Valeria Luiselli Türkçe’deki yeni romanı Dişlerimin
Hikayesi’nde (Eylül 2017, çev. Seda Ersavcı, Siren yay.) “Dünyanın en iyi
müzayedecisiyim ama kimse bilmez, çünkü ihtiyatlıyımdır” diyen Gustavo Sanchez
Sanchez’in yaşam öyküsünü anlatıyor.
Gustavo ağzında dört dişle doğmuştur ve yaşamı boyunca hep
diş sorunu ile yaşayacak, dişlerini yaptırmadan rahat etmeyecektir. Yaşamın
sonuna geldiğini hissettiğinde de yazdıracağı yaşam öyküsünün adı “Dişlerimin
Hikayesi” olacaktır. Dişleri, dişlerini yaptırmak için yaptıkları, yaşadıkları
hayatında belirleyici olmuştur.
Otoban diye bilinen Gustavo Sanchez Sanchez bir meyve suyu
fabrikasında güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Panik atak geçiren bir iş
arkadaşına yardımcı olunca 19 yıl sonra terfi eder. Artık şirket elemanlarının
şahsi krizlerinin yönetiminden sorumludur. Bu görevde yapacak pek iş olmadığı
anlaşılıp iş arkadaşlarının gözüne batınca ortada görünmesin diye çeşitli kurslara
yollanır. Doğaçlama Temas Kursu’nda tanıştığı ve sıska adını taktığı kadınla
evlenir. Karısı Otoban’ın çok iyi bir modern dansçı olacağına inanmaktadır.
Babasından kalan para ile geçinebileceklerini söyleyerek Otoban’ın işten
ayrılmasını sağlar. Ama Otoban çeşitli dans gruplarına başvursa da dansçı olarak
iş bulmayı başaramaz. İşini de kaybetmiştir. Geçici işlerde de tutunamaz.
Bu arada karısı hamile kalmıştır ve doğacak çocuklarına
güzel öyküler anlatması gerektiğini söyleyerek Otoban’ı üniversiteye derslere
dinleyici olarak katılmaya zorlar. Otoban, çağdaş edebiyat derslerine katılır.
Bu arada oğlu Siddharta doğmuştur.
Ziyaretlerine gelen bir arkadaşlarından kendinden sonra
güvenlik görevlisi olan Hochimin’in müzayedecilik yaparak çok para kazandığını
öğrenir. Bu haber onun tüm yaşamını değiştirecektir.
Dişlerini yaptırabilmek için müzayedeci olmaya karar verir. Önce
yaşadığı yerde bir kursa katılır. Ardından bir burs kazanıp ABD’ye Missouri’ye
gider. Mezat Okulu’nda iki hafta ders alır. Sonra da karısını ve çocuğunu terk
edip müzayedecilik yapmaya başlar.
Otoban’ın aldığı derslerden öğrendiğine göre çeşitli
tiplerde müzayedeler vardır; çembersel, eliptik yani eksiltili, parabolik ve
hiperbolik. Missouri’de katıldığı kurs beklentilerini karşılamamış ama onun yeni
bir teknik geliştirmesine ilham vermiştir. Otoban “alegorik yöntem”i
kullanacaktır müzayedelerinde. Otoban’a göre yöntemi bir devrimdir. Çünkü o
nesneleri değil hikayeleri satacaktır.
Müzayedede satışa çıkartılan şey değil onun hakkında
anlatılan hikaye önemlidir Otoban’a göre. Ne kadar etkileyici bir öykü
uydurursa alıcılar o denli etkilenip satın alma arzusu ile dolacak ve fiyatları
artıracak o da olabilecek en yüksek fiyattan müzayedeye konulan şeyi
satacaktır.
“Alegorik yöntem” başarılı olur. Otoban akla gelen ya da
gelmeyen her şeyi bu yöntemle satar. Değerli kitapları ya da tabloları olduğu
gibi damperli kamyonları ya da kimsenin görmediği arazileri de satar. İsimlerin
bile müzayede ile satılabildiğini söyler. İşi diş müzayedesine kadar varır. Dünya’nın
her yerinde müzayedeler yapar ve çok para kazanır.
Otoban aynı zamanda doğuştan bir koleksiyoncudur.
Çocukluğundan beri bulduğu her şeyin koleksiyonunu yapar. Bunlar babasının
dişleri ile kestiği tırnakları ya da içeceklerde kullanması için verilen
pipetler bile olabilir.
Devasa bir koleksiyon birikmiştir. Kazandığı para ile bu
koleksiyonu yerleştirebileceği bir depo ve bir malikhane yaptırır. Ev
memleketinde Disneylandia Caddesi’ndedir.
Dikkatli okur Otoban’ın öyküsünü anlatırken hep bir
yerlerden çağrışım yapan isimler kullandığını fark edecektir. “Disneylandia”
bunlardan biri. Ama çağrışımlardan çoğunun edebiyat ve felsefeden olduğunu
söylemeliyim. Otoban’ın ilk işi gazete bayii Ruben Dario’nun yanında çocukken
yaptığı çıraklıktır. Ruben Dario Latin Amerika şiirinin en büyük adlarından.
Ruben’in eşi Azul’ün sevgilisinin adı Unamuno. Daha sonra öyküye Cortazar,
Montaine, Petrarca, Virginia Woolf, Borges, Enrique Vila-Matas, Proust, Mahler,
Primo Levi, Robert Walser gibi tanıdığımız bir çok isim çeşitli karakterlerin
adı olarak ya da onlarla ilgili öykü ya da alıntılarla katılır. Otoban’ın yaşam
öyküsü inandırıcılığını kaybeder.
Şahıs isimlerinin tanıdıklığı yer ve zamanla ilgili olarak
verilen bilgiler hakkında da okuru şüpheye düşürür. Otoban’ın mezatlarda
anlattığı öyküler de şüpheli hale gelmiştir. Ne kadar doğrudur ne kadar
uydurma?
Valeria Luiselli’nin Türkçe’de okuduğumuz ilk romanı
“Kalabalıkta Yüzler”de de (Ocak 2016, çev. Seda Ersavcı, Siren yay.) benzer bir
durum vardı. “(Romanın kahramanı) William Carol Williams, Ezra Pound ve Lorca
da dahil bir çok kişiyi olmamaları gereken yerlerde görüyor. Roman boyunca
Roberto Bolano, Andre Gide gibi birçok yazara gönderme de var” diye yazmıştım.
Romanın kahramanı Gilberto Owen da kurmaca bir kahraman değildi.
Valeria Luiselli aynı yöntemi bu kez farklı bir biçimde
kullanıyor. Yine postmodern romanın şahikalarından birini yazmış. Bunu da
öyküsü bittikten sonra tüm anlatıklarının Otoban’ın uydurması olabileceğini fark
ettiğimizde anlıyoruz. Otoban bu öyküyü kendi evinde bedava barınma karşılığı
genç bir yazar adayına, Vora’ya anlatmıştır. Vora onun kompülsif bir yalancı olduğunu
düşünse de yazdıklarını tekrar okuyunca Gustavo’nun anlattıklarının yalan
olmadıklarına “sadece gerçeği gölgede bıraktığına” karar verir.
Valeria Luiselli bizi, okurları öyle bir kuşkuya düşürür ki
kitabın sonuna eklenen Gustavo’nun öyküsündeki mekanların fotoğraflarına, hatta
kitabın en sonunda yer alan “Doğru mu Yanlış mı?” başlıklı bölüme bile kuşku
ile bakarız. Bu bölümde yayınevinde stajyerlik yaptığı sırada Luiselli’nin
kitabındaki bilgilerin doğruluğunu araştırdığını söyleyen Aoife Roberts’in
notları var. Tek tek tüm alıntıları, adları, şarkı sözlerini ve fotoğrafları
kontrol edip doğruluklarını notlamış. Peki Aoife Roberts diye biri var mı? Var.
Hatta, Goodreads’de Luiselli’nin romanı hakkında bir değerlendirme bile yazmış
(goodreads.com/review/show/1238570786). Tabii aynı Aoife Roberts’se ya da Aoife
Roberts, Luiselli’nin takma adı değilse. Bu yazı da oyunun bir parçası olabilir,
diye düşünüyorum.
Valeria Luiselli, romanın sonunda yer alan fotoğraflardan
birinin altına Voltaire’den olduğunu belirttiği şu alıntıyı yapmış;
“Orijinallik makul bir taklittten başka bir şey değildir, en orijinal yazarlar
hep birbirini taklit etmiştir.” Bu cümle sanırım romanın da cümlesi. Tamamen alıntı
bir malzemeden yeni bir anlatı kurmuş Luiselli. Arka kapakta belirtildiği gibi
“şenlikli bir oyun” Dişlerimin Hikayesi. Seda Ersavcı’nın titiz çevirisi ve güzel
Türkçesi ile daha da şenlikli olmuş. 28.09.17
Yorumlar