Suç hep suçlunun yanına kâr kalır mı?



Kirliydi Kar sadece Georges Simenon’un değil 20. yüzyıl edebiyatının da başyapıtları arasında sayılıyor. Büyük bir iddia. Simenon gibi çok velut bir yazarın, 450 civarındaki eserinden birini başyapıt olarak seçmek kolay olmasa gerek. Öte yandan Simenon daha çok novella tarzında polisiyeler yazmış olduğu için de küçümsenen bir yazar. Onu edebiyat içinde değerlendirmeyen, önemsemediği için tek bir kitabını bile okumamış çok okur ve özellikle yazar var.
O nedenle olsa gerek Kirliydi Kar’ın modern klasikler dizisinden çıkan İngilizce baskısının tanıtımına André Gide, Muriel Spark, Peter Ackroyd gibi isimlerin Simenon hakkındaki sözlerini almışlar. Türkçe baskının arka kapağına da bu sözlerden Faulkner’in “Simenon okumayı çok seviyorum. Bana Çehov’u hatırlatıyor” ve John BanvIlle’in Yirminci yüzyılın sıradışı başyapıtlarından biri” cümleleri alınmış.    
Zamanında Türkiye’de de edebiyatçılarca önemsendiğini görüyoruz. Sait Faik, Oktay Rifat, Oktay Akbal, Çetin Altan, Bilge Karasu, Nurullah Ataç, Erhan Bener gibi önemli yazarlar eserlerini çevirmiş. Everest Yayınları geçen yıl 10 kitaplık bir dizi halinde bu kitapları yayımlamaya başladı. Simenon’dan çok ilginç eserler seçip çevirmişler. Hangi yazarın hangi Simenon kitabını neden çevirmiş olduğu, çevirilerdeki üslup farklılıkları açısından da değerlendirilmeyi hak eden bir dizi.
Simenon'un savaş sırasındaki davranışı önemli tartışmalara yol açmış. Bazıları onu Almanlarla ortak çalışıyor gibi görürken, diğerleri Simenon'u aslen oportünist olan ama hiçbir şekilde bir işbirlikçi olmayan apolitik bir adam olarak görüyorlar. "Simenon" ve "Simon" isim benzerliği nedeniyle soyadından dolayı Gestapo'nun Yahudi olduğundan şüphe ettiği de söyleniyor.
Simenon, savaşın bitiminde, işgal sırasında Alman stüdyolarıyla kitaplarının film haklarını görüştüğü gerekçesiyle soruşturmaya uğramış. 1950'de beş yıllık bir süre cezalandırıldığı için bu süre zarfında yeni bir eser yayınlanması yasaklanmış. Bu gelişmeler nedeniyle 1945’de ABD’ye taşınmış. Kirliydi Kar 1948’de yayımlanmış. 1950’de tiyatroya, 1953’de sinemaya uyarlanmış. Yani 2. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde yayımlanmış bir hesaplaşma romanı olarak da değerlendirebiliriz.  
Roman 2. Dünya Savaşı sırasında, işgal altındaki Fransa’da 19 yaşındaki Frank Friedmaier’in suç işlemesini ve sonrasında yaşadıklarını anlatır. Şehir Nazi işgali altındadır. Son derece güç koşullar altında yaşam sürdürülmeye çalışılmaktadır. İşsizlik ve açlık en önemli sorundur. Yiyecekler karaborsada, ağır kış koşullarında yakacak bulmak bile mümkün değil. Botların yerini ayakların etrafına sarılan gazeteler ve bezler almış. Kimsenin üzerinde doğru dürüst bir giysi yok. Soğuktan titreyerek yaşamaya çalışıyorlar. Herkes hayatta kalmaya uğraşıyor.
Frank bir randevuevinin sahibinin oğlu. Annesinin işi sayesinde çok iyi şartlarda yaşıyorlar. İyi yemekler yiyor, kömürlükteki bir ton kömür sayesinde iyi ısınıyorlar. Kalın paltosuna sarılıp gece hayatına dalıyor.
Frank’ın cebinde annesinin verdiği bol para var. Pahalı olmasına aldırmadan içki de içebiliyor, dışarıda lüks lokantalarda yemek de yiyebiliyor. Evdeki kızlar da her zaman yatağına girmeye hazır. Yan komuşunun kızının kendisine âşık olduğunun farkında. Yakalanıp tutuklanacağım korkusu olmadan istediği gibi yaşıyor, küçük suçlar işliyor. Tam olarak anlamasa da annesinin müşterileri ile ilişkileri sayesinde korunduğunu hissediyor. Kısacası savaş koşullarında olabilecek en iyi şartlarda yaşıyor.
Babasız olduğunu fark etmesin diye herhalde annesi tarafından olabildiğince şımartılmış. Ne yapsa hoş görülüyor. Annesi karşılıksız bir sevgiyle her şeyini ona vermeye hazır. Ama Frank’ın annesine bir sevgi gösterisinde bulunduğunu söyleyemeyiz. Soğuk, içine kapalı biri. Sanki duyguları yok gibi. Zaman zaman bakışları annesini korkutmaya yetiyor.
Yaşadığı iyi yaşam koşulları Frank’a yetmiyor. “Kendi sınırlarını test etmek, kendisiyle ilgili olanların sınırlarını test etmek” istiyor.
Müdavimi olduğu Timo’nun Yeri’nde işgal güçlerinin temsilcileriyle de, onlarla işbirliği yapanlarla da tanışıyor. 22 yaşındaki Fred Kromer ona rol model oluyor. Kromer işlediği suçlarla zenginleşmiş, iyi bir hayat süren bir genç. Karaborsa yapıyor, belki küçük hırsızlıklar da. Kürk paltosunun içinde purosunu içip pahalı içkiler içerken nedensiz yere öldürdüğü adamları anlatıyor fütursuzca.  
Önce nedensiz bir cinayet, ardından bir soygun sırasında işlenen başka bir cinayet... Frank hızla suç dünyasına dalıyor. Ne yapsa yakalanmadığını fark ettikçe daha çok suç işliyor. İşgalcilerle işbirliği yapıyor. İnsanların nefretine aldırmıyor. Savaştan sonra ne gelir başıma diye düşünmüyor. Ama onu gizlice, belki de annesinin hatrına koruyanların nüfuzu da bir yere kadar. Ne yapsa yakalanmayacağını düşünürken tutuklanıyor. Hapishaneye çevrilmiş bir okula konuyor. Okulun avlusundan kurşuna dizilenlerin sesleri gelirken kendi ile bir hesaplaşmaya giriyor. Tüm suçları inkar edip sonuna kadar masum olduğunu mu savunacak yoksa itiraf edip az bir ceza almayı mı deneyecek. Frank aklına güveniyor, sorgucuları alt edeceğini düşünüyor. Tek sorun kendisini sorgulayanların neyi ne kadar bildiklerini anlayamaması.    
Georges Simenon’un yalın, kısa cümlelerle atmosferi yavaş yavaş oluşturup okuru romanın dünyasına sokmasına aşinayız. Kirliydi Kar’da da hem anti kahramanı Frank’i hem de savaş ortamında işgal altındaki bir şehirde yaşamın nasıl olduğunu ustaca anlatıyor. Karakterleri oya gibi işliyor. Net tanımlamalara girmeden okurun onları kendinin tanıması, tanımlamasının yolunu açıyor.  
Kirliydi Kar (Ekim 2017, çev. Ümit Moran Altan, Everest yay.) bir polisiye değil, bir suç romanı ve suçu işleyenin bakış açısından anlatılıyor. Ama Frank öyle biri ki alışıldığı gibi ondan yana tavır alamıyorsunuz. Nasıl yakalanacak, suç işlediği nasıl çözülecek, ne ceza alacak diye merak ediyorsunuz sadece.
Kuşkusuz Simenon’un sorguladığı ve belki kendisiyle girdiği hesaplaşma savaş koşullarında hayatta kalmaya çalışan bir insan neler yapar sorusu. Frank gibi olumsuz örnekler olduğu gibi açlığa, yokluğa hatta tutuklanma ve işkenceden geçirilme tehdidine rağmen onuru ile yaşayan, değerlerini ytirmeyenler de var.
Kirliydi Kar hem işlediği konu hem de anlatımı ile etkileyici bir roman. Okura kendi ile ilgili bir çok sorular sorduracak olay ve olguları ele alması ile de önemli. Gerçek bir başyapıt. 07.12.2017  

Yorumlar