“Öfkesi, bir orman yangını gibi...”



Mehmet Eroğlu Mermer Köşk’te zengin kız fakir oğlan klişesi ile gelişen bir aşk öyküsünden yola çıkarak aile içi sırların insanların geleceğinde ve ilişkilerinde ne kadar belirleyici olduğunu anlatıyor. İnsan ilişkilerinde toplumsal farklılıklar kadar belki de daha önemli rol oynayan hırslar, kibirler, tutkular, bir türlü unutulamayan yaşanmışlıklar, öfke ve hesaplaşma arzuları romanın ana eksenini oluşturuyor.
Çok yakın bir geçmişte, 2015 yılındayız. Haziran seçimlerinden önce başlıyor roman ve yıl sonuna doğru gelişiyor. "Demir Holding"in sahipleri Hasan Demir, karısı Neslihan ve kardeşi  İsmail Demir. Hasan Demir’in kızları Öykü ve Ezgi aileyi oluşturuyor. Yönetiminde Hasan Demir’in bulunduğu Demir Holding çok çeşitli iş alanlarında çalışmaktadır ve aldıkları ihaleler nedeniyle devletle sıkı iş ilişkileri içindedir. Hasan Demir de döneme uymuş bir tarikat liderinin elini öpmüştür. Sorun bu el öpmenin fotoğraflarının gazetelere yansımış, dile düşmüş olmasıdır. 
Bu el öpme muazzam Boğaz manzarası ve şahane bahçesi ile dikkatleri çeken Mermerli Köşk’te de pek hoş karşılanmamıştır. Hasan Demir’in ikinci eşi, kızlarının annesi Neslihan Demir’in “yüksek sosyete” içinde bir yeri vardır ve bu tip hareketler, hemen hepsi yapabilecek olsa da, sosyete mensuplarınca hoş karşılanmaz, en azından dedikodu vesilesi olur.
Neslihan Demir vereceği bir parti ve orada düzenleyeceği hayır amaçlı açık artırma ile ailenin bozulan imajını düzeltmeyi düşünmektedir. Hemen hiçbir işte ve ilişkide dikiş tutturamamış Öykü’nün şarap üretimine girecek olması... Hasan Demir’in müteahhitliğe başlama kararı ve bu amaçla ünlü ailelerin elinde bulunan İstanbul’un kupon arazilerini ele geçirme planları... Mehmet Eroğlu’dan bekleneceği üzere bunlar üzerinden yakın dönemin gerçekçi bir biçimde yansıtılıp eleştirisinin yapılacağını düşündürse de roman farklı bir doğrultuda gelişiyor. Eksen aile ilişkilerine, kadınların yapıp ettiklerine kayıyor, yüksek sosyetenin yaşadıklarına, bir anlamda iş, dolayısıyla siyaset dışına... Orada da günümüz iktidarının, siyasi yaşamın etkileri olması, iktidarın türettiği yeni zenginlerin yüksek sosyetede konumlanışlarından söz edilebilir ama romanda öyle tiplere rastlamıyoruz.  
Demir ailesi içinde bariz bir cepheleşme vardır ve taraflar ilk fırsatta hesaplaşıp mevcut pozisyonları değiştirmek peşindedir. Bu cepheleşmede Hasan Demir, karısı Neslihan bir yanı oluştururken diğer yanda aynı hastalık nedeniyle bacaklarından sakat kalmış İsmail ve Ezgi vardır. Anne Neslihan Öykü’yü de kendi amaçları için yönlendirmekte zorluk çekmez.
Alttan alta yaşanan ama dillendirilmeyen bu gerilimin içine fakir ve yakışıklı avukat Uğur girecek ve kartların hızla ortaya konulup hesaplaşmaların başlamasına neden olacaktır. Uğur Bakıcı, bir aşk romansı/filmi için aranan kahraman/jön’dür. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak parasız yatılı okuyup üniversiteyi bitirmiş ve iyi bir iş bulmuştur. Demir Holding’in işlerini takip eden hukuk bürosunda henüz işe başlamıştır.
Uğur’un hem oldukça karmaşık ve belirsizliklerle dolu aile yapısından hem de yokluk ve mücadele ile geçen öğrencilik yıllarından ruhunda açılmış yaralar vardır. Yakışıklılığını aldığı hiç tanımadığı babası, kendine soyadını veren adam, annelerinin genç yaşta ölümüyle ablası ile kendisine bakarken acı çektiren teyzesi, yatılı okulda kabusu olan Hayrullah... Çok yakışıklı ve zeki bir genç olmasına rağmen kibir ve hırsla doludur. Hemen her ilişkisinde de geçmişinin açtığı yaralara merhem olacak hesaplaşmalara girmek, öç alma peşindedir. Zenginlik de bu hesaplaşmada ona güç verecektir. Sorun özellikle güçlü ve zenginler karşısında aşağılık kompleksine kapılıp tüm kontrollerini kaybetmesi ve öfke selinde kaybolmasıdır. Yoksa ne zenginliğe, ne de zenginlere bir itirazı vardır.       
Aşk romanslarının klasik gelişimine uygun olarak zengin güzel kız Öykü ile fakir yakışıklı oğlan Uğur buluşur. Uğur Öykü’nün şarapçılık işinde yardımcısı olacak, hukuki ve bürokratik sorunları çözecektir. İki genç önce çekişir, sonra sevişirler. Mehmet Eroğlu aşk romanlarının bilinen tüm klişelerini bilinçli olarak bunu yaptığını hissettirecek şekilde arka arkaya dizer. Başrollerinde Kenan İmirzalıoğlu ve Beren Saat’in oynadığı bir diziyi izler gibi hissederiz kendimizi.
Günümüz dizilerinde mutlu son yoktur ve kötü kadın ya da adamın sahneye çıkıp bu mutluluğu bozması kaçınılmazdır. Neslihan Demir’in kızı Öykü’nün önemli rolü olacağı planları vardır. Öykü 34 yaşına girmiş, evlilik çağına gelmiştir. Parayı asaletle tamamlamak yoksul bir aileden gelmiş, sekreterken patronunu kendine âşık edip evlenmeyi başarmış Neslihan için çok önemlidir. Üstelik Osmanlı soyundan gelen bir damat edinmekle kalmayacak bu sayede İstanbul’un en önemli köşklerinden birini de ele geçirecektir. Tabii kayınbiraderi İsmail’in planları olmasa...
İsmail Demir, aynı hastalıktan sakat kaldıkları için yeğeni Ezgi’yi evladı gibi sevmekte ve korumaktadır. Hasan Demir’in beklenen ölümünden sonra holdingin yapısının Öykü’nün dolayısıyla Neslihan’ın yönetimine geçmesini önleyecek planlar yapmaktadır. Bu planlarda da Neslihan’ın Öykü’den ve Mermer Köşk’ten uzaklaştırdığı Uğur’a önemli bir rol düşmektedir. Çünkü Ezgi de bu yakışıklı ve etkileyici erkeğe âşık olmuştur.
Gurur ve kibir öne geçer. Aşk romansı kişiliklerin çatıştığı, toplumsal konumların farklılığının, karanlık geçmişlerin insanların ruh halini ve ilişkilerini nasıl belirlediğini anlatan bir psikolojik gerilime doğru evrilir. Artık sevecek, özdeşleşecek hiçbir kahraman kalmamıştır. Uğur ve Öykü dahil ana kahramanlar tüm kötü yanlarını ortaya sererler. Güçlüler mücadeleye devam ederken, Ezgi, Uğur’un iyilik timsali eski sevgilisi Nurten gibi güçsüzler sahneden çıkar. Son tahmin edileceği gibi ve aşk romanslarının yapısına aykırı olarak mutlu olmayacaktır. Mehmet Eroğlu Mermer Köşk’e (2017, İletişim yay.) üç ayrı son yazmış. Roman nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın mutluluk ufukta görünmüyor, demiş. Haklı.09.03.2017

Yorumlar