyor. Zamanla içi dışına yansımaya başlıyor
ve Mirat adının anlamına uygun olarak ayna işlevi görmeye içindeki zihinleri
dışarı yansıtmaya başlıyor.
“Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet” bağımsız bir anlatı
olarak okunabilecek bir yapıda. Hatta yazarın üzerinde önemle durduğu insanın
varoluşsal sorunlarına, yapılan göndermelere takılmadan yar fantastik,
bilimkurgu ögeleri taşıyan akıcı bir roman olarak da algılanabilir. Ama bunun
için bu içmetinin başında ve sonunda yer alan önsöz, sonsöz ve ekler’i gözardı
etmek gerek. Böylelikle yazarın anlatısını kurarken hedeflediği “farklı
gerçeklik”e varılmış, yazarın istediğinden tamamen farklı bir okuma da
gerçekleştirilmiş olur.
Sonsöz “Bu Akşam Beni Bekleme Çünkü Gece Siyah ve Beyaz
Olacak” başlığını taşıyor. “İnsanın yalnızken deliliğe ne kadar yakın olduğunu”
düşünüyor metnin anlatıcısı. Eseri oluşturan üç parça ve yalnızlık, delilik ve
ölüm kavramları aralarında bağ kuruyor.
“Delilik insanın tek başına yenemeyeceği kadar güçlü bir
canavar. Akıl belki de kolektif olarak var. Başkaları olmadan akıl sahibi olmak
mümkün değil belki” cümlelerinin altını çiziyorum. Sonsöz olarak yer alan
metnin ana göndermesi Nerval’e. Nerval kısa yaşamına noktayı koyup kendisini
asmadan önce teyzesine “Bu akşam beni bekleme çünkü gece siyah ve beyaz olacak”
dizelerini içeren şiirini yollamış. Romantizmin bu büyük şairinin okurunu
“düşsel bir zamansızlığın içine çektiği” belirtiliyor. Sanırım “Rüya ve Yaşam”
altbaşlıklı “Aurelia”’nın gözümüzden kaçmış Türkçe çevrisini okursak (çev.
Erdoğan Alkan, Cumhuriyet yay., 2001) Murat Gülsoy’un metninde yaptığı
göndermeler daha da berraklaşacak. Bu nadir kitabı okuma listeme
ekliyorum.
Murat Gülsoy “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”i (Ocak
2016, Can yay.) keyifli de olsa düz bir okuma ile yetinilmeyecek, metinlerarası
göndermelerle farklı okumalara açılacak, yeni kitaplara ve tabii tartışmalara
yönetecek bir anlatı.
28.01.2016
Yorumlar