Son zamanlarda kitapların kapaklarına yazılanlara, arka
kapaklarındaki tanıtımlara takılıyorum. Bu yazıların okura kitabı aldırmak gibi
bir amaçları var kuşkusuz. Ama ne kadar doğru yönlendirici olduklarını da merak
ediyorum. Doris Lessing’in “Son Aydınlık Yaz”ının ön kapağında “Bir başyapıt...
Lessing’in yazdığı belki de en iyi roman” ibaresi var. “The Economist”
dergisinden alınmış. Yazarı belli değil. Economist de adı üzerinde ekonomi
dergisi. Ama cümle güzel, çarpıcı ve iddialı.
Nobel Edebiyat Ödüllü, büyük bir yazar için böyle bir
tanıtım gerekli mi? Gerekli olduğu anlaşılıyor. Çünkü günümüz okuru için
kapakta vurgulansa da “Nobel Edebiyat Ödülü” yeterli bir çağrı değil, kitabı
satın almasını sağlamıyor. Alıntılanan cümle “başyapıt” ve “en iyi roman”
vurguları ile çok daha etkili. Aradaki “belki” de diğer kitaplar için bir pay
bırakıyor.
Genel kanı Doris Lessing’in başyapıtı’nın “Altın Defter”
(Can yay.) olduğudur. 700 sayfalık bu dev eserde Lessing bir kadının yaşamının
neredeyse tüm evrelerini, her boyutuyla anlatır. Benim için de unutulmaz
eserlerdendir. Lessing’in diğer eserlerini okumamda da etkili olmuştur.
“Yaşamının çökmekte olduğu duygusu” ile kadının kendisiyle
hesaplaşması, geçmişini özeleştirel bir bakışla gözden geçirmesi Doris
Lessing’in ana temalarından. Ailenin, özellikle evliliğin kadın için bir
hapishane olduğu teziyle kadınların bu durumlarının farkına varması ve toplumda
bir birey, bir kadın olarak yer almanın mücadelesini vermesi, bu mücadeleden
bazen başarılı bazen yenik çıkması farklı boyut ve konumlarda sıkça işlediği
bir konu.
“Son Aydınlık Yaz”da (Temmuz 2016, çev. İdil Dündar, Kırmızı
Kedi yay.) da bu konuyu işlediği görülüyor.
“Dışarıdan bakıldığında nörolog kocası ve dört çocuğuyla
ideal bir orta sınıf ailesine sahip olan Kate, yaşamının bir hapishaneye
dönüştüğünü hissetmektedir. Sürekli güzel ve şık olmak, evini idare ederken hem
kocasının hem çocuklarının sorunlarıyla ilgilenmek zorundadır. Ve kendisinden
bütün bunları ‘doğası gereği’, yani karşılıksız yapması beklenmektedir.
Uluslararası bir konferansta çevirmenlik yapmak üzere İstanbul'a giden Kate,
orada tanıştığı gençle sürpriz bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk, Kate'in içsel
dönüşümünün de başlangıcı olacaktır.” Arka kapakta romanın konusu güzelce
özetlenmiş, ama romanda bu özetten çok daha fazlası olduğunu tahmin
edebilirsiniz. Kate’in evini ve işini terk edip bir kaç gün önce tanıdığı
kendinden genç adamla İspanya’nın içlerine doğru yola düşmesi, bir anlamda
özgürlüğünü ilan etmesi ile roman bitmiyor, aksine yeni başlıyor. Arka kapakta
“içsel dönüşüm” denmiş, kendisiyle büyük hesaplaşması da denilebilir Kate’in
yaptığına. Üstelik bu hesaplaşmada çok da kararlı değil. En küçük bir işarette,
tereddütte hemen evine, eski düzenine dönebilir. Doris Lessing’in açık sözlü,
hatta dobra anlatımını, toplum ve aile hakkında ince gözlemlerini, sert
eleştirilerini bir yana koyarsak romanın güzelliği de, benzerlerinden farkı da
buradan kaynaklanıyor.
Doris Lessing, Türkiye’de sevilen yazarlardan. Milli
Kütüphane kayıtlarına göre 1990’ların başından itibaren neredeyse bütün eserleri
Türkçeye çevrilmiş. “Son Aydınlık Yaz”ın orijinalinin 1973 yılında
yayımlandığını gözönüne alırsak “başyapıt” sayılan bir eserin neden bu kadar
geç, 43 yıl sonra Türkçeye çevrildiğini merak etmemek elde değil. Zira 80’li
yıllarda yayımlansa, o zamanlar Türkiye’de yeni başlayan feminizm
tartışmalarında önemli bir kaynak olurdu. Çünkü kitabın arka kapağında
belirtildiği gibi “feminist bir manifesto” olarak niteleniyor. New York Times
Book Review da "Cinsiyetçilik ve feminist bilinç üzerine yazılmış en iyi
roman" diye nitelemiş. Gazete ve dergilerin anonim yazarlarının övgüde
kantarın topuzunu sık sık kaçırdığını kaydedip feminist anlayış üzerinde
durmakta fayda var.
Kate eğitimini yarım bırakıp genç yaşta evlenmiş. Kendisi
45, çocukları Stephen 23, kızı Eileen 22, James 21 ve en küçükleri Tim 19
yaşında. Kocası başarılı bir doktor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki
konferanslara katılıyor. O yaz da üç aylığına ABD’ye gidip görev yapacak. Kate
hayatını sadece onlara ve evine adamış. Sonuçta orta halli, düzgün bir ev, iyi
yetişmiş çocuklar ortaya çıkmış ve tüm bunlar tek başına Kate’in eseri. Kate
eseriyle gurur duyuyor onu büyük bir inançla koruyup geliştirmeye çalışıyor,
ben bu kadar fedakarlık yapmasam bunlar olmazdı diye düşünüyor ama ufak da olsa
ailenin diğer fertlerinden beklediği takdiri görmediği kuşkusunu da taşıyor. O
eviyle, ailesiyle bu denli ilgilenmesiydi ne olurdu? Geçen yirmi yılı aşkın
zamanda bunu durup hiç düşünmemiş, düşünmeye istekli olmadığı gibi düşünmeye
zamanı da olmamış.
Çocuklar uzun yaz tatillerine, kocası ABD’ye giderken
tesadüfen gelen bir teklif yaşamını değiştiriyor. Uluslararası bir kongrede
acil çevirmen ihtiyacı vardır ve zaman zaman küçük çeviriler yapan Kate’e bu iş
teklif edilir. Kocasının desteği ile işi kabul eden Kate çevrimenlikte başarılı
olmakla kalmaz, organizasyon yeteneği ile kongreyi düzenleyen uluslararası gıda
örgütünün daimi elemanı haline gelir. İkinci iş olarak da İstanbul’a gider.
İstanbul’da tanıştığı genç adamla da İspanya yoluna düşer.
Kendinden genç sevgiliyle, İspanya içlerinde muhafazakâr bir
köyde geçirmek zorunda kaldığı günler kendiyle hesaplaşmasını başlatmakla
kalmaz, ürkekliğini üzerinden atıp radikal kararlar verebilemesini de sağlar.
Genç sevgiliyi hasta yatağında bırakıp Londra’ya döner ama evine gitmek yerine
önce lüks bir otelde, sonra da kiralık bir odada günlerini geçirir.
Kendisine evinin bir odasını kiralayan Maureen’le ilişkileri
ona evini, ailesini ve özellikle kızı ile ilişkilerini hatırlatır. Genç, güzel,
özgür ruhlu Maureen çeşitli damat adayları arasından kendine uygun kişiyi
seçmeye çalışırken Kate’i fahri danışman olarak kullanır. Maureen’in
yaşadıkları Kate’e kendi evlilik kararını ve bir anlamda yitip giden onlarca
yılını düşündürür. Ama yeni bir başlangıç yapıp bu kez her şeyi daha farklı,
kendini daha az ihmal edip, özgürlüğüne daha çok önem vererek yaşamak da onun
elindedir.
“Son Aydınlık Yaz” büyük bir yazarın, Doris Lessing’in iyi bir romanı.
Konuyu işleyişi, anlatımı, sorguladığı sorunlarla okunmaya değer bir eser. 25.08.2016
Yorumlar