“Abibliophobia” okunacak kitabı kalmama korkusuna verilen
admış. “Herkese Kitap Vakfı”nın facebook sayfasından öğrendim. Bende de böyle
korku vardır. Okunacak kitaplar rafımdaki kitapların sayısı azalmaya başladı mı
abibliophobia’ya kapılır kitapçılara koşarım. Bu korku tatilllerde daha da
yoğunlaşır. Yanımda götüreceğim kitaplar tatil boyunca yetmez de kitapsız
kalırsam diye endişe ederim. Oysa internet kitapçıları var ve iki-üç gün içinde
istediğiniz kitaba ulaşmak mümkün. Çok zorda kalırsam da e-kitap okuyabilirim.
Ama fobileri her zaman akılla mantıkla izah etmek mümkün değil. Abibliophobia
da öyle bir şey. Bu tatil için de yeterince kitap seçemezsem endişesi ile
okunacak kitaplar rafıma bakıyorum.
Necati Tosuner’in yeni anlatısı “Çırpınışlar”ın (İş Bankası
yay.) anahtar cümlesi “Sen yoksun. Ve ben, bir şeye yaramayı boşu boşuna
bekleyen boş posta kutusu gibi tozlanıp duruyorum burada” olmalı. “Çırpınışlar”
üstadın yalnız bir adamın gelmeyen/gelmeyecek sevgiliyi beklerken
yaşadıklarını, düşündüklerini, anımsadıklarını, umduklarını, özlediklerini
roman, öykü, şiir, deneme gibi türleri harmanlayarak anlattığı bir anlatı.
Buket Uzuner’in “Yolda”sı (Everest) ismiyle, anlattığı
öykülerle yola çıkacaklar için çok uygun bir kitap. Son zamanlarda adet olduğu
üzere yayınevi kitabın önceki baskısını künyede belirtmemiş ama ilk baskı
2009’da çıkmıştı. Honolulu, Hiroşima, Marakeş, Madrid, Berlin, Helsinki,
Montreal yolculukları sırasında tanışılan “sıradan insanın sıradışı yol
hikâyelerini” anlatıyor Buket Uzuner.
Kemal Selçuk öykü ve romanlarını izlediğim bir yazar. 2008
yılından beri yeni kitabı çıkmamıştı. “Cemiyet Kaçkını” (İletişim yay.) sekiz
yıl sonra gelmiş. Günümüzün hızlı yaşamında uzunca bir süre. Kemal Selçuk
“Cemiyet Kaçkını”nda Bursa’da yaşayan Oğuz ile Kerim adlı iki yakın arkadaşın
öykülerini anlatıyor. Oğuz edebiyatta gelecek vaad eden, öyküleri yerel de olsa
dergilerde yayımlanan şehirli bir genç. Kerim köyden kente gelmiş, okuma ve
yazmada hevesli biri. Bir de Makbule var. Genç, güzel, okumayı seven, yazmaya
hevesli... Aşk üçgeni hızla kuruluyor. Sorun Oğuz ile Kerim’den hangisinin
aşkta ve edebiyatta başarılı olacağı. Kibir mi kazanacak azim mi?
Melida Tüzünoğlu “Cimri Cömert”te (April yay.) kahramanı
Simge’nin sosyal medya üzerinden samimi olduğu iki erkekle tanıştıktan sonra
yaşadıklarını anlatıyor. “Bir tarafta cebinde akrep sürüsüyle yaşamaya alışmış,
gramaj hesabıyla peynir yiyen Moris, öte yanda etrafa banknotlar saçan,
şampanyaları toprağa döken Mert” var. Cimri ve cömert arasında kalan Simge
hangisini tercih edecek? Melida Tüzünoğlu, neşeli, ironik anlatımı, absürte
varan ama günümüz gerçekliğine sıkıca bağlı anlatımı ile bu sorunun cevabını
arıyor roman boyunca.
“Beni Beklerken” (On8 yay.) Sibel Oral’ın ilk romanı. İlk
kez 2006 yılında basılmış. On yıl sonra tamamen gözden geçirilmiş, yenilenmiş
baskısıyla okur karşısında. Bir ilk gençlik romanı. Sibel Oral da kitabı çok
gençken yazmış. Özlem ve Duygu farklı aile yapılarından gelen, belki de bu
nedenle yolları farklı yerlere varacak olan iki genç kız ama birçok noktada
birbirlerini tamamlıyorlar. Sibel Oral genç kızların kendi başlarına atacakları
ilk adımlarda karşılaşacaklarını gençliğin melankolisi, hayatın gerçekliği ile
kararak anlatmış.
Tatillerde polisiye roman okumayı severim. Tatilin verdiği
rahatlıkla kesintisiz, romana kendini kaptırarak okuma olanağı vardır. Eğer
katili yazar söylemeden bulmak istiyorsanız polisiye romanlar da biraz dikkat
gerektirir o da tatilde mümkün.
Elçin Poyrazlar’ın “Kara Muska”sının (Kırmızı Kedi yay.)
arka kapağında günceli edebiyatta, polisiyede arayanlar için çağırıcı bir cümle
var: “Burası senin geride bıraktığın ülke değil artık. İki yaka arasında
sıkışmış, kafası karışık bir Ortadoğu ülkesiyiz”. “Amerika, Ortadoğu ve
Türkiye üçgeninde oynanan oyunları canı pahasına ortaya çıkaran gazeteci Selin
Uygar, memleketine geri döndüğünde bambaşka bir Türkiye’yle karşılaşmıştır.
Bombaların patladığı, cihatçıların ve militanların cirit attığı bir kaos ortamı
hâkimdir ülkeye. İstanbul Emniyet Müdürü Ünsal Yüksel’in vahşi bir cinayete
kurban gitmesi işleri daha da karıştırır” diye devam ediyor tanıtım. İlginç bir
konu. Elçin Poyrazlar’ı da ilk kitabı “Gazetecinin Ölümü”nden tanıyor, iyi
eleştiriler aldığını biliyorum.
Kurt Vonnegut favori yazarlarımdandır. Yayınlanmış hemen
hiçbir eserini kaçırmamaya çalışırım. Hatta yeni baskılarını da okurum. Can
Yayınları’ndan bugünlerde çıkan “Galapagos”, “Maymun Evine Hoş Geldiniz” ve
“Kör Nişancı” okunacaklar rafımda. Tatile giderken “Kurt Vonnegut’ın daha
önce hiç yayımlanmamış yeni kitabı” diye tanıtılan “Enayinin Portföyü”nü
(Nora Kitap) alıyorum yanıma. Kitapta altı öykü ve bir makale yer alıyor.
John Wyndham’ın en önemli kitaplarından biri olarak
tanıtılıyor “Triffidlerin Günü” (Delidolu yay.). “Kıyamet sonrası bilimkurgu”
diye bir tür varmış, roman bu türe giriyormuş. İnsanoğlunun hırsının ve
açgözlülüğün bir sonucu olarak doğanın başkaldırışını ve triffidler adı verilen
bir bitki türünün dünyayı ele geçirişi sonrası yaşananları anlatıyormuş Wyndham.
Sorun tabii ki insanoğlunun doğa karşısındaki tutumu, cinsiyet ve sınıf ayrımı
ve uygarlık gibi konular da bu vesile ile tartışmaya açılıyor.
Yevgeniy Panteleyeviç Dubrovin, bir zamanların 5-6 milyon
tirajlı, Dünyanın en çok satan mizah dergisi ünvanlı Krokodil’in önce yazarı
sonra yayın yönetmeni olmuş. Dubrovin savaş sonrası yıllarda ülkenin
perişanlığı ve insanların endişeleri, kişilik gelişimindeki zorluklar, doğayı
koruma ve insanlık değerlerinin savunulması, ahlâksal değerlerin değişimi ele
alıyormuş. “Asfattaki Mantarlar” (Evrensel yay.) bir mizah romanı. Mizahın
klasik formu öyküdür. Romanda tempoyu, ilgiyi hep canlı tutmak pek kolay
değildir. Merakla okuyacağım.
Yola şiirsiz çıkılmaz. Adnan Özer’in uzun bir aradan sonra
çıkan yeni kitabı “her yere gidilebilir ki onlar hiçbir yerlerdir” dediği “Yol
Şarkıları” (Everest yay.) ismiyle de yol arkadaşlığına uygun bir kitap.
Gökçenur Ç’nin “öyküsü olan şeyler yazdım öyküsünü anlatmadan” diye tanımladığı
şiirlerinin son cildi “Issız İncir Ağacı” (Yitik Ülke yay.) haikulardan
upanişadlar’a uzanan bir yolculuk vaad ediyor. Deniz Durukan uzun soluklu Bay
Pitt şiirlerini nihayet kitaplaştırdı. Ama kitaba adından başlayarak “Dokuz
Katlı Sıdıka” (Mylos Kitap) ağırlığını koymuş. Emel İrtem “Kağıttan Kapılar”da
(Artshop yay.) şiirlerinden seçmeler yapmış. İlk kitabı 1993’de çıktığına göre
23 yıllık bir birikimden süzülenleri okuyacağız. 1980 sonrası yayımlanan
kitaplarıyla tanıdığımız Hicri İzgören de 40 yıllık birikimini “Aşktan Alır
Rengini” (Avesta yay.) adını verdiği toplu şiirlerinde biraraya getirmiş.
Bol kitaplı bir tatil diliyorum...
07.07.2016
Yorumlar