Ülkü Tamer’i bana sorarsanız “şair” derim. Hem de has
şairlerden. Usta bir şair. İkinci Yeni’nin yaşayan en önemli temsilcisiydi. Ama
biyografisine baktığınızda yaşamına ne kadar çok işi sığdırdığını görüp
şaşırmamak elde değil. Üstelik kültür alanında bir çok işte de öncü görevi
üstlenmiş. Biyografilerinde şairliğinin yanısıra gazeteci,
oyuncu ve çevirmen olduğu belirtilmiş ama dergi ve yayınevi editörlüğü, telif
hakları temsilciliği, sinema filmleri ithalatçılığı, şarkı sözü yazarlığı gibi
kültür endüstrisini ilgilendiren bir çok işte çalıştığını da biliyoruz. Ülkü Tamer
için tam bir “kültür adamı” diyebiliriz.
Dostları onu “iyi insandı” diye anımsıyor. “Zarif,
alçakgönüllü, çok değerli bir insan” olarak sözü ediliyor. Bakışlarındaki
sıcaklığı unutmak mümkün değil. Hiç tanımasanız bile hemen sohbete
girebileceğiniz bir yakınlık duygusu oluşturuyordu insanda. Hoş sohbetti.
“Ülkü Tamer’i şahsen tanır mısınız? Benim çocukluk
arkadaşımdır ve hâlâ koca bir çocuktur. At yarışlarına gider, altılı ganyan
oynar, maçları kaçırmaz, Laz hikâyelerine bayılır ve yaşamda en çok hayran
olduğu kişi Antep’te Nakıp Sineması’nın kurucusu ve sahibi Nakıp Ali’dir. Bir
çocuk için bu kadar ilgi alanı yeter de artar bile. Ama onun, sizin de
bildiğiniz çok önemli bir özelliği daha var: Ülkü Tamer, yıllardır çok güzel
şiirler yazar” diye anlatmış hemşerisi Onat Kutlar.
Ülkü Tamer Gaziantepli’ydi. Öykülerinde, anılarında Antep’i
anlattı hep. Yaşam öyküsünde Antep kadar, belki daha fazla İstanbul’un yeri
vardır oysa. Antep’te Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’nu bitirdikten sonra Robert
Kolej’de okumuş. İlk ilgi alanının da tiyatro olduğu anlaşılıyor
biyografisinden. 1948’de 12 yaşındayken yazıp yayımlattığı tek perdelik oyunu Duygular Konuşuyor’u ilk eseri olarak
anmış hep. Robert Kolej yıllarında tiyatroya başlamış, daha sonra da özel
tiyatrolarda oyunculuk yapmış. Çok sayıda tiyatro eserini de Türkçeye
kazandırmış. Ama 12 yaşından sonra başka tiyatro eseri yazmamış olması da ilgi
çekici.
İlk şiiri Dünya’nın
Bir Köşesinden Lucia’nın yayım tarihi 1954. 17 yaşında. İkinci Yeni’nin en
genç şairi diyebiliriz herhalde. İlk kitabı Soğuk
Otların Altında da 1959’da yayımlanıyor. Yayımcısı 1950 kuşağının
dergisinin yayınevi “A Dergisi Yayınları”.
İngiliz ve Amerikan edebiyatlarından çok sayıda çeviri
yapmış. Birçok şairin dizelerini onun ölümsüz çevirileri ile anımsıyoruz.
En çok anımsanan dizesi “Hem dersini bilmiyor hem de şişman
herkesten” dilimize yerleşmiş bir deyim, bir atasözü gibidir. Oysa bir çok
unutulmaz şiiri ve dillerde dolaşan dizesi vardır.
Ülkü Tamer adı ilk anda İkinci Yeni’yi akla getirse de
kendine has bir şiir vardı büyük ustanın. Şiirindeki mizah gücü, yaşama
sevinci, muzip bakış açısı onu “çocuk duyarlığını öne çıkaran bir şair” olarak
değerlendirmelerine yol açmış. Sanırım şiirinin en önemli özelliği ironidir.
Onun kadar ironik dizeler yazan bir şair az bulunur. Şiiriyle Modern İngiliz ve
Amerikan şiiri arasında bağlar kurulsa, öyküye yakınlaştığına dikkati çekilse
de çok renkli çok boyutludur, onda mitolojiye göndermeleri de, sinema tekniğini
de bulursunuz.
Zamanla halk şiirine yakınlaştığını görüyoruz. Zülfü
Livaneli’nin bestelerine yazdığı sözler de halk edebiyatına yakınlaşmasının
somut örnekleri sayılabilir. Zengin imge dünyasıyla halk edebiyatının edası
birleşince çok ilginç ve belleklerde kalan örnekler ortaya çıkmıştı.
Türkçenin en güzel aşk şiirlerinden birini de Ülkü Tamer
yazmıştır. “Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün / Ben uyurken benim
alnımdan beni sen öptün” diye başlar o unutulmaz şiir.
Asıl biz sana teşekkür ederiz Ülkü Tamer. Bize unutulmaz şiirler,
dillerden düşmeyen şarkılar, öyküler, çeviriler ve güzel anılar bıraktın. 04.04.2018
Yorumlar