“Kendimle derin bir hesaplaşmaya girdim”



Selim İleri yazarlıkta 50. yılını kutluyor. İlk öyküsü Eylül 1967’de Yeni Ufuklar Dergisi’nde yayımlanmış. Lise çağlarından beri yazıyor, yayımlatıyor. Ayşe Sarısayın’la birlikte elli yıllık yazarlığının öyküsünü ortaya çıkartıp bir anlamda muhasebe ya ad özeleştiri yapıyor. O Aşk Dinmedi uzun bir söyleşi gibi görünse de daha farklı bir yapıda. İleri’nin yazarlık yaşamını, eserlerini okuyup anlamak, çözümlemek isteyenler için bir kılavuz kitap ortaya çıkmış. Yazarlığa başlangıç ve ilk yayımlanma öykülerinden sonra hemen her bölüm Selim İleri’nin bir kitabını kapsıyor. Selim İleri’nin kitabın yazılış öyküsünü anlatmasının yanında içeriği hakkındaki görüşleri, kitaba gelen eleştiriler de yer alıyor bölümlerde. Daha da önemlisi Selim İleri kitaplarının gizlerini açıklıyor. Yaşanmışlıkların, anıların, acıların metinlere nasıl yansıdığını, hangi eserlere göndermeler yaptığını, metinlerarası nasıl bir ilişki kurulduğunu da yücegönüllülükle ifşa ediyor.
Hemen belirtmeliyim, bu çalışma düzyazı olarak da yapılabilirdi. Yani Ayşe Sarısayın Selim İleri ile görüşüp gerekli araştırmaları yaptıktan sonra oturup bir kitap kaleme alabilirdi ama bu söyleşideki tadı alamazdık. Söyleşiler karşılıklı konuşmanın doğası gereği arada bir şeylerin kaçmasına sebep olabilse de doğallıklarıyla okura daha yakın geliyor, daha kolay benimseniyor. Diyalog her zaman monologdan daha sempatik okur için. Öte yandan Ayşe Sarısayın’ın Selim İleri ile söyleşisi tek bir oturumda gerçekleştirilmediği, 10 ayı aşkın bir sürede hemen her hafta buluşarak oluşturulduğu için ince eleyip sık dokunmuş. Bir önceki buluşmada atlanan, eksik kalan yerler de tamamlanabilmiş diye düşünüyorum. Ayşe Sarısayın ve Selim İleri’nin titizliklerini anımsayıp, buna bir de söyleşi tamamlanıp ilk yazımı yapıldıktan sonra yapılan ekleme ve düzeltmeleri eklersek dörtbaşı mamur bir çalışma yapıldığını söyleyebiliriz. Sonuçta 471 sayfalık bir kitap ortaya çıksa da yine de tüm yazdıklarından enine boyuna söz edememiş Selim İleri. Sona hangi kitaplardan söz edemediklerini konuştukları bir bölüm eklemişler. Ben yine de eksik var diyorum. Çünkü Selim İleri’nin dergi ve gazetelerde kalmış yazıları da var. Yazarlık emeğini sadece kitaplar yazarak değil, bir bölümü fiilen gazete idarehanesinde olmak üzere yazarlığı ile başlayan bir gazetecilik, köşe yazarlığı geçmişi de var. Derlemeler yapıyor. Film senaryoları yazıyor. Çünkü yazarlıkla geçinmek demek sürekli yazmak, yazmak ve yazmak demek. Bunu Selim İleri’nin yaşam öyküsünden görüyorsunuz. Kitabın sonunda bir “Selim İleri Bibliyografyası” olsaymış çok iyi olurmuş. Bu velûd yazarın emeğinin büyüklüğünü daha da iyi görebilirmişiz. Eşik Cini Dergisi’nin Selim İleri’nin Edebiyatta 40. yılı için yayımladığı özel sayısında (sayı 11, Eylül-Ekim 2007) Özge Şahin’in bir bibliyografya çalışması yer alıyordu. O geliştirilebilirdi. Bunu da yeni baskıya ek olarak önermiş olayım. Hakkında doktora çalışması yapan Yusuf Çopur’un verdiği bilgiye göre Selim İleri’nin yayımlanmış 56 kitabı var.
Selim İleri çok küçük yaşlarda yazmaya başlamış. 11 yaşında bir polisiye roman yazdığını hatırlıyor. Böyle 7-8 tane yazılıp yayımlanmamış romandan söz ediyor. Tabii ki yazmaya başlamadan önce okuma dönemi var. Çok küçük yaşlarda kitap okumaya başlamış. Okuma tutkusunu da hiç yitirmediğini biliyoruz. Yaşanmışlıklar, gözlemler kadar okuduklarıdan damıttıkları da eserlerini besliyor. 
Ona yayımlanma kapısını açan lisedeki Fransızca öğretmeni Vedat Günyol olmuş. Vedat Bey, Selim İleri’yi öykü yazmaya yönlendirmiş. Roman denemeleriyle başlayan yazarlığı öykücülükle sürmüş.
Vedat Günyol iyi bir öğretmen olmasının yanısıra yazar, çevirmen ve yayımcı da. Dönemin en önemli dergilerinden Yeni Ufukları yayımlıyor. Bu dergide liseden bir öğrencisinin, Selim İleri’nin öyküsünü basacak kadar da engin gönüllü. Selim İleri’nin yazarlık yaşamında Doğan Hızlan, Attilâ İlhan gibi anahtar kişiler var. Onlar dergilerde, kitaplarda yayımlanmasına destek vermiş. Hepsini hayırla yad ediyor.   
İlk öykü kitabı Cumartesi Yalnızlığı’nı ilk öyküsünden hemen bir yıl sonra 1968’de yayımlıyor. Kendi olanaklarıyla bastırdığı, hemen hiç okura ulaşmayan bu kitaptan sonra 1971’de İleri’yi Bilgi Yayınevi’ne yönlendiren Kemal Tahir’e ithaflı Pastırma Yazı yayımlanıyor.  Kitabın olumsuz eleştiriler aldığını, okurun da pek ilgisini çekmediğini anlatıyor Selim İleri.
1973’de yayımlanan ilk roman Destan Gönüller’in öyküsü de ilginç. Daha roman Selim İleri’nin Doğan Hızlan’a anlattıklarından yola çıkarak yazılmadan kapağı yapılmış. Ama sonuçta bambaşka bir roman ortaya çıkmış ve romanla kapak alakasız kalmış.
Selim İleri’nin öykücülüğünde dönüm noktası 1975’de yayımlanan Dostlukların Son Günü’dür. Benim okuduğum ilk Selim İleri kitabıdır. Sait Faik Hikaye Armağanı da kazanan bu kitabın olumlu etkisi ile benim gibi okurlar ilk iki kitabı okumak ve değerlendirmek gereksinimi duydu. Değerlerini anladı. İnce ve duyarlı insanların hayatın acımasızlığı karşısında yenilişleri anlatılıyordu.
Selim İleri’nin romancılığında dönüm noktası da 1977 Türk Dil Kurumu ödüllü Her Gece Bodrum’dur. O yıllarda Bodrum şehirden bunalmış her entellektüelin, okur yazarın ve özellikle gencin kaçıp sığınmak istediği bir yerdi. Selim İleri bu güzel sahil kasabasına gidenlerin neler yaşayacaklarını anlatıyordu, o zamanki değerlendirmelerimize göre. Kitap büyük bir ilgi gördü, çok okundu, çok konuşuldu.
Bodrum Üçlemesi olarak sunulacak diğer kitaplar Ölüm İlişkileri ve Cehennem Kraliçesi’ni özellikle bir kesim okur daha çok hangi roman kahramanı gerçek hayatta kim diye konuştu. Bu dedikodular da romanların gerçek değerini görmemizi etkiledi. Bence ilk baskısında kalan Yalancı Şafak’la birlikte Ölüm İlişkileri de yeniden basılmalı. Günümüz okuru bu eserleri gerçek edebi niteliği ile değerlendirecektir.  
Selim İleri’nin romancılığında yeni bir döneme girmesinde bu haksız eleştirilerin ve dedikoduların ne denli etkisi olduğu bilinmez ama yazarlığında bence olumlu etkisi oldu. Başarı grafiğini yükseklere doğru yönelterek bugünlere geldi.
İleri’nin bireyin iç dünyasından giderek toplumsala ulaştığı görüşüne katılmamak elde değil. Bence toplumun varlığı ile sıkıp boğduğu, gittikçe daha çok yalnızlaştırdığı insanı derinlemesine anlatır. Roman kahramanları ne denli aykırı, ayrıksı görünseler de okur onlarla kendinden bir şeyler bulur, benimser, sever.  
Selim İleri, edebiyatın hemen hemen her türünde eser verdi, veriyor. Öykü, roman, deneme, anı kitapları yazdı. Unutulmaz senaryolara imza attı. Bir de şiir kitabı yayımladı. YÖK Ulusal Tez Merkezi’ne göre üçü doktora tezi olmak üzere hakkında 18 tez yazılmış. Ahmet Oktay gibi ustalar eserlerini kitap boyutunda incelemiş. Özel sayılar, armağan kitaplar, sempozyumlar adanmış. Ödüllerle taçlanmış bir emek.
O Aşk Dinmedi (Ocak 2017, Everest yay.) büyük bir yazarın bütün bir yazarlık verimini anlamak, çözümlemek için bir rehber kitap niteliğinde. Bu güzel söyleşi Selim İleri’nin yazarlık serüveninin ilk elli yılının bilançosunu çıkartıyor ama bir başarı hikayesi olarak da okunabilir.16.03.2017

Yorumlar