“Bu dünyaya uyamıyorum”



İntihar denilince aklımıza daha çok şairler geliyor. Şiirin ölüme yakınlığı... Şairin yaşamının kırılganlığı... İncelikler, duyarlılıklar... 26 yaşında kendi kararıyla yaşamına son veren bir şairin, Can İren’in “Bu dünyaya uyamıyorum” cümlesi bir çok “müntehir”in ruh halini ifade ediyor.
“Müntehir” eski bir sözcük, kendini öldüren, intihar eden anlamına geliyor sözlüklere göre. Bugünkü kullanımda en çok şairlere yakıştığını düşünüyorum. “Müntehir” sözcüğünü duyduğumda belleğimde intihar etmiş şairlerin adları dizliyor ard arda. Her müntehirin bir anlamda şair olduğunu düşünüyorum.
Dünya edebiyatında intihar etmiş birçok önemli yazar var. Virginia Woolf, Cesare Pavese, Sadık Hidayet, Stefan Zweig, Yukio Mişhima, Walter Benjamin, Ernst Hemingway, Romain Gary...
Türk Edebiyatında pek fazla müntehir görmüyoruz. İlk akla gelen Türk edebiyatının ilk denemecisi, ilk Türk materyalist, ilk biyografici ve ilk eleştirmen olarak anılan Beşir Fuat. Ziya Gökalp’in intihar teşebbüsü var. Genç yaşta başına sıktığı kurşun hayatı boyunca kafatasında kalmış. Son isim 2013'te Boğaz Köprüsü’nde taksiden inerek kendini denize bırakan arkadaşımız Metin Kaçan.
Yaşamına kendi kararıyla son veren şairlerin sayısı ise çok daha fazla. Enver Ercan “İntihar Şairleri”nde (Nisan 2016, Varlık yay.) Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde intihar etmiş otuz bir şairin şiirleri ve onlar hakkında kaleme alınmış metinleri derlemiş. Kitaba 2006’da Yasakmeyve şiir dergisinin 22 ve 23. sayılarında yer alan “İntihar” dosyası kaynaklık etmiş.  Enver Ercan bu sayılardaki yazılarla yetinmemiş Varlık, Milliyet Sanat, Kurgan, Hece ve Yeni Dergi’de müntehir şairlerle ilgili olarak çıkan yazıları ve onların şiirlerini de ekleyerek daha bütüncül bir çalışma haline getirmiş. Kitap yeralan metinlerin çoğu intihar eden şairlerin yakın dostlarınca yazılmış. Yani sadece bilgi veren, şiirlerini çözümleyen yazılar değil tanıklıklar da var. Giriş yazısında belirtildiği gibi yakın dostlarca yazılan, tanıklıklara dayanan yazılar kitabın “sahici”liğini artırıyor. Şairlerin intihara gidişlerini, intiharlar sonrasında yaşananları okurken içinizin yandığını hissediyorsunuz. 
“İntihar Şairleri”i Müslüm Yücel’in “İntihar: Kara Güneş” başlıklı edebiyatta, şiirde ölüm ve intihar olgularını inceleyen geniş kapsamlı yazısı ile başlıyor. Sadullah Paşa ve Beşir Fuat’tan başlayarak İlhan Şevket, Rabia Bayraktar, Metin Akbaş, Can İren, Yetik Ozan: Turgut Günay, Kaya Çanca, İlhami Çiçek, Soysal Ekinci, Nilgün Marmara, Orhan Talat Şalcıoğlu, Nazir Akalın, Hüseyin Alacatlı, Kenan Özcan, Kemal Taştekin, Kaan İnce, Zafer Ekin Karabay, Özge Dirik, Can Tanyeli, Onursal Yakupoğlu haklarındaki ve şiirleri üzerine yazılarla, şiirlerinden örneklerle kitapta yer alan müntehir şairler. Kitap Tahsin Yıldırım’ın “İntihar Eden Divan Edebiyatı Şairleri” ve yazılarda adları geçmeyen Şekib Akif, Mehmet Ali Atasoy, Namık Gedik, Emir Çelebi ve Güngör Rona’nın biyografileri ile tamamlanıyor.     
Beşir Fuat şair değil ama şiir gibi yaşayıp ölenlerden. İlk denemecimizin şiir de yazdığı ve yitik bir şiir defteri olduğunu bize düşündüren Beşir Fuat üzerine çalışmalar yapan Atilla Birkiye’dir. Birkiye’nin son romanı “On Kadın, Bir Hayal”in kahramanı Beşir Fuat’ın şiirlerinin izini sürüyor. Beşir Fuat’tan günümüze kalmış birkaç şiir var. “İntihar Şairleri”ne onunla başlamak doğru bir seçim olarak görünüyor. Döneminde bir intihar salgınına yol açamasının yanında intiharını kaleme alması ile de örnek olmuş yazık ki... Aynı şekilde Sylvia Plath’in de önemli bir örnek hatta rol modeli olduğu anlaşılıyor.
1992’de Sombahar şiir dergisinde de iki sayı süren “Şiir ve İntihar” başlıklı özel bölümler hazırlamıştık. Orhan Kahyaoğlu’nun yönettiği derginin yazı kurulunda Enver Ercan da vardı. “İntihar Şairleri”ni okuduktan sonra o sayılara da baktım. Sombahar’da daha genel, şiir ve intihar arasındaki ilişkiyi açımlamaya çalışan kuramsal yazılar yayımlanmış. Ahmet Oktay “İntihar: Başkaldırma ve Boyun Eğme” başlıklı yazısına Al Alvarez’den bir alıntı yapmış. Bu alıntıya intiharla ilgili birçok yazıda rastlıyoruz. Az ve öz sözle yapılmış isabetli bir çözümleme. Al Alvarez şöyle demiş: “Hiçbir insan, hayatına ilişkin bozukluk yoksa intihar etmez. Bu gerçek o denli aşikârdır ki çoğu zaman görmezlikten gelinir. Böylece intiharın çok önemli bir nedeni de es geçilir; İntihar, hayatta kalanlara her şeyin ne kadar kötü olduğunu göstermeyi amaçlar.”       
“İntihar Şairleri”ndeki tanıklık yazılarını okuduğumda Al Alvarez’in haklı olduğunu düşündüm. Müntehir şairler bu dünyada olmaktan rahatsız. Can İren’in açık yürekle söylediği gibi dünyaya uyamıyorlar. Bu durumları da onları ölümü yüceltmeye, intiharı düşünmeye yöneltiyor.
İntiharları anlık bir karar değil. Uzun süre üzerinde düşünüyor, hatta yazıyorlar. Şiirlerinde intihara doğru yürüdüklerinin emareleri açık ya da gizli olarak görülüyor. Şair dostları da bu hallerini hissediyor, anlıyor. Müdahale etmek, önlemek için ellerinden geleni yapıyor, intihar sonrasında “Neden önleyemedik? Nerede yanlış yaptık?” diye kendileriyle hesaplaşmalara giriyorlar.
Şiir örneklerini okuduğumuzda çoğunun şiir hayatının ilk evrelerinde intihar ettiklerini görüyoruz  ya da şiirde bekledikleri başarıya ulaşamamışlar. Bu dünyada çok kalmayacaklarını düşündüklerinden olsa gerek şiirlerini yayımlatmaya pek istekli olmayanlar da var. Şiirle var olabilselerdi intihar etmezler miydi, diye sormamak elde değil. İntihara götüren duygularını, düşüncelerini paylaşıp çoğaltarak yaşama tutunabilirler miydi? Bunlar cevapsız sorular.  
05.05.2016

Yorumlar