Çeşitli büyüklükte sözcüklerden oluşturulmuş bir Türkiye
haritası. En büyük ve en görünür şekilde “Kalkınma” sözcüğü yazılmış. Hemen
yanında “plan”, üstünde “güçlü toplum”, altında da dikkati çekici bir biçimde
“nitelikli insan” ibaresi okunuyor. Çok dikkatli bakılırsa haritanın Ege ile
Akdeniz’in birleştiği köşesinde dikey bir biçimde ve haritadaki en küçük
puntolarla “kültür ve sanat” ibaresi görülüyor. Haritada yerini ve büyüklüğünü
görenler grafikerin Türkiye’de ne kadar değer veriliyorsa “kültür ve sanat”a o
kadar yer verdiğini düşünebilirler. En azından bütçedeki yerine uygun bir
büyüklüğe sahip olduğunu düşünürler.
Sözünü ettiğim harita 11. Kalkınma Planı Özel İhtisas
Komisyonu ve Çalışma Grubu Toplantıları’nın görsellerinde yer alıyor.
2017/16 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nde 2019 - 2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı için
“ülke olarak odaklanacağımız kritik önemdeki yapısal dönüşüm alanlarını ve
bunlara ilişkin hedef ve stratejileri
de ortaya koyacak temel politika belgesi olacaktır” deniyor. Kalkınma
Bakanlığı’nın koordinasyonunda kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum
temsilcileri ile akademik çevrelerin biraraya geldiği özel ihtisas komisyonları
ve çalışma gruplarının planda yer alacak politika, hedef ve stratejilerin
belirlenmesine katkı sağlaması hedefleniyor.
11. Kalkınma Planı için kurulan 43 Özel İhtisas Komisyonu ve
32 Çalışma Grubu iki aydır toplanarak raporlarını hazırlıyor. Kalkınma
Planı’nın doğrudan ekonomi ile ilgili olduğunu sanıyorsak haritada “kültür ve
sanat” ibaresinin yer almasını pek anlamlandıramayız ya da ekonomideki payı
kadar yer bulmuş diyebiliriz. Ama aynı haritada önemle vurgulandığı şekilde
planın hedeflerinden ikisi “nitelikli insan” ve “güçlü toplum”sa kültür ve
sanat olmadan bunun başarılamayacağı da bir gerçek. Kültürel kalkınma olmadan
ekonomik kalkınma mümkün görünmüyor.
Özel İhtisas Komisyonları’ndan “Kültür ve Sanat” ve “Fikri
Haklar” ile “Görsel Hizmetler Sektörünün Geliştirilmesi Çalışma Grubu” doğrudan
kültür ve sanatla ilgili çalışmalar yapıyor. Kültür ve Sanat Komisyonu da iki
alt komisyona ayrılmış; Kültür Politikaları ve Kültür Ekonomisi.
“Devletin bir kültür politikası olmalı mı?” sorusu çok temel
ve kolay cevabı bulunamayacak bir soru. Hele Türkiye gibi 200 yıldır kültürel
olarak yönümüzü batıya mı yoksa doğuya mı dönmemiz gerektiği tartışmasında
büyük bir yarılma yaşamış, bu yarılma üzerinden siyasi politikalar oluşturulmuş
bir ülkede. “Kültürümüz ‘yerli ve milli’ mi olmalı, yoksa evrensel nitelikler
mi taşımalı?” gibi derin sorulara da gebe bir tartışma. Benim görüşüm Türkiye
gibi kültürel çeşitliliğin yoğun yaşandığı bir ülkede devletin kültür
politikası olmamalı. Ama devletin kültürel faliyetleri kolaylaştırıcı, destekleyen,
teşvik eden politikaları olmalı. Hedef “nitelikli insan”sa halkın kültürel
faliyetlere kolayca erişiminin, aktif katılımının da sağlanması gerekiyor.
Sanatı sadece izleyen değil yapan da olmalı insanımız.
Kültür ve sanatın ekonomiye katkısı olduğu, ihracatta da
önemli bir payı olacağı kültür endüstrisini oluşturan sinema, müzik ve yayıncılıkta
yaşanan sürekli büyüme, müzik ve yayıncılıktaki kültürel hizmet ihracı
potansiyeli ve özellikle dizi ihracatının ulaştığı rakamlara bakılarak
anlaşılabilir.
Diğer sektörlere büyümeleri ve ihracat yapmaları için sağlanan hibeler,
vergi kolaylıkları, arge ve “start-up” destekleri 11. Kalkınma Planı ile kültüre
de sağlansa, kültürel işletme girişimciliği özendirilse planın ekonomik büyüme
hedeflerine kültür endüstrisinin büyük katkılar yapacağı görülecektir. Yani
çifte faydadan söz edebiliriz. Bir yandan kültürel kalkınma hızlandırılır,
diğer yandan kültür endüstrisi ekonominin ve ihracatın motor güçlerinden biri
halini alır. Yeter ki istensin, planlansın. 31.01.2018
Yorumlar