3-5 Mart 2017 tarihlerinde gerçekleştirilen III. Milli Kültür Şurası’nın 17 komitesinin sonuç
raporlarının neredeyse tamamında müze talepleri vardı. Şehir müzesi, sahne
sanatları müzesi, sinema müzesi, müzik müzesi, edebiyat müzesi, kitap müzesi,
mimarlık müzesi...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açacağı 9 müzeyi de
hatırlamak gerek; İstanbul Kent Müzesi, Yenikapı Arkeoloji Müzesi, Tasavvuf
Müzesi, Tekfur Sarayı Müzesi, Kadıköy Gazhane Enerji Müzesi, Anemas Zindanları
İşkence Müzesi, Modern Sanatlar Müzesi, 15 Temmuz Şehitleri Müzesi ve Haliç
Tersanesi Bilim ve Teknoloji Müzesi.
Müzemania sadece İstanbul’a özgü bir şey değil. Gaziantep,
Antalya ve Eskişehir’den de açılacak yeni müze haberleri geliyor.
Ali Artun’un “Mümkün Olmayan Müze” (İletişim yay.)
kitabından müzemania’nın, müze çılgınlığının sadece Türkiye’de değil tüm
Dünya’da yaşandığını öğreniyoruz. Araplar’ın kendi ülkelerinde Louvre’lar,
Gugenheim’lar açma merakının yanında Çinliler’in de sadece 2011 yılında 400
yeni müze açtıklarını yazıyor Ali Artun. Çin’deki bu müzelerde yer alan
eserlerin %80’inin sahte olduğu bilgisi de var. Bu kadar çok müze olunca gerçek
eser bulmak zorlaşıyor.
Ülkemizde yeterince müze olmadığı genel bir yakınma konusudur.
Ne kadar müze yapılsa azdır diye düşünürüz. Ali Artun Türkiye’de müze yapma
modasının 90’larda başladığını ve hemen herkesin, akla gelen gelmeyen her
konuda “müze” açtığını yazıyor.
Müze, “sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime
yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya
yapılardır” diye tanımlanıyor. “Müze” diye açılan yerlerin çoğunun bu genel
müze kavramına bile uymadığını görüyoruz. Birkaç fotoğraf asıp, altlarına biraz
da bilgi verici yazı ekleyince müze olduğu düşünülüyor. “Karikatür Müzesi”
deniyor, girip bakıyorsunuz, 15-20 tane karikatürün fotokopisi duvara asılmış,
olmuş sana “müze”. Eskiden bunlara “sürekli sergi” denilirdi. Şimdi hepsine
birden müze diyoruz ve müze kavramının içi boşalmaya, değersizleşmeye başlıyor.
Bu tip müzeler daha çok yerel yönetimlerin eseri.
Bir de özel sektörün ve zenginlerimizin müze açma merakı
var. Çoğu çağdaş sanat müzesi açma peşinde. Aile koleksiyonları bir kaç yüz
parçaya ulaşınca hemen kendi müzelerini açma planları yapmaya başlıyorlar. Koç,
Sabancı, Eczacıbaşı gibi ailelerin müzesi varsa neden onlar eksik kalsınlar! TÜİK
2015 verilerine göre 216’sı özel 409 müze var ülkemizde (bkz. tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21550).
Özel müzelerin çoğunun birer sergi niteliğinde olduğunu biliyoruz. TÜİK nedense
istatistiklerini geç açıklıyor. 2016’da nasıl bir gelişme oldu henüz
açıklanmadı ama 2015’de müze sayısı % 4,3 artmış ama ziyaretçi sayısı % 5,6
azalmış. Buna karşılık Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ücretsiz müze ve
ören yerlerinin ziyaretçi sayısının payı %20’den %30’a çıkmış yani müzelerin
kaybı % 5,6’dan daha büyük. Yaşanan şiddet ve terörle azalan turizm nedeniyle
2016’da müzelerin ziyaretçi sayısının daha da azaldığını öngörebiliriz. Türkiye’nin
en çok ziyaret edilen müzesi Ayasofya Müzesi. Onu Topkapı Sarayı, Konya Mevlana
ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri izliyor. İlk 10’da özel bir müze yok.
Küçük müzeler yerine her konuda koleksiyonu kuvvetli büyük müzeler
kurmanın daha doğru olduğunu daha önce yazmıştım. III.
Milli Kültür Şurası’nın kararlarından biri de “5225 sayılı Kültür Yatırımları
ve Girişimlerini Teşvik Kanunu”nun yenilenip çağın gereklerine uydurulmasıydı.
Yeni yasa ile koleksiyonların büyük müzelere bağışlanmasını özendirici
düzenlemeler getirilmesini öneriyorum. 15.03.2017
Yorumlar