Eskinin değerini bilmeyen Ecdat’tan söz edemez!



Birkaç yıl önceydi. Sezer Duru ve Rabia Çapa ile Berlin’de, Kurfürstendamm caddesinde yürüyoruz. Dünyanın en pahalı caddelerinden biri. Yeni bir bina dikkatimizi çekiyor. Almanya’da bitmeyen inşaat tutkusu ve kentsel dönüşüm diye bina yıkıp daha yükseğini yapmak anlayışı yoktur. O nedenle kent merkezinde yeni bir bina görmek pek mümkün değildir.
Bina yenilenmiş ama altındaki dükkanlar aynı kalmıştı. Küçük çay dükkanı da vitrinindeki onlarca çeşit çayla yenilenmiş yüzüyle eski yerinde duruyordu. Sezer Duru, binalar yıkılsa da kural olarak yeni yapılan binada esnafa eski dükkanını vermenin zorunlu olduğunu anlattı. Eğer esnaf dükkanı yeniden açmak istemezse aynı meslekte başka bir esnafa dükkan verilmek durumundaymış. Ku’damm’daki çaycının yerine yeni bir çaycı açılmış, fırsattan istifade yüksek kira ile zincir mağazalara verilememiş dükkan.
Reşad Ekrem Koçu’nun “Tarihte İstanbul Esnafı” (Doğan Kitap) adlı kitabının yeni baskısını okurken Berlin’deki çay dükkanını anımsadım. “Eski toplum hayatımızda, geçim yolunu devlet kapısı dışında arayarak ticaret ve zanaatla meşgul olmak, bir dükkan açmak, imalathane kurmak serbest değildi. ‘Gedik’ denilen bir sınırlamaya tabiydi” diyor Koçu. “Mesela, İstanbul’da 200 terlikçi dükkanının bulunduğu 18. Yüzyılın ortalarında ne bir yeni terlikçi dükkanı açılabilir, ne de mevcut dükkanlardan biri kapanabilirdi. Terlikçiler 200 dükkandır, 201 olamaz, 199’a inemez.” Çemberlitaş’ta bulunan bir terlikçi dükkanı Çarşıkapı’ya da taşınamazmış. Bu nakil için devlet izni, ferman gerekirmiş.
Gedik’in Ortaçağ’dan kalmış bir usül olduğunu belirtiyor Reşat Ekrem Koçu. Berlin’deki çay dükkanının yeni bina yapılmasına rağmen yerinden edilememesinin nedeni de bu gedik usülünün Almanya’da halen uygulanması mıdır bilemiyorum. Ama bizim her fırsatta geçmişi yaşamak ve korumaktan söz eden hükümetimizin esnafı korumadığını aksine yerinden etmeyi kolaylaştırıcı yasalar çıkarttığını biliyorum.
Borçlar Kanunu’nun 10 yılını dolduran kiracının tahliye edilebileceği maddesi ile afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunlar gerekçe gösterilerek esnaf tahliye ediliyor. Yüz yıllık dükkanlar yok oluyor. Esnaf işinden oluyor. Meslekler yok oluyor.  
Esnafı çıkartıp dükkanı yüksek kira ile zincir ya da yabancı markalara kiralama uygulaması en yaygın şekilde Beyoğlu’nda yaşanıyor. İstiklâl Caddesi gözle görünür şekilde değişiyor. 1936 yılından bu yana İstiklal Caddesi üzerinde faliyet gösteren Kelebek Korse’nin başına gelenler basına yansıdı. Kelebek Korse tek örnek değil. Tahliyeler tüm İstanbul’a ve Türkiye’ye yayılıyor. Beşiktaş'taki 120 yıllık Kaymakçı Pando da kapandı. En son Kadıköy’deki Brezilya Kahvecisi’nin yerinden edildiğini duyuyoruz.  
Yerinden edilip beşinci kata replikası yapılan Emek Sineması’nın da bulunduğu Cercle d'orient (Serkildoryan) binasının “restorasyon”u bitmiş. “Grand Pera” adı verilen bina cadde tarafından bakıldığında “aslına sadık” yapılmış gibi görünüyor. Kapılar açılıp içine girdiğimizde ne kadar restore edilmiş ne kadar yeniden yapılmış göreceğiz.
Beyoğlu yemek kültürünün simgelerinden olan ve 1944’den beri hizmet veren profiterolü ile ünlü İnci Pastanesi yerine dönememiş. 1930 tarihli, aynı binadaki Rüya Sineması’nı ise kimse anımsamıyor. İnci’nin vitrininin yerinde herhalde tepkileri azaltmak için şimdi bir “sanat eseri” yer alıyor. Yani zarf benzer ama içerik değişik. Şimdi o binada bir AVM, 8 sinema salonu, restoranlar ve Balmumu Müzesi yer alacak. Yani yaşam kültürü değiştirilmiş olacak.
Kaymakçı Pando Sestakof, “Bizim gibi eski şeylere artık değer verilmiyor” demiş. Eskinin değerini bilmeyen, esnafını korumayan ecdattan söz edemez!
08.06.2016

Yorumlar