İstanbul Modern’in bir tarafı deniz, üç tarafı inşaat.
Galataport inşaatı başlamış. Tophane nargilecileri tarihe karışmış.
Antrepoların yerinde moloz var. Yıllardır inşaatı süren Resim ve Heykel Müzesi
hâlâ iskelet halinde. Ama gereğinden fazla yükselmiş gibi. Görünümü iyice
bozacakmış hissi veriyor.
35 derece sıcakta, toz topraktan bunalmış bir halde İstanbul
Modern’e giriyorum. Bir vaha gibi. Her şey geride kalıyor, ferahlıyorsunuz.
Öğle sıcağında İstanbul Modern’de yoğun bir kalabalık var. Şaşırıyorum,
seviniyorum.
Sürekli sergi alanında Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın ne
de büsbütün dışında” sözlerinden yola çıkan “Sanatçı ve Zamanı” başlıklı
koleksiyon sergisi var. Sanatçıların geçmiş, şimdi ve gelecekle
hesaplaşmalarını yansıtan bir seçme yapılmış.
“Yaz ayları Türk insanının müzelere, sergilere gittiği bir
mevsim değil” diye yerleşmiş ve bence yanlış bir kanı olsa da İnci Eviner’in
“İçimde Kim Var?” adlı resrospektifi 22 Haziran’da kapılarını açtı. Ve “Türk
insanı” İstanbul Modern’i doldurduğu gibi retrospektife de büyük ilgi
gösteriyor.
İnci Eviner 80’li yıllardan beri çalışmalarını sürdüren bir
sanatçı. 40 yıllık sanat yaşamında çeşitli evrelerden geçmiş, farklı
yaklaşımları denemiş, değişik olgulara, konulara yönelmiş. Küratörlüğünü Levent
Çalıkoğlu’nun yaptığı retrospektifte tüm evrelerini zaman akışı içinde görmeyi
bekliyorsunuz. Ama sergide sanatçının evreleri içiçe geçmiş bir halde
sunuluyor.
İnci Eviner’in resim, desen, video, fotoğraf, yerleştirme ve
heykel çalışmaları var. İstanbul Art News ve Cogito’nun haziran sayılarında
okuduğum uzun ve bilgilendirici söyleşilerinde belirttiği gibi Eviner’in
çalışmalarının merkezini desen oluşturuyor. Bu içiçe geçmiş sunumda desenin
önceliğini kuvvetle hissediyorsunuz. Tüm işlerinde desenin etkisi,
belirleyiciliği var. Bunu özellikle birer yarı canlı tablo etkisi yaratan
videolarında hissediyorsunuz. Harem, Parlamento, Ulusal Zindelik gibi videolar
haklı olarak Eviner’in Dünya çapında ilgi toplamasına, büyük müzelerde
eserlerinin yer almasına neden olmuş. Retrospektif 23 Ekim’e dek sürecek.
Kaçırmayın.
Fotoğraf bölümünde “Othmar Pferschy’den Günümüze
Türkiye Fotoğrafında İnsanın Serüveni” altbaşlığını taşıyan “İnsan İnsanı
Çekermiş” başlıklı İstanbul Modern Koleksiyonu’ndan derlenmiş bir sergi var. Merih
Akoğul’un küratörlüğünde Türkiye’den 80 fotoğrafçının, 80 yıllık bir süreçte
çektiği fotoğraflar yer alıyor. Bildiğimiz, anımsadığımız fotoğrafların yanında
büyük ustaların ilk kez gördüğümüz kareleri de var. Sergi 18 Aralık’a dek
sürecek.
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin 5. sergisi “Geç Olmadan Eve
Dön” adını taşıyor. “19. yüzyıldan günümüze konutun ekonomi-politik serüvenini
sahnelemenin yanı sıra yaşam alanına ve kullanım alışkanlıklarına değin”mek
amacında. Küratörlüğünü Cem Sorguç’un yaptığı sergiyi karmaşık ve sıkışık
buldum. Dar alanda çok fazla sayıda görsel kullanılmış. Sergilenen
fotoğrafların arkasına yine görsellerle oluşan bir zemin konulunca imge
bombardımanı boğucu hal alıyor. Sergi kapsamındaki video ise etkileyici, keşke
biraz daha uzun olsaymış dedirtiyor.
İstanbul Modern “Türkiye Sinemasında Ustalar” adlı yeni bir
projeye başlamış. İlk konuğu Lütfi Akad. Sergi 100 yaşını kutladığımız Akad’ın
100 parçalık arşivini bir araya getiriyor. Sergiyle birlikte Akad’ın 10 filmi
de gösteriliyor. Bu proje için bir sergi alanı yaratılmış. İçinde içecek
makineleri ve oturma gruplarının yer aldığı bu dar alanın sergi izlemeye uygun
olmadığını belirteyim. Sergi 31 Aralık’a kadar sürecek.
Yaz sıcağında serin, ferah ve güzel manzaralı bir müzede iyi sergiler
izlemek istiyorsanız İstanbul Modern’e yolunuzu düşürün... 29.06.16
Yorumlar