Büstü dikilen öğretmen



Büstü dikilen öğretmen sayısının çok olduğunu sanmıyorum. Hele yaşarken bu onura kavuşan çok azdır. Çünkü bizde öğretmenlerin değeri bilinmez.
Oktay Tuncer değeri bilinen nadir öğretmenlerden. Ömer Seyfettin, Behçet Necatigil gibi isimlerle birlikte Oktay Tuncer’in büstü de Kabataş Lisesi bahçesinde bulunuyor. Kabataş değerli öğretmenlerinin kıymetini bilen, onları hep hayırla anan nadir okullardan. Ama yaşarken kıymetini bilmek sanırım çok daha önemli.
Oktay Tuncer, 1936 yılında İstanbul’da doğmuş. İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaokul ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra 1962 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş. Beş yıl Kırklareli Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği görevine atanmış. 27 yıl Kabataş Erkek Lisesi’nde görev yapmış. Oktay Tuncer aynı dönemde Şişli Terakki Lisesi’nde de edebiyat öğretmenliğine devam ederek kırk yıla varan öğretmenlik görevine 2001 yılında emekliye ayrılarak son vermiş.
Oktay Tuncer’in kıymeti sadece ömrünü adadığı Kabataş Lisesi’nce bilinmiyor. Öğrencileri de onu hep sevgiyle anıyor. İnternette küçük bir araştırma yaptığınızda öğrencilerinin Oktay Tuncer’le ilgili yazdığı anılara, anekdotlara sıkça rastlıyorsunuz. Ders verirken yaptığı bazı espriler fıkra olmuş.
“Misafir öğrenci sıfatıyla başka sınıflardan dersine girilmek istenen tek hocadır” deniyor ki bu da ne kadar iyi bir öğretmen olduğunu, doyurucu dersler verdiğini gösterir.   
Oktay Tuncer’i ben şair olarak tanıdım. Şiirleri 1955’den itibaren dergilerde yayımlanmaya başlamış. Denizkapısı adlı ilk kitabı Yeditepe Yayınları’ndan 1961’de yayımlanmış. Aralıklı da olsa Gösteri’de, Adam’da, diğer dergilerde şiirlerini okuduğumu anımsıyorum. Şiirle hiç bağını koparmadı ama şiire tam anlamıyla da yoğunlaşmadı. Çünkü o öncelikle öğretmendi. Öğretmeyi seviyordu. İşini görev bilincinin ötesinde aşkla yaptığı anlaşılıyor. 
Sanıyorum Behçet Necatigil Şiir Ödülü törenlerinden birinde sohbet etme olanağımız olmuştu. Neden dergilerde kalan şiirlerini kitaplaştırmadığını sormuştum. Oktay Bey de yeni kitabını hazırladığını, yayınlatacağını söylemişti. Ama bu sözlerin üzerinden de yıllar geçti.
Geçtiğimiz günlerde öğrencilerinden küçük İskender ve Murat Gülsoy’dan Oktay Tuncer’in yeni şiir kitabının çıktığını öğrendim. 57 yıl sonra yeni kitabı çıkmış oluyor.
Mühür Kitaplığı’ndan çıkan kitabın adı Dönüş. Oktay Tuncer’in geç de olsa şiire döndüğü bilgisini veriyor kitabın adı. Aslında aralıklı da olsa şiir yayımlamaya devam ettiği için bir dönüşten söz edemeyiz ama şiirlerini kitap bütününde sunmak konusunda ihmalkâr ya da isteksiz davrandığını söyleyebiliriz. Belki de çok mükemmeliyetçi ya da koşullar bunu getirdi, bilinmez. Ama nihayet kitap çıktı.  
Kitapta yer alan biyografisinde Oktay Tuncer’in “Sanat hayatında yeni dünyaların aranması, alışıl­mışın ve klişelerin dışına çıkması konusunda tutkulu fi­kirlere sahip ol”duğu belirtiliyor.
Kitap “En çok evleri seviyorum evlerle yaşıyorum” dediği “İyi Düzen” şiiri ile başlıyor. Bir Necatigil göndermesi var. Ama ben söyleyişindeki yaşama sevincinden Cahit Sıtkı Tarancı ve Ziya Osman Saba ile Necatigil arasında bağlar kurduğunu düşünüyorum. Ev yaşamında önemli bir yer tutuyor ama sokağa çıkmak konusunda da istekli.
Oktay Tuncer’in rahat bir söyleyişi var. Şiirlerinde hep yeni şeyler yeni güneşler arıyor. Ama evi de İstanbul’u da terk edemediğini anlıyoruz. Çok fazla ölümü düşünmüş, ölümü yazmış.
Oktay Tuncer 82 yaşında. Bu değerli şaire, kıymetli öğretmene uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum. Nice şiirlere, nice kitaplara...  09.05.2018

Yorumlar