Murat Belge’nin Şairaneden Şiirselliğe adlı kitabı 581
sayfalık oylumlu bir çalışma. Alt başlığı da oldukça kapsayıcı. Başka bir
deyişle iddialı; “Türkiye’de Modern Şiir”. Kurucu şairler olarak kabul
ettiğimiz Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’den başlayarak Çağdaş Türk Şiiri’nin
değerlendirmesini yapmak amacında.
Çağdaş Türk Şiiri hakkında çalışmaların sayısı çok az. Murat
Belge’nin çalışması gibi kapsamlı olan, alanın bütününü değerlendirmeye
aldığını bildiren çalışma ise hemen hiç yok. Bu nedenle Belge’nin çalışmasını
önemsiyorum.
Murat Belge’nin edebiyat üzerine çalışmalarının esas olarak
Türk romanı üzerine yoğunlaştığını biliyoruz. Son yıllarda da bu çalışmalarını
ard arda kitaplaştırdı. Şairaneden Şiirselliğe (Ocak 2018, İletişim yay.)
Belge’nin şiir üzerine ilk kitaplaşmış çalışması. Daha önceden sadece bazı
makalelerini anımsıyoruz.
Murat Belge, 14 sayfalık bir Önsöz’le kitabı yazma amacını,
yöntemini, bakış açısını açıklamış. Önsözde samimi itirafları da var. Öncelikle
kitabın üniversitede verdiği derslere temel olması amacıyla ya da o derslerden
hareketle yazıldığını anlıyoruz. Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü son sınıfında
verilen “Türk Edebiyatı” dersi söz konusu. Bir dönem roman diğer dönem de şiir
üzerine çalışılıyormuş. Murat Belge “yakın okuma” yöntemini kullanıyormuş. Roman
deyince tek bir romanı ele alıyorlarmış. “Zebercet’ten Cumhuriyet’e Anayurt
Oteli” (2015, Bilgi Üniversitesi yay.) böyle ortaya çıkmış. Tek bir romanı okuyup
yorumlayarak yarım dönemde tüm Türk romanını anlamak büyük bir iddia. “Birinci
semestredeki şiir faslı zaten bu yöntemin çıktığı ortam sayılır; doğduğu yer.
Şiiri alımlamanın başka bir yöntemi olacağını düşünemiyorum. Şiir her kelimeyi
ve kelimeler arasındaki ilişkileri uzun uzun düşünmemizi, ölçüp biçmemizi
gerektiren bir söylem biçimi” (s.10) diyor. Yani Türkiye’de Modern Şiir’i
inceleme yöntemi olarak “yakın okuma”yı tercih etmiş. Yakın okumada belli başlı
metinler tek tek okunup inceleniyor. Tek bir şiirden yola çıkılarak o şiiri
yazanın tüm şiir yaşamı hakkında yargılara varılıyor. Yakın okuma’nın yöntem
olarak doğruluğu, tutarlılığı çok tartışılmış. Moretti’nin yakın okuma,
edebiyatın doğasını ve gerçek faaliyet alanını açıklamakta yetersiz kalır, dediğini
anımsayacaksınız. Türkiye’de de Berna Moran’ın roman eleştirileri temel
alınarak çokca tarışılmıştı. Zamanında Murat Belge’nin o tartışmalara
katıldığını da biliyoruz. Tek bir şiirle bir şairin tüm şiir yaşamını anlamak
büyük bir iddia keşke Murat Belge bunun nasıl başarıldığını da anlatsaymış.
Belge “yakın okuma yöntemini kullandım” diyor ama bununla
yetinmemiş, önsözde de belirttiği gibi, şairlerin yaşam öykülerini, onlarla
ilgili anılarını hatta kanılarını, onları sevip sevmeme gibi kişisel duygularını
da işe katıyor. “Eklektik bir yöntem” ya da yöntem karmaşası. Çünkü her şaire
aynı şekilde yaklaşmıyor. Bazı yazıda biyografi ve yakın okuma var. Bazısına
anılar da katılıyor. Bazen dönemin siyasi koşulları ya da Dünya şiiri ile
etkileşim söz konusu. Bazı yazılarda şairin diğer türlerdeki çalışmaları da
yakın okumaya alınıyor. Bazen de bunların hiçbiri yapılmıyor. Bana Mehmet
Kaplan’ın Şiir Tahlilleri’ni anımsattı. Bu yaklaşımda şairin yaşam öyküsünün,
özellikle onunla ilgili anıların şiirine nasıl yansıdığı izaha muhtaç, Ece
Ayhan örneğindeki gibi kendi yaşamından değil de okuduğu ve düşündüklerinden
yola çıkıyorsa hiç anlamlı değil. Bu yöntem karmaşasının Belge’nin değerli ve
tartışılmaya değer görüşlerinin dikkatten kaçmasına neden olduğu kanısındayım.
Kitabın altbaşlığı “Türkiye’de Modern Şiir” ama giriş bölümü
dışında Belge bir tarih yazmıyor. Şairleri tek tek ele alıyor. Şairlerin
kendilerinden önceki şairlerle, şiir anlayışlarıyla bağlarını da kurmuyor
genellikle. “Şiir serüvenlerini yeterince izleyeme”diği, “hakkında bir bölüm
yazacak kadar tanımadığı” şairler hakkında yazmamış. Bu nedenle İkinci Yeni
bölümünde Sezai Karakoç yok. Ziya Osman Saba, Sabahattin Kudret Aksal, Bedri
Rahmi, Necati Cumalı, Ceyhun Atuf Kansu, Tevfik Akdağ, Sabri Altınel, Hilmi
Yavuz, Gülten Akın, Ergin Günçe, Ahmet Oktay için “bunlar da, Türkiye’nin şiir
tarihinde yeri olan şairler” dese de kitaba almadığını belirttiği şairler.
“Onlar olmayınca, bu kitap da bir ‘edebiyat (şiir) tarihi’ olmuyor.
‘İzlenimsel’ olarak kalıyor. Eksik kalıyor” demiş (s.12). Haklı.
Örneğin biri bütün eserlerine almadığı iki şiirle Necip
Fazıl’ı çözümlemeniz mümkün değil. Necip Fazıl’ı Türk Şiiri içinde bir yere
koymadığınızda izini süren Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu
gibi şairleri hiç göremezsiniz. İki önemli damardan “Metafizik Şiiri” de hiç
anlatmamış olursunuz. Benzer durum Nâzım Hikmet okuması ve sanki bir bölüm
açılmış gibi görünse de “Toplumcu Şiir” için de geçerli. Murat Belge Ahmet
Arif’i ve hiç sevmediğini sık sık belirttiği Attilâ İlhan’ı da kerhen okuyor.
Böyle olunca da 1950 sonrası şiirinin olumlu ya da olumsuz nasıl bir değişim
yaşadığını anlayamıyor. Türk Şiiri Garip ve 2. Yeni’den ibaretmiş gibi kalıyor.
Onlarda bile eksik.
İkinci Yeni sonrası ise hiç yok. Birlikte dergi çıkarttığı,
yani yakından izlemiş olması gereken 60 Kuşağı şairlerine bile yer vermemiş
Belge. Teorik açıklamalara girişiyor. “Şiir, ‘şiir yazanlar’ın elinde olmayan
nedenlerle, bir anlamda ‘marjinalize’ oldu. Alanı daraldı. Daha özel bir dil
haline geldi. (..) Okuru azalmasa da üzerine konuşan, tartışan kesim azaldı”
diyor (s.11). Bu konuda hiçbir delili yok. İsmet Özel ya da Ataol Behramoğlu
şiiri herhangi bir 2. Yeni şairinden daha mı az okundu, tartışıldı? Aksine daha
çok okuduklarını, konuşulduklarını söyleyebiliriz. Son 60 yılın şiirini
değerlendirememesini kendi eksiğine değil şiire yüklüyor. Oysa “benim yoğun
şiir okuduğum ve bu alanda olanları izlediğim dönem altmışları ve yetmişleri
kapsar” (s.13) diye bir açıklaması var. Bununla yetinebilirdi.
Murat Belge “okudum” dediği ve yazmaya değer bulduğu
şairleri de yeterince okumamış. “‘İkinci Yeni’nin Üç Büyükleri’ diyebileceğim
Cemal, Edip ve Turgut’un son yıllarında yazdıkları şiirlerin önemli bir kısmını
kaçırdım. Yalnız onların olgunluk dönemi şiirleri değil, bugün hayatta olan ve
ürün vermeye devam eden kuşakların şiirlerini de aslında pek az tanıyabildim.
Son bir ‘itiraf’ ya da ‘uyarı’ olarak, kitaba aldığım her şairi aynı titizlikle
inceleyemediğimi söyleyeyim. Örneğin Fazıl Hüsnü’nün uzun şiir hayatı ve mebzul
ürünlerinin çok az bir kısmı burada görünüyor. Oktay Rifat’a daha ayrıntılı
bakmış olmayı isterdim. İlhan Berk’in şiirlerine hiç giremedim, ‘yakın okuma’
yapamadım” (s.13) diyor ama “bu eksiklerimi tamamlayıp, gerekli okumaları yapıp
sonra yazayım,” demiyor. Varolan birikimi ile yazmaya girişiyor. Sanırım bu
kitabın acilen yazılması gerekiyordu, bu eksikler bilinip, önsözde de samimi
olarak itiraf edilerek ön alınarak yazmaya girişildi. Belge, keşke neden acele
ettiğini ve kendi deyimiyle “eksik” kitap yazdığını da açıklasaydı.
Kitabın Türkiye’de modern şiiri izlemek hatta
karşılaştırmalı edebiyat öğrencilerine öğretmek gibi bir amacı var. Belge
kitapta geçmiş dönemlerdeki “şairaneliğin” yerini modern dönemde “şiirselliğin”
aldığını iddia ediyor. Ama tezini kanıtlayamıyor. Çünkü Çağdaş Türk Şiirinin
önemli bir bölümünü göz ardı ediyor ya da yok sayıyor. Şairlerin şiir anlayışlarına,
bağlarına bakmıyor. Nasıl bir geleneğe eklemlendiklerine, kimleri
etkilediklerine bakmadığı için de değerlendirmeleri köksüz, mesnetsiz kalıyor. Ama
bu eksik okumayla hem hakkında yazdığı şairler hem de İkinci Yeni sonrası
yazılan şiir hakkında kesinlemeleri, katı yargıları var.
“Edebiyat (şiir) tarihi” olamamak bir yana Şairaneden
Şiirselliğe’yi okuyunca kurucu şairlerden İkinci Yeni’ye uzanan tarih
aralığında Türkçe’de nasıl bir şiir yazıldığını, hangi eğilimlerin geliştiğini
de tam olarak anlamanız mümkün değil. 15.02.2018
Yorumlar