Bibliyofobi



Tüyap ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen Çukurova 11. Kitap Fuarı’nın açılışındayız. Başta Adana Valiliği ve Adana Büyükşehir Belediyesi olmak üzere şehrin tüm önde gelen kuruluşları fuarı destekliyor. Günlerce süren yağmurdan sonra güneşli bir hava olmasına rağmen Adanalılar fuara büyük ilgi gösteriyor. Girişte çok uzun bir kuyruk var.
Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Başkanı Kenan Kocatürk açılıştaki konuşmasında her yıl olduğu gibi geçen yılın yayıncılık verilerini açıklıyor. 2017’de 60.335 yeni başlık üretilmiş. Bu tüm zamanların Türkiye rekoru.
Üretilen kitap adedinde ise %1’lik düşüş var. Bu düşüşün nedeninin Milli Eğitim Bakanlığı’nın TEOG sınavlarını ve YÖK’ün üniversite giriş sınavları YGS ve LYS iptal kararları olduğunu söylüyor Kenan Kocatürk. Yayıncıların ve kitapçıların 100 milyon kitabı imha etmek zorunda kaldıklarını, zararın 2 milyar TL’yi bulduğunu belirtiyor. Ben okullara ders kitabı dışında kitap sokmama politikasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Bütçe konuşmalarında Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın yayıncıların zararını telafi edeceklerini söylediğini duydum. Yayıncılara nasıl bir destek gelecek merak etmemek elde değil. Herhalde ilk alınacak tedbir okullara kitap sokulması yasağının kaldırılmasıdır.
Yetişkin kurgu dışı kitapta %18.16, yetişkin kurgu eserlerde %22.95, çocuk ve gençlik yayınlarında %36.3 üretim artışı olmuş. Demek ki yardımcı ders kitaplarında o büyük kayıp yaşanmasaydı Türkiye kitap üretiminde de yeni bir rekor kıracaktı.
Bibliyofobi’nin anlamı “kitap korkusu”ymuş. Devlet görevlilerinde çok yaygın olarak görülen bu fobinin halk arasında da hızla yayıldığı anlaşılıyor. Ülkemizde bibliyofobiye bir de eufobi (iyi haber korkusu) katılıyor. İyi haberlerden korktuğumuz için başarı bildiren haberleri derin bir kuşku ile karşılıyoruz. Türkiye Yayıncılar Birliği 10 yıldan fazla bir süredir kesin rakamlarla yayıncılık verilerini açıklıyor. Bu açıklamaları duyan eufobili bibliyofobikler hemen “olamaz, mümkün değil,” diye feveran etmeye başlıyor.
Sıradan insanlar bu tepkileri gösterseler anlayışla karşılayacağım ama aydın kişilerden, yazarlardan, çevirmenlerden, hatta kütüphanecilerden böyle tepkiler alınca şaşırmamak elde değil. Yılllardır internette dolaşan Türkiye’de 12 bin kişiye bir kitap düştüğü kötü haberini hiç sorgulamadan kabulleniyorlar ama Uluslararası Yayıncılar Birliği verileri ile Türkiye yayıncılığının Dünya’nın en büyük 11. yayıncılık sektörü olduğu gerçeğine inanamıyorlar.
2016’da Türkiye’de üretilen 666.865.579 adet kitabı nüfusumuza böldüğümüzde kişi başına 8,5 kitap düştüğünü görüyoruz. Bibliyofobikler için bu inanılamayacak bir rakam ama nereden çıktığı bilinmeyen “12 bin kişiye bir kitap düştüğü” haberi inandırıcı(!). Bu rakamı veri olarak alırken hesap yapmaya bile gerek duymuyorlar. Bu sava göre Türkiye’de yılda sadece 6 bin 666 adet kitap üretilmiş olması gerek. Oysa sadece Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk (Doğan Kitap) 500 bin adet satılmış. İş Bankası 7,5 milyon, Yapı Kredi 5 milyon ve Doğan Egmont 5 milyon adet kitap sattıklarını ilan etti. Aktif yayıncı sayısı 1500’den fazla. Milli Eğitim Bakanlığı’nın dağıttığı kitap sayısı 190 milyon.
Bir de hemen her "Kitap Okumuyoruz" yazısına kaynaklık eden "UNESCO Dünyadaki Okuma Alışkanlıkları Raporu" var. Raporun ismi var cismi yok. UNESCO “böyle bir raporumuz yok!” diyor ama bibliyofobiklere göre böyle bir rapor var ve Türkiye’de hiç kitap okunmuyor. Haydi kendileri kitap okumuyor, peki bu fobilerine neden tüm Türkiye’yi ortak etmek istiyorlar. Durumlarını haklı çıkartmak için mi? Herhalde öyle.
Bibliyofobiklere aldırmayın. Çukurova 11. Kitap Fuarı 14 Ocak’a kadar sürecek, en az bir gününüzü kitaplara ayırın.10.01.2018

Yorumlar