İzmir’e yolum düşerse ve zamanım varsa ziyaret edeceğim
yerlerin en başında Arkas Sanat Merkezi gelir. İzmir Kitap Fuarı’nda düzenlenen,
geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz şair ve yayıncı dostum Enver Ercan Anma
Etkinlikleri’ne gittiğimde de erken gelen yaz havasına aldırmadan 28 derece
sıcakta Alsancak’a yürüdüm. Çünkü “Renk, Işık, Titreşim: Türk
İzlenimcileri” sergisi henüz açılmıştı.
Arkas’ın loş salonlarında hafif bir serinlik vardı.
Çoğunluğu üniversite çağında gençler salonları doldurmuştu. Özellikle güzel
sanatlar eğitimi alanlar için çok öğretici bir sergi olacağını düşündüm.
Müzelerde, galerilerde kalabalıkları görmek hoşumuza gidiyor ama selfie çekme
merakı rahatsız ediyor. Arkas yöneticileri iyi bir uygulama başlatmışlar, sergi
alanlarında fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar. Kuşkusuz bu serginin sosyal
medya aracılığıyla yaygın olarak duyurulmasını engelleyecektir. Ama bu sayede hem
izleyiciler rahat rahat resimlere bakma olanağı bulmuş oluyor hem de selficiler
orada değerli eserlerin sergilendiğinin farkına varıyor.
“Türk İzlenimcileri” deyince Çallı Kuşağı diye de anılan
1914 Kuşağı gelir akla. “Renk, Işık, Titreşim” sergisinin ağırlığını 1914
Kuşağı sanatçıları oluştursa de sergide bu kuşağın öncesi ve sonrasından
sanatçılar da yer alıyor. Böylece izlenimciliğin temellerinin nasıl atıldığı ve
1914 Kuşağı’nın izleyicilerinin kimler olduğu hakkında da fikir sahibi
oluyorsunuz.
Atölyeden çıkıp açık havada resim yapmanın öncüleri Halil
Paşa ve Hoca Ali Rıza olmuşlar. Onların zamanına kadar atölyede fotoğrafa
bakarak yapılıyormuş resimler. Belki de hayal güçlerinden yararlanıyormuş
ressamlar. Halil Paşa Avrupa’da aldığı eğitimle de, o eğitimin sanatına
etkileriyle de örnek olmuş. 1914 Kuşağı sanatçılarının ortak özelliği de
Batı’da eğitim almış olmaları ve o dönemin hakim resim anlayışının olumlu izlerinin
eserlerinde görülmesi. Çoğu ressamın ilk kez modelle nü çalışma olanağını
Fransa’da eğitim alırken bulması da ilginç bir saptama. Fransa’da aldıkları
desen eğitimi çizim güçlerini olumlu yönde etkilemiştir, diyor eleştirmenler.
Sanayi-i Nefise Mektebi’nde akademik eğitimin ardından
1908-1910 yılları arasında devlet bursuyla ya da kendi olanaklarıyla Paris’e
giden ressamlar 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine İstanbul’a
dönmüşler. Avrupa’da sonlanmak üzere olan İzlenimcilik böylece Türkiye’de
başlamış. İzlenimciliğin olumlu etkisinin Türk resim anlayışını da değiştirdiği
belirtiliyor. İzlenimci sanat anlayışı, resim sanatının eski teknik ve anlatım
biçimlerine son vermiş. Paris’te oldukları dönemde soyut resim, Fovizm, Kübizm
ve Fütürizm gibi akımlar başlamış ama onlar modası geçen empresyonizme
odaklanmışlar. Bu da eleştirisi konusu olmuş.
Arkas Sanat Merkezi’ndeki sergide İbrahim Çallı, Nazmi Ziya,
Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Mehmet Ruhi
Arel, Sami Yetik gibi İzlenimci anlayıştan etkilenen farklı dönem sanatçılarından
120 eser yer alıyor. Halife Abdülmecit’in İstanbul Limanı Medhali adlı
tablosunu ve portresini notlamışım.
İzmir’de İstanbul havasını soluyorsunuz. İstanbul’un
özellikle Boğaz kıyılarından tablolara aşinayızdır. Sergide çok farklı
semtlerden manzaralarla karşılaşmak hoştu. Ama sergi sadece manzara
tablolarından ibaret değil. Portreler, nü’ler gibi Türk resim sanatı için yeni
olan çalışmalar da yapmış ressamlar.
1914 Kuşağı Sanatçıları, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, İbrahim
Çallı ve Öğrencileri, Nü, Asker Ressamlar Kuşağı başlıkları altında resimler
gruplanmış ve ortaya dediğim gibi hem sanat keyfi veren hem de Türk resim
tarihi açısından öğretici bir sergi çıkmış. Sergi 27 Temmuz’a kadar
sürecek. 25.04.2018
Yorumlar