“Biz burada kimin insafına kaldık?”



Yayınevlerimizde yeni bir eğilim var ve gittikçe yaygınlaşıyor. Yabancı yazarların eserlerini ikişer ikişer yayımlıyorlar. Bu işte de öncü Can Yayınları oldu. Bunda amaç nedir bilemiyorum. Yazarı, kitaplarını daha görünür mü kılıyor? Yeni tanıdığınız ya da sevdiğiniz yazarın yazdıklarının tadı tek kitapla damağınızda kalmasın, beklemeden o keyfi sürdürün mü isteniyor? Yoksa ticari bir yenilik mi? Bu sayede yazar daha çok mu görünür oluyor kitapçılarda? Yoksa okuru iki eserden birini seçmek durumunda bırakıp iki kitaptan birinin şansını yitirmesine mi neden oluyor?  
Kolombiyalı yazar Evelio Rosero’nun aynı anda yayımlanan “Ordular” ve “Öğle Yemekleri” bu eğilimin son örneklerinden. Açıkcası yazarın en önemli eseri sayılan “Ordular”ı okuyup beğenmeseydim “Öğle Yemekleri”ni okumazdım ve bende ikinci kitap şansını yitirmiş olurdu. Oysa iki kitabın yayımının arasına birkaç ay girseydi bu tavrım daha farklı olabilirdi.     
Kolombiyalı yazar Evelio Rosero Latin Amerika'nın yaşayan en büyük yazarlarından biri olarak gösteriliyormuş. Gabriel Garcia Marquez’in izinden gittiği de belirtiliyor. Türkçedeki kitaplarının başında 4,5 satırlık oldukça kısa ve öz biyografisi yer alıyor, çevirmenlerin biyografileri daha uzun. 1958 Bogota doğumlu olduğu, ödüller aldığı ve eserlerinin yabancı dillere çevrildiğinden başka bir bilgi yok. Yeni tanıdığımız yazarların biyografilerinin daha çok bilgi içermesi gerektiğini düşünüyorum. Bana bu bilgi yeterli gelmediği için Vikipedia’ya başvurdum. Tam adıyla Evelio Rosero Diago’nun yazarlığının yanı sıra gazeteci de olduğunu öğrendim. Gazetecilik eğitimi almış. 21 yaşındayken ilk öyküsü yayımlanmış ve bu öykü ile Quindio Ulusal Kısa Öykü Ödülü’nü kazanmış. Öykü Kolombiya Kültür Enstitüsü’nün yayımladığı “17 Kolombiya Kısa Öyküsü” adlı kitapta yer almış.
Ödül seven bir yazar, yazarlık yaşamı boyunca birçok ödül kazandığı anlaşılıyor. Gençlik yıllarında Paris ve Barcelona’da yaşamış. İlk romanının yayım tarihi 1984. Şiirleri, çocuk kitapları, bir de tiyatro eseri yayımlanmış. 1986’da yayımlanan ikinci romanı “Juliana los mira” İsveççe, Norveççe, Danimarkaca ve Almanca’ya çevrilmiş. Türkçede yayımlanan kitaplardan “Öğle Yemekleri”nin yayım tarihi 2001, yazarın dokuzuncu romanı. Türkçedeki diğer romanı “Ordular”ın yayım tarihi de 2006, bu da yazarın on dördüncü romanı. İngilizceye çevrilmiş ve 2009’da Independent Gazetesi’nin En İyi Yabancı Roman Ödülü’nü almış. Olgunluk çağı eserleri diyebiliriz. Rosero ortalarda pek görünmemesi, fotoğraf çektirmeyi, röportaj yapmamayı sevmemesi gibi özellikleri ile de tanınıyormuş.
“Ordular”ın Evelio Rosero’nun başyapıtı olduğunu anlıyoruz. Ama Türkçeye çevrilen ikinci eser olarak 14 roman arasından neden “Öğle Yemekleri”nin seçildiğini merak ediyorum.
“Ordular” (Mayıs 2016, çev. Süleyman Doğru, Can yay.) yıllardır süren bir içsavaşın o ülkenin vatandaşlarına nasıl yansıdığını anlatan bir roman.
Romanın kahramanı Ismael yaşlı, emekli bir öğretmen. Eşi, Otilia ile San José adlı küçük bir kasabada yaşıyor. Ismael günlerini başta kapı komşusunun hemen her gün bahçede çırılçıplak güneşlenen genç ve güzel eşi olmak üzere iç savaş nedeniyle sayıları çok az kalmış olsa da rastladığı her genç kadını gözetleyerek zamanını geçiriyor. Karısının da tek endişesi Ismael’in önleyemediği bu kötü alışkanlığının başkalarınca fark edilip bu kasabadaki hemen herkese öğretmenlik yapmış saygıdeğer ihtiyarın başının derde gireceği, rezil olacağı... Bunlar yaşanırken kasaba sakinlerinin bazıları kaybolmaya başlıyor. Kaybolanların çoğundan hiç haber alınamıyor, bazıları için de gerilla ya da derin devletin yönettiği gruplardan olduğunu sandıkları ama hiçbir zaman kimlikleri konusunda emin olamadıkları kişiler ödenemeyecek  tutarlarda fidye istiyor.
Ismael bir sabah günlük yürüyüşünden döndüğünde komşu kadının kocasının kaçırıldığını öğreniyor. Kasabanın kıyısında köşesinde de güvenlik güçleri ile çatışmalar başlıyor. Ismael havada uçuşan kurşunlar ve evinin duvarını da çökertecek olan bombalardan kaçarken bir yandan da kendisini aramaya çıkmış olan karısını bulmaya çalışıyor. Bu sırada kasabanın nasıl mahvolduğunu, insanların başına neler geldiğini de gözlemliyor.
Güvenlik güçleri, derin devlete bağlı güçler ve gerillalar çatışır bir biri bir diğeri kasabanın yönetimini ele geçirirken halk da canını kurtarmak için kaçmaya çalışıyor. Ismael kızının tüm ısrarlarına, ard arda yolladığı mektuplara rağmen kasabayı terk etmiyor. O çatışmanın ortasında yaşamını sürdürüyor.              
“Ordular”da anlatılanlar bize çok tanıdık gelecek olaylar. Yakın coğrafyamız bir yana Diyarbakır Sur’da ya da Nusaybin’de yaşayan bir ihtiyarın da aynı şeylere şahit olduğunu, aynı ruh halinde olduğunu düşünebiliriz. Evelio Rosero çatışmanın ortasında hayatta kalmaya çalışan vatandaşın neler yaşadığını, ruh halini lafı uzatmadan, ustalıkla anlatmış. Ama romanda “Gabriel Garcia Marquez’in izinden gittiği”ne dair bir işaret yok. Marquez “Büyülü Gerçekçilik”in kurucu yazarlartındandı. Onun eserlerinde gerçeğin her zaman masalsı bir yanı vardır. Oysa Evelio Rosero’nun oldukça dobra ve ekonomik bir anlatımı var. Anlatıyı süslemek için fazladan tek bir sözcük bile kullanmıyor. Yaşananları hiç abartmadan anlatıyor. Daha çok Marquez sonrası, biraz da Büyülü Gerçekçiliğe tepki olarak gelişen kara gerçekçiliğe yakın.
“Ordular” çok etkileyici bir roman ve halen içinde yaşamakta olduğumuz iç savaş halini edebiyat aracılığıyla olsa da daha iyi duyumsamamızı, anlamamızı sağlayacak nitelikte.
“Öğle Yemekleri” (Mayıs 2016, çev. Seda Ersavcı, Can yay.)  ise daha farklı bir eser. Bogotá’da yersiz yurtsuz ve yoksul insanlara öğle yemekleri veren bir kilisede yaşananlar anlatılıyor. Olayları genç rahip yardımcısı, kamburluğu ile dikkati çeken Tancredo’nun bakış açısından izliyoruz.
Peder Almida ve Zangoç Celeste Machado önemli bir toplantı için gitmeleri gerekince Pazar ayinini onlarca yıl sonra ilk kez misafir bir papaz yönetecektir. Misafir Papaz Matamoros güzel sesi ile söylediği ilahilerle ve ilgi çekici öykülerle süslü vaazıyla sadece ayine katılanları etkilemekle kalmaz kilise çalışanlarını da kendine hayran eder. İçkiye düşkün olduğu anlaşılan Papaz Matamoros’a kilisenin mahzeninden çıkartılmış nadide içkilerle donanmış mükellef bir akşam yemeği sunulur.
Papaz Matamoros yemeğini ve içkileri kilise çalışanları ile paylaşır. İçkinin ve Papaz Matamoros’un tatlı dili sayesinde kilise çalışnalarının dili çözülür birbirlerinden bile ustalıkla sakladıkları özel yaşamlarına ve kiliseye dair gizler en ince ayrıntılarına dek ortaya dökülür.
Katalik Kilisenin kirli ilişkilerini, kara para aklamakta kullanılan yöntemleri, kilise çalışanlarının insanlara doğru yolu gösterip günah işlememeleri çağrısı yaparken aslında her birinin nasıl günaha battıklarını öğreniriz. 
Evelio Rosero iyi bir yazar. “Ordular” da, “Öğle Yemekleri” de işlenen konularla, anlatımlarıyla etkileyici eserler. Rosero’nun yeni eserlerini merakla bekleyeceğim.    
09.06.2016

Yorumlar