“Müzelerin geleceği evlerimizin içindedir” der Orhan Pamuk
kendi romanından oluşturduğu Masumiyet Müzesi’ni kurmasının nedenini
açıklarken. “Müzeler daha küçük, daha bireysel ve daha ucuz olmalı. Ancak
böyle, tek tek insanların hikâyelerini ifade edebilirler. Büyük kapılı büyük
müzelerde, insanlığımızı unutup devleti ve kalabalıkları hatırlamaya
çağrılıyoruz. Bu yüzden Batı âlemi dışında milyonlarca insan müzelere gitmekten
korkuyor” diye tezini pekiştirir (bkz.
hurriyet.com.tr/masumiyet-muzesi-nin-mutevazi-manifestosu-20385357).
Geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara İncek’te açılışı yapılan
“Müze Evliyagil” Orhan Pamuk’un tezinin en yeni örneği. Müze İşadamı Sarp
Evliyagil’in 1993’den beri topladığı 1950'den günümüze kadar gelen
sanatçılardan 200'ü aşkın resim, heykel, video art, fotoğraf ve özgün baskıdan
oluşuyormuş.
Müze Evliyagil, Ankara’nın merkezine 26 kilometre uzaklıkta.
Kırsal bir bölgede inşa edilmiş üç binalık bir sitede yer alıyor. Sanıyorum bu
nedenle Perşembe – Pazar günleri 11 – 17 saatleri arasında ziyaret edilmesi
öngörülüyor (bkz. muzeevliyagil.com).
Müze Evliyagil “Anakara” adlı bir sergi ile kapılarını
açmış. 750 m2’lik müze için özel olarak tasarlandığı anlaşılan binasında ve
bahçede koleksiyondan seçilen 75 parça sergide yer alıyormuş. Orta boy bir
sanat galerisi gibi küçük bir müze.
İstanbul Art News koleksiyoncularla uzun söyleşiler yayımlar
her ay. Hemen hepsinin öyküleri benzerdir ve neredeyse tümü koleksiyonlarındaki
eserleri sergilemek, göstermek arzusundadır. Bu nedenle müze kurmayı tasarlarlar.
Orhan Pamuk’un öngörüsünün gerçekleşmekte olduğunu düşünebiliriz.
Müze kurmak ilk bakışta çok hoş bir şey gibi görünse de pek
kolay bir şey değil. Özel müzelerin başvurusu, kuruluş, görev, yönetim,
gözetim, denetim şekil ve şartları "Özel Müzeler ve Denetimleri Hakkında
Yönetmelik" hükümleri ile belirlenmiş. Binayı aldık, koleksiyonu da yerleştiridik
demekle olmuyor. İşletme eğitimi ve deneyimi olan müze yöneticileri, müze
konusunda ihtisası olan sanat tarihçisi, arkeolog, küratör ve konservasyon
uzmanları çalıştırılmalı. Müzeyi yaşayan bir yer haline gelmesi için koleksiyon
dışı sergiler, eğitim programları, yan etkinlikler yapılması gerekli. Bu da
sürekli sürekli ilgi ve finansman gerektiriyor. Müzeyi kurmaktan daha zorunun
müzeyi yaşatmak olduğu anlaşılıyor. Büyük bir işadamı ya da Nobelli yazar da
olsanız kalıcı şekilde sürdürmenin kolay olmadığı anlaşılıyor.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne göre 30.09.2016
tarihi itibariyle 220 özel müze faaliyet gösteriyor (kulturvarliklari.gov.tr).
Türkiye’de toplam 409 müze olduğuna göre özel müzelerin sayısı devlet
müzelerinden fazla. 2015’de müze sayısı %17 artmış. Devlet müzelerinde
ziyaretçi sayısı %5,6 azalarak 28 milyon 122 bin 934 olurken özel müze
ziyaretçi sayısı %9,8 artarak 8 milyon 925 bin 132 olmuş. Kuşkusuz bunda artan
müze sayısının da etkisi var.
Orhan Pamuk’un tezi hoş ama şehir merkezinde büyük müze varken
26 km. uzaktaki küçük müze ne kadar çekicidir sormadan edemiyorum. Tüm
koleksiyonların Türk resim ve heykel sanatçılarının eserlerinden oluştuğunu göz
önüne alırsak bu tür özel müzelerin sayısının artmasının ilgiyi dağıtacağını,
müze başına ziyaretçi sayısını düşüreceğini de düşünüyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı müzelere bağışı cazipleştirse,
büyük koleksiyonlara özel salonlar açarak koleksiyoncuların adının yaşamasını
sağlasa sanki daha sağlıklı olacak. Hem koleksiyonlar korunacak hem de büyük
müzeler gelişip daha çok ilgi çekecek.
14.10.2016
Yorumlar