Dokuz yıllık emek, üç taslak ve beş bakan değişikliğinden
sonra Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu taslağı (FSEK) yasalaşma yolunda. Önceki
bakanlar Ertuğrul Günay, Ömer Çelik, Yalçın Topçu ve Mahir Ünal’ın yasalaştıramadığı
FSEK taslağını bakalım Nabi Avcı yasalaştırabilecek mi?
Önce bir hakkı teslim edelim. Kültür ve Turizm Bakanlığı,
başta Telif Hakları Genel Müdürlüğü olmak üzere örnek bir çalışma gerçekleştirdi.
Taslağın üç ayrı kez hazırlanması sürecinde de fikir ve sanat eserleri
alanındaki tüm meslek birlikleri ile birlikte üzerinde anlaşılabilecek bir
metin ortaya çıkartmaya çalıştılar. Şimdi de taslak ilgili herkesin görüşlerini
belirtebilmesi için 30 gün boyunca görüşe açıldı (telifhaklari.gov.tr/kanuntasarisi/index).
Dijital alandaki gelişmelere uyum sağlamak amacıyla yapılan
bu yasa değişikliğinin 9 yıl gecikmesinin kültür endüstrisini oluşturan müzik,
sinema ve yayıncılık sektörlerine ağır darbeler vurduğunu, dijital alandaki
korsanlığın tahammül edilemez boyutlara ulaştığını da söylemeliyim. Müzik ve
sinema sektörleri küçüldü, yayıncılık sıkıntı yaşıyor.
Kanun değişikliğindeki “Dijital alanda ihlallerle mücadelede
daha hızlı ve etkin tedbirlerin alınması”, “yaygın ve adil bir lisanslama
sistemi oluşturulması” gibi hedefler geleceğe yönelik olumlu adımlar. Kültür endüstrisi
bakanlıktan 9 yıllık maddi zararı karşılayacak önlemler de bekliyor.
FSEK Taslağı’nın gerekçesinde “telif hakkı sahiplerine hak
ettikleri hukuki korumanın sağlanması, diğer tarafta ise toplumsal gelişme için
bilgiye ve esere erişimin sağlanması arasında denge kurulması amacı”ndan söz
ediliyor. Bu “denge” arayışı da istisnaları getiriyor. İstisna da eser
sahibinin bazı haklarının yasa yoluyla geri alınması demek. FSEK’teki eser
sahibini zarara uğratan birçok istisnayı kaldırmak yerine yenileri getiriliyor.
Gerekçe olarak “AB müktesebatına uyum
sağlamak” gösteriliyor. Ama AB müktesebatı da fikri hakları korumanın esas
olduğunu söyler ve istisnalar kaideyi bozamaz diye ekler. Bu taslakta fikri
hakkı korumak ön koşulunun toplumsal yarar için ihmal edildiği anlaşılıyor.
Örneğin “ödünç vermede herkesten izin alın ama yazarın iznini almayın, kitabın
içindeki resim için bedel ödeyin ama yazara herhangi bir bedel ödemeyin”mi
diyor AB? Yıllardır bakanlık bütçesine eklenen “Copyright Levy” yine AB
talebiyle yeniden verilirken bile eser sahibinin hakkından devlet aslan payını,
100 liranın 62,5 lirasını alıyor. Oysa uğranılan zararı bir nebze azaltmak için
kesintilerin tamamını hak sahiplerine dağıtılmak gerekmez mi?
FSEK’in amacı ilk maddesinde net; eser sahiplerinin “manevi
ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını
düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları
tespit etmektir.” “Toplumsal gelişme için bilgiye ve esere erişimin sağlanması”
gerekçesiyle taslakta yasanın amacından sapılıyor. Oysa FSEK’le eser sahibinin
hakları korunacak, böylelikle eser üretme özendirilecek. Sonra da devlet
anayasal görevi olan toplumun bu bilgiye ve esere erişimini sağlayacak. Devletin
görevi sanki hakkını tamamen alabiliyormuş gibi eser sahibine ihale ediliyor.
Bakan Nabi Avcı, koruma süresi biten Sabahattin Ali’yi örnek vermiş ve
yayıncılara duyarlı davranmaları çağrısını yapmış. Bu sorunun da kaynağı bir
istisna. Bakan Avcı ilgili maddede değişiklik yaparak koruma süresini 70 yıldan
“sonsuza dek” diye değiştirip sadece Sabahattin Ali’nin değil Mevlana, Mehmet
Akif, Ömer Seyfettin, Halit Ziya gibi eserleri yağmalanan tüm eser sahiplerinin
haklarını koruyacak Dünya çapında öncü bir adım atmalı. Yeter ki istensin. Yeter
ki “toplumsal yarar” diye fikri hakları korumaktan kaçınılmasın. Zaman varken
FSEK taslağı kanunun eser sahibinin haklarını korumak amacına uygun hale
getirilsin. 10.05.2017
Yorumlar