Çok yorucu, sıkıcı, ölümlerle, hüzünlerle dolu bir yıl
geçirdik. İçerideki ve dışarıdaki savaş ortamının kültür endüstrisine olmusuz
etki yapacağı, insanların can derdiyle uğraşırken sinemayla, tiyatroyla,
konserle, kitapla, edebiyatla ilgilenmeyeceği düşünülür. Diğer sanat dallarında
neler yaşandı bilemiyoruz. Rakamlar, bilançolar yakında çıkar ama verilerden yayıncılık
sektörünün hız kesmediği anlaşılıyor. 2016’nın ilk onbir ayında 379.763.522
adet kitap yayımladı. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 359.660.901 adetti.
Yılın ilk onbir ayındaki kitap üretimi önceki yılın aynı dönemine göre % 6
artış göstermiş.
2016’da 60 bine yakın yeni kitap yayınlandı. Bunların yüzde
19’u edebiyat eserleri. Yani 11 bine yakın yeni edebiyat eseri yayımlanmış
geçen yıl.
On binden fazla edebiyat eseri yayımlanıyor ama iyi bir
okurun yılda okuyabileceği kitap sayısı 50’yi geçmez. Ben de 2016’da yarıda
bıraktıklarım hariç 145 kitap okumuşum. Bunlardan 50 - 60’ı hakkında da yazmışım.
Yıl sonu değerlendirmeleri yaparken okuduğum kitaplardan yola çıkıyorum. Yani
değerlendirmelerim okuduğumla sınırlı ve öznel. Iskaladığım, okuma fırsatı
bulamadığım birçok değerli kitap olduğunu biliyorum. Bu yıl özellikle Dünya edebiyatından
birçok önemli eser yayımlandı. Okuyamadığıma hayıflandığım bir çok eser oldu.
Küçük bir açıklama da yapmam gerekiyor. “Dünya Edebiyatı’nın
ilk 11’i”, “Türk Edebiyatı’nın ilk 11’i”
derken bir sıralama yapmıyorum. Yani birinci sırada sözünü ettiğim eser
o yıl en beğendiğim kitap değil. Sözünü ettiklerimin hepsini beğeniyorum.
Üstelik bir romanla öykünün, şiirle inceleme kitabının karşılaştırılamayacağı
bir gerçek. “İlk 11” bir futbol takımının sahaya çıkan ilk on biri gibi. Hepsi
birbirinden değerli.
2016’da yayımlanan çeviri kitaplardan seçtiğim ilk 11 şöyle;
1. Finnegan Uyanması, James Joyce (çev. Fuat Sevimay, Sel
yay.): James Joyce’un “çevrilemez” denilen eseri. 17 yıllık bir emekle, Türkçe
dahil kırk dil harmanlanarak yazılmış. Yazılma sürecinde hem dili hem de
anlatımı ile tartışılmaya başlanmış, halen de tartışılan, anlaşılmaya çalışılan
bir eser. Çok az dile çevrilebilmiş. Şimdi bu dillere Türkçe de katıldı. Bu
başyapıtı her edebiyat meraklısının edinmesi gerektiğini düşünüyorum.
2. Dostoyevski
Çağının Yazarı, Joseph Frank (çev. Ülker İnce, Everest yay.): Joseph Frank’ın
bu dev eseri herhangi bir dilde Dostoyevski üzerine yazılmış biyografilerin en
iyisi ve yüzyılın en büyük yazar biyografilerinden biri olarak
nitelendiriliyor. Joseph Frank, tüm akademik kariyerini Dostoyevski’ye adamış.
Dostoyevski’nin yapıtlarını yaşamöyküsel, tarihsel, ama en önemlisi ideolojik
bağlamı içerisinde ele alıyor. Usta çevirmen Ülker İnce de büyük bir emek
vermiş.
3. Çizgiyi Aşmak, D.H. Lawrence (çev. Aslı Biçen, Metis
yay.): Lawrence’in yayımlanmış ikinci romanı. 26 yaşındayken yazmış. klasik bir
aşk üçgenini anlatıyor. Evli ve çocuklu bir müzisyen kendinden yaşça küçük
öğrencisine âşık olur. Genç kız da öğretmeninin aşkına karşılık verir. Lawrence
sıradan görünen bir konuyu ruh çözümlemeleri ve betimlemelerle büyük bir ustalıkla
anlatıyor. Anlatımına hayran kalmamak elde değil.
4. Yetenek, Vlabimir Nabokov (çev. Sabri Gürses, İletişim
yay.): Nabokov’un, ana dilinde, Ruşça yazdığı son romanı. Göçmen bir yazarın
kendini ve aşkı bulma sürecini anlatırken ülkesi ve anadili ile de hesaplaşması
ve vedalaşması da gerçekleşiyor. Yazarlık, roman yazma süreci gibi yönleri de
var eserin. Şiir, eleştiri, biyografi gibi farklı edebi türleri de harmanlamış.
5. Deniz Deniz, Iris Murdoch (çev. Nuray Önoğlu, Ayrıntı
yay.): Deniz kıyısında bir evde inzivaya çekilmeye karar vermiş, yaşlanmakta
olan ünlü bir tiyatrocunun “sükûnet içinde hatırlamak” amacıyla yazmaya koyulması
kaçınılmaz olarak geçmişiyle, kendiyle hesaplaşmasını gerektirir. Yaşadıklarının
ne kadarı gerçektir ne kadarı rolden ibarettir? Bu hesaplaşma geleceğini de
belrileyecektir.
6. Tersane, Juan Carlos Onetti (çev. Suna Kılıç, Alef yay.):
Onetti Latin Amerika Edebiyatı’nın en önemli adlarından. Türkçede ilk
okuduğumuz eseri 1961’de anadilinde yayımlanan, 54 yıl sonra dilimize çevrilen
“Tersane”. İflas etmiş bir tersanenin son günlerinde yaşananlar insanın
varoluşu ile bağlantılı mesajlarla evrensel bir hale geliyor. Juan Carlos
Onetti’nin farklılığı ise kurduğu roman yapısında, anlatım gücünde ve şiirsel -
imgesel dilinde ortaya çıkıyor.
7. Felice’ye Mektuplar, Franz Kafka (çev. Çağlar Tanyeri,
Murat Sözen, Turgay Kurultay, İş Bankası yay.); Kafka çağımızın en çok okunan,
kitapları en çok çevrilen yazarlarından. Birçok eseri Türkçeye defalarca
çevrilmiş ama bazı kitapları da nedense tam olarak çevrilmemiş. Felice’ye
Mektuplar bunlardan biri. Bu yeni çeviri ile ilk defa tam olarak okuma şansına
ulaşıyoruz. Nişanlısı Felice ile mektuplaşmaları Kafka’nın en verimli dönemine
ve eserlerine de ışık tutuyor.
8. Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum, Mahmud Derviş (çev.
Mehmet Hakkı Suçin, Yapı Kredi yay.): Mahmud Derviş Dünya şiirinin en önemli
ustalarından. Filistin’in ve bölgesinin sorunlarının Dünya’yı belirlediği bilinciyle
günlük yaşamın sıcaklığından kalıcı, evrensel şiirler yazmış. Kitapta bu büyük
şairin ölümünden sonra bulunan şiirleri derlenmiş.
9. Dublinesk, Enrique Vila-Matas (çev. Pınar Aslan, İthaki
yay.): Çağdaş İspanyol edebiyatının en önemli yazarlarından sayısa da
Vila-Matas’ı biz sadece Bartelby ve Şürekası ile tanıyoruz. Dublinesk’te eski
bir edebiyat editörü James Joyce’un ve Ulysses’in izini sürerken basılı kitap döneminin
kapanışını dijital çağın başlangıcını resmen ilan edecektir. Postmodern bir
başyapıt. Çevirisi ve redaksiyonu eleştirilse de okunmaya değer.
10.
Ordular, Evelio Rosero (çev.
Süleyman Doğru, Can yay.): Yıllardır süren bir içsavaşın o ülkenin
vatandaşlarına nasıl yansıdığını anlatan bir roman. Bugünlerde
yaşadıklarımızla, ruh halimizle birçok koşutluklar kurmak mümkün. Rosero
çatışmanın ortasında hayatta kalmaya çalışan vatandaşın neler yaşadığını, ruh
halini lafı uzatmadan, ustalıkla anlatmış.
11. Georges Simenon Türkiye’de (der. Cem İleri, çev. Elodie
Eda M. Evcil, Selahattin Bağdatlı, Everest yay.): Georges Simenon, 1933’de
Türkiye’yi ziyaret eder. Büyükada’da sürgün hayatı yaşayan Troçki ile röportaj
yapar. İstanbul’u ve Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezer. Bu ziyaretten geriye
Karşı Penceredeki İnsanlar ve Avrenos’un Müşterileri adlı iki roman,
fotoğraflar, öyküler ve röportajlar kalacaktır. 29.12.16
Yorumlar