“Kısa yazmanın sırrını keşfedebilmiş değilim”



Fragman, parça ya da bölüm anlamına gelen Fransızca kökenli bir sözcük. Tıpta parçacık anlamına geliyormuş. Ama günümüzde fragman deyince bir film ya da dizi filmi tanıtmak amacıyla yapılmış kısa filmi anlıyoruz. Edebiyatta da, felsefede de fragmanlardan oluşan eserlere rastlıyoruz. Adı “Fragmanlar” olan birçok eser de var. M. Kayahan Özgül’ün iki ciltlik, toplam 568 sayfalık Seke Seke Ben Geldim’i (2018, Çolpan Kit.) de bu nitelikte, fragmanlardan oluşan bir çalışma.
M. Kayahan Özgül Seke Seke Ben Geldim’in birinci cildinin önsözünde “kısa yazmanın sırrını keşfedebilmiş değilim” diyerek makale yazmak amacıyla başladığı birçok çalışmanın kitaba dönüştüğünü, konuyu sınırlamakta ya da sınırları aşmadan yazmakta zorlandığını belirtiyor. Çeşitli konularda toplanan malzeme ve notlar yıllar geçtikçe çoğalmış, yazar da yaşarken bu konuların hepsini layıkıyle ele alabileceğinden endişelenmiş, bu malzeme yığınını hızlıca eritmenin yolu olarak da onları fragmanlar halinde yazmakta bulmuş. Fragmanların niteliğine de dikkati çekiyor. “Baudrillard fragman’ı kırık bir aynaya benzetmekte haklı; onda, yazmak istediğiniz konunun tamam endamını gösteremezsiniz. Kısa notlarla okuru haberdar eder, dikkatini tetikler, merakını depreştirir, ucundan koklatır ve çekersiniz. Bu yolla bir parça evimin boşaltmak ve zihnimi rahatlatmak; şayet becerebilirsem, biraz da eğlen(dir)mek istiyorum.”
Özgül hareketli bir kitap oluşturmuş, ilgiyi hep uyanık tutacak bölümlemeler yapmış. Tanıtım yazısından alıntılıyorum; ““Batan Geminin Malları”nda, yazı meraklılarına ve heveslilerine, çalışma konuları öneriyor; “Okşayış”larda, birbirine benzeyen dizeleri işaret ediyor; “Nota Bene”lerde, okuru uyanık tutmak için bazı noktaları belirginleştiriyor. Zengin bir kaynak ve belgelerle kültür ve edebiyat tarihine dipnotlar düşülen kitapta, yazar, yer yer olabildiğince ciddi yer yer ironik bir üslupla doğru bilinen yanlışları düzeltmeye devam ediyor.” Eski edebiyatımızdan günümüze, Türkiye’den Dünya’ya yönelen geniş bir perspektifi ve ilgi alanı var.     
M. Kayahan Özgül 1961’de Ankara’da doğmuş. Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdarî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirmiş. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı'nda yüksek lisans öğrencisi olmuş. Sami Paşa-zade Sezayi'nin Küçük Şeyler'inde Fiktif Yapı konulu çalışmasıyla 'bilim uzmanı' ünvanı verilmiş (1984). 1988'de "XIX. Asrın Özel Bir Edebiyat Mahfeli Olarak Encümen-i Şuarâ" başlıklı doktora tezini vererek doktor olmuş. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'nde yardımcı doçentlik görevini 1989’dan beri sürdürüyor.
İlk makalesi “Dede Korkud ve Gençosmanoğlu” 1979’da yayımlanmış. İlk kitabı 1986’da yayımlanan Halid Fahri Ozansoy, Hayatı ve Eserleri (Kültür ve Turizm Bakanlığı yay.). Biyografisinde “hayatı boyunca da öğrenci kalmayı umuyor” diye bir ibare bulunan çalışkan bir akademisyen. Araştırmalar, biyografiler yazmış. Türk Edebiyatı’nın yapı taşlarını oluşturan bir çok önemli kitabı yayına hazırlamış ya da editörlüğünü yapmış. Antolojiler hazırlamış.
Bu bilgileri edinirken başvurduğum, akademik çalışmalarının listelendiği websitem.gazi.edu.tr/site/kozgul/academic adresinde küçük bir de şaka (?) yapmış “Bilimsel Toplantı Düzenleme” başlığı altında bildirdiği 50 Yıl Sonra Hâlâ Yahya Kemâl Sempozyumu’nun yapılış tarihi olarak 1960’ı vermiş. Sanırım doğrusu 17 -18 Ekim 2008 olacak. Sanırım diyorum çünkü M. Kayahan Özgül’ün yazar olarak en çok ilgimi çeken yönü her şeye sorgulayan bir anlayışla bakması, hiçbir bilgiyi bizzat başka kaynaklardan kontrol etmeden paylaşmamaya çalışmasıdır, burada da bir bit yeniği vardır, diye düşünüyorum. Bu özelliğinin yazarlığına ve edebiyat tarihine eleştirel bakışına katkısı olduğunu düşünüyorum.
İlk okuduğum kitabı Divan Yolu'ndan Pera'ya Selametle’ydi (2006, Hece yay.) sanıyorum. Ama takibe almam Mayıs 2012 - 2015 tarihleri arasında genel yayın yönetmenliğini şair arkadaşım Mehmet Can Doğan'ın yaptığı Kurgan Edebiyat Dergisi’nde yayımlanan yazılarıylaydı. Çok dikkatli bir araştırmacı. Bizim üzerinde durmayıp geçtiğimiz çok önemli şeylere olduğu kadar küçük ve önemsiz gibi görünen konulara da büyütecini tutup derinlemesine bakıyor. Bir anlamda edebiyatın arkeolojisini yaptığını söyleyebiliriz. Ama onun farkı sadece bu değil, üslubunun keskinliği ve ironikliği de önemli. Sıkı bir polemikçi. Öğrencileri Ekşi Sözlük gibi sosyal medya sitelerinde kendisinden övgüyle söz etse de bir çeşit “sıfırcı hoca” olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle “akademik” diye sunulan çalışmalarda, çevirilerde çok daha acımasız bir şekilde eleştiriler getirdiğini, eleştiride eş – dost ayrımı yapmadığını da söyleyebilirim. Çok fazla kalp kırmış olduğunu öngörebiliriz. Ama eleştirinin kaçınılmaz sonuçlarından biri de budur; bolca düşman edinmek.
M. Kayahan Özgül iğneyi başkalarına batırırken çuvaldızı kendine batırmayı ihmal etmiyor.
Kitabın adı eleştirilmiş. Can Yücel’in meşhur dizelerini anıştırdığı söylenmiş. Katılıyorum. Özgül kendini “İngiliz gibi şahsi, Fransız gibi hissi, Alman gibi uzun ve ciddi başlıklar peşindeyim” deyip “Mahcubum ama vaz geçmeyeceğim” diye savunuyor ama kitabın adının bu iddiayı karşılamadığı ortada. Bunun yanında adının kitabın hak ettiği önemi vurgulamadığını da belirtmeliyim.
Seke Seke Ben Geldim’lerin ilk baskılar 2008’de Hece Yayınları’ndan yapılmış ama yeni baskıda bu durum bildirilmemiş. Kitaplar sanki yeniymiş gibi sunulmuş. Bildirmek bir yana Özgül’ün ikinci baskılar için birer önsöz yazması da beklenirdi. Geçen on yılda mutlaka yazdığı fragmanlardaki bilgi ve eleştirileri tamamlayıcı, doğrulayıcı ya da yalanlayan görüşler iletilmiştir. Bunlar bildirilmeli, notlanmalıydı. Tabii yeni baskıda değişiklikler, eklemeler, çıkartmalar oldu mu, yoksa aynen mi basıldı bunları da merak etmemek elde değil. Bazı hamişler sanki ekler yapılmış gibi düşündürüyor ama ne fragmanların ne de hamişlerin altlarında tarih yok. Kitabın şahıs adları indeksi olması faydalı ama içindekiler bölümü ya da konu indeksi olmaması önemli eksiklik. Fragmanlar ikinci cildin kapağında belirtildiği gibi “deneme” olarak sınıflandırılabilir mi, ondan da kuşkuluyum.
M. Kayahan Özgül fragmanları kısa tutmaya çalışsa da bazılarının makale boyutuna ulaştığının da farkında. Makaleleşen fragmanlar ayrı bir kitap olarak yayımlanabilirmiş. Böylece tek bir ciltte daha dinamik bir kitap ortaya çıkarmış, makaleler kitabı hantallaştırıyor.
Seke Seke Ben Geldim’leri keyif ve merakla, hızla okudum. Katıldığım, katılmadığım, tartışmaya açık olduğunu düşündüğüm görüşleri oldu ama çok şey öğrendim. Doğru bildiğim yanlışlarla karşılaştım. Öneririm. 03.05.2018

Yorumlar