“Şiir eleştirisi yok!” diye temel bir kanı var. Türkiye’de
şiir üzerine hemen hiç yazılmadığına inanılır. Bu kanı ilk bakışta doğru gibi
de görünür. Zaten ilk intibalar bizim kanılarımızı belirler. Sıradan okur bu
durumu sorgulamaz. Ama bir şairin doğrudan kendi sanatını ilgilendiren bu teze
inanması, genel kanıları sorgulamaması kabul edilemez. Bu sorgulanmadan
kabullenilmiş kanıları değiştirmek de kolay değildir. Karşı tezler her zaman
dirençle karşılaşır. Zaten birini ikna etseniz onun yerini hemen üç – beş yeni
kişi alır.
Kuşkusuz şiir kitabının okunmadığı bir ortamda şiir
eleştirisinin okunmasını beklemek abesle iştigal gibi görünüyor. Ama şiir
eleştirisi yazılıyor. Şiir eleştirisinin esas medyası dergiler. Türkiye’de
yayımlanan yüzlerce edebiyat ve şiir dergisinin ana konusunu şiir oluşturuyor.
Şimdi bunlara internet blogları da eklendi. Çok fazla şiir yayımlanıyor, o
sayıda olmasa bile her ay şiir hakkında yüzlerce yazı yayımlandığını
söyleyebiliriz.
Her yıl otuzdan fazla şiir eleştirisi, araştırma ve inceleme
kitabı yayımlanıyor. Bunların bir bölümü akademik çalışmalar. Ama şiir
eleştirisi kitapları da var. “Şiiri savunacak şairden başka kimse yok” demiş
Tuğrul Tanyol. Haklı. Şiir üzerine yazılan yazıların büyük bir çoğunluğunu
şairler yazıyorlar. Şiir eleştirisi kitaplarını da şairlerin yazdığını
görüyoruz. Şairler yazmazsa şiir eleştirisi olmaz, diyebiliriz.
Şairlerin eleştiri yazmamaları gerektiği düşüncesi hâkim.
Ben aksi kanıdayım. Şiir üzerine yazmayan, düşünmeyen bir kişinin iyi bir şair
olamayacağına inanıyorum. Şiirin okulu olamayacağına göre şairin kendini
yetiştirmesi, poetikasını oluşturması gerek. Bunun yolu da şiir üzerine
yazmaktan geçiyor. Bütün önemli şairlerin şiir üzerine yazdığını görüyoruz.
Bunların büyük bir bölümü de kitaplaştı.
Cehalet şiirin en büyük düşmanı. Cahil biri şiir yazamaz.
Ama kendi kuşağındaki şairlerin bile neler yazdıklarını merak etmeyen birinin
şiir üzerine düşünmesini beklemek abestir. Türkiye’de en az 10 bin “şair” daha
doğru deyişle şiir yazarı var ama şiir kitapları 300 – 500 adet basılıyor ve
hiç satmıyor. Şairler birbirlerinin kitaplarını okumuyor.
Bizim kuşak bu konuda şanslıydı. Çünkü şartlar bizi hem çok
okumaya hem de şiir üzerine düşünmeye, yazmaya yöneltti. Şiir üzerine yazmanın
en kolay yolu dergi yayımlamak. Dergi yayımlıyorsanız yazı yazıp dergiyi
doldurmanız gerek. Bu pratik bir sebep. Ama sadece dergiyi doldurmak değil aynı
zamanda şiirinizi anlatmak, savunmak gerekiyorsa bu temel sebep.
80 Kuşağı yeni bir şiir anlayışı ile geldi. Çok kuvvetli bir
tepki ile de karşılaştı. Bu tepkiye karşı kendi şiir anlayışımızı savunmamız
gerekiyordu. Yani şiir üzerine yazmak gerekli bir hal aldı. Oktay Taftalı, Ali
Günvar, Haydar Ergülen, Adnan Özer, Orhan Alkaya, V.B Bayrıl, Orhan Kahyaoğlu...
Birlikte olduğumuz arkadaşlara baktığımda hemen herkesin şiir üzerine yazdığını
görüyorum. Tuğrul Tanyol’la ben en çok yazanlar olmuşuz. Kolay yazıyorduk,
polemiği seviyorduk belki de kolay kızıp söylenen hiçbir lafın altında kalmak
istemiyorduk.
Şiir üzerine yazdıklarımızın çoğu dergilerde kaldı. Onları
kitaplaştırmak konusunda ayak sürüdük diyebilirim. Dergilerde var, merak eden
arşivleri karıştırsın, bulsun, diyorduk. Çünkü esas iş olarak şiir yazmayı, yayımlamayı
görüyorduk. Ağırlık şiir kitaplarına verildi. Ancak onlarca yıl sonra sıra şiir
üzerine yazıların kitaplaştırılmasına geldi. Tuğrul Tanyol’un Şiirin Soyağacı
(Kasım 2017, Kırmızı Kedi yay.) böyle gecikmiş bir kitap. İyi Şiir Koalisyonu
(2015, Mühür Kit.) ile birlikte Tuğrul Tanyol’un şiir eleştirisine verdiği
büyük emeğin görünür hale geldiğini düşünüyorum. Kuşkusuz daha kitaplaşmamış
birçok yazısı vardır.
Şiirin Soyağacı’nda yer alan yazılar 1981 – 2017 tarihleri
arasından seçilmiş. 40 yıla varan bir sürenin verimi. Tuğrul Tanyol yazıları
tarih sırasına göre değil “Dönemler”, “Kişiler” ve “Şiire Dair” başlıkları
altında toplamış. Böylece şiir üzerine görüşlerini bütüncül olarak kavramaya
olanak sağlamak istemiş. İlginçtir 1981’de yazdığı yazı ile 2017’de yazdığı esas
olarak çelişmiyor, birbirini tamamlıyor. Düşüncenin zaman içinde gelişip
değiştiğine inanırız. Tuğrul Tanyol’un yazılarını okuduğumda olumlu anlamda bu
inancımdan kuşkuya düştüm. Ana fikir aynı sadece bazı konularda küçük değişiklikler
var, zaten bunları kendisi de açık yürekle belirtiyor.
Şiirin Soyağacı’nın ilk bölümünde Tuğrul Tanyol şiirin
tarihine bakışını anlatıyor. Çağdaş Türk Şiirinin dönemlerini tek tek ele
alıyor. Bu yazılardaki görüşlerin esasının 80 Kuşağı’nın bakışını ifade
ettiğini söyleyebilirim. Bazı ayrıntılarda ise farklı yaklaşımlarımız var.
Divan Edebiyatı’nın öneminden söz etmek, Nâzım Hikmet’le Necip Fazıl’ın adını
birlikte anmak, büyük ve kurucu bir şair olarak Yahya Kemal’in hakkını teslim
etmek 80’li yıllarda büyük bir tepki ile karşılanmış, eleştirilmişti.
İkinci bölümde Tuğrul Tanyol’un Türk şiiri içinde önem
verdiği, beğendiği şairler hakkında yazıları yer alıyor. Yahya Kemal, Nâzım
Hikmet, Orhan Veli, Oktay Rifat, Behçet Necatigil, İlhan Berk, Attilâ İlhan,
Cemal Süreya, Hilmi Yavuz... “Hep birbiriniz hakkında yazıyorsunuz” diye
eleştiriliriz. Bu önyargının Tuğrul Tanyol özelinde doğru olmadığını görüyorum.
80 Kuşağı’ndan sadece Haydar Ergülen ve Adnan Özer hakkında yazdığı yazıları
kitaba almış. Bu yazıların tarihleri de 2007 ve 2014. Yeni yazılar.
1981 tarihli “Şiirde Gelenek Sorunu” Yazko Edebiyat’ta
yayımlanmıştı. Oldukça da tepki almıştı. Memet Fuat da görüşlerine
katılmayacağı umulan bu yazıyı neden yayımladı diye eleştirilmişti. Bu yazı 80
Kuşağı’nın şiir anlayışının temellerinden birini oluşturur. Birçok yazının
yazılmasına ve konunun enine boyuna tartışılmasına da vesile olmuştur. Üçüncü bölümde
yer alan yazıların çoğu o dönem tartışılan ve günümüzde de tartışılmaya devam
eden şiirde anlam, şiir müzik ilişkisi, şiir ve slogan, şiirin dili, şiirde
taklit ve intihal gibi temel konulara değiniyor.
Tuğrul Tanyol yazıların arka planını, yazılış serüvenini
anlatan bir giriş yazısı yazsa iyi olurmuş. Yazılar yazıldığı gibi mi
kitaplaştı, gözden geçirildi mi, diye bir de sorum var. Bu tip kitaplarda şart
olarak gördüğüm hangi yazının ilk olarak nerde yayımlandığını bildiren bir kaynakça
ve dizin hazırlanmaması da editoryal açıdan önemli eksiklikler. Araştırmacılar
için bunlar çok gerekli.
Şiirin Soyağacı hem şiirin temel sorunlarını hem de Türk
şiirini anlama açısından önemli bir eser. Başta şairler, şiir yazanlar olmak
üzere tüm şiir okurlarına rehber olacak nitelikte bir kitap. 14.12.2017
Yorumlar