Çocukluğum Kocatepe Camisi’nin bitmek bimeyen inşaatında
geçti. 60’lı yıllardı. 1957’de yapılmasına dönemin başbakanı Adnan Menderes
öncülüğünde karar verilmiş. Proje yarışmasını Vedat Dalokay kazanmış. Ama proje
“çok modern” bulunmuş. Sanırım o nedenle de inşaat çok ağır aksak ilerliyordu.
Temelleri atılıp kalmıştı. 1967’de bu projeden vazgeçilip geleneksel formlara
uygun olan yeni bir proje başlatıldı. Caminin inşaatı ancak 1987’de bitti. Vedat
Dalokay’ın modern bulunup beğenilmeyen cami projesi ile Pakistan’da Faysal
Camisi inşa edilmiş ve dünyanın en güzel camileri arasına girmiş. Dünya’nın en
güzel camileri listesine Türkiye’den Mimar Sinan’ın Süleymaniye ve Selimiye
Camileri ile Sultanahmet Camisi girebiliyor. Günümüz Türkiyesi’nin “klasik”
camilerinden beğenilen yok. Çünkü Türkiye’de devlet yöneticileri de halk da
Mimar Sinan tarzında cami seviyor ve istiyor. Mimarlarımızın ufku da Mimar
Sinan’la en fazla Sultanahmet Camisi mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa ile sınırlı.
Yani özgün eserler değil kopyalar üretiyor ve bununla övünüyorlar.
Günümüzün en önemsenen cami projelerinden olan Çamlıca
Camisi’nin mimarı Hacı Mehmet Güner’in söyledikleri cami mimarisi anlayışını
net olarak anlatıyor: “Belki Sultanahmet’e, belki Selimiye’ye, belki herhangi
bir eski Osmanlı Selahaddin Camii’ne (herhalde Selâtin Camii olacak, yani
sultanın yaptırdığı cami) benzeteceğiz ama yeni bir projedir. Klasik tarz.
Neticede cami yapıyorsunuz, kubbesiz minaresiz olmaz.”
“Klasik tarzda yeni bir mimari”... Yapılan bir kopyalama ya
da yeniden üretimdir. Çamlıca Camisi’ni İstanbul’un silüetinde var olan tarihi
camilerden ayırd etmeniz mümkün değil. O nedenle de mimarı bir uygulayıcı
olarak geri planda kalıyor, önemsenmiyor. Çamlıca Camisi’nin internet sitesinde
de mimarın adını bulamıyorsunuz (bkz. istanbulcami.com).
Türk klasik tarzında cami normunu Mimar Sinan belirlemiş.
Kubbesiz minaresiz cami yapılamıyor. Yapılabilenler de bu norma uydurulmaya
çalışılıyor.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman son icraat olarak Meclis
Camisi’ne klasik anlayışa uygun minare dikmeye çalışıyor. Kahraman daha önce 1995
Ağahan Mimarlık Ödüllü, Behruz Çinici’nin eseri olan camiyi yıkıp yerine klasik
bir cami yaptırmaya çalışmış, başaramayınca da bu kez mimari projeyi bozacağına
aldırmadan minare eklemeye uğraşmıştı. Son çözüm olarak camiye “mini” bir
minare monte ettirmiş (milliyet.com.tr/meclis-camii-ne-minare-dikildi-siyaset-2687601).
Çünkü İsmail Kahraman’ın belleğinde tek bir cami modeli var, o cami de
minaresiz olamıyor. Kafasındaki minare modeli de tek tip olduğu için Behruz
Çinici’nin Meclis Camisi’ne nasıl bir minare yaptığını da anlayamıyor. Meclis
Camisi’nde minare iki balkon ve bir selvi ağacıyla temsil edilirken, kubbenin
yerini peyzajdan yükseliyormuş izlenimi veren teraslanmış bir piramit
alıyor.
Kubbesiz, minaresiz cami yapmak mümkün, dine aykırı değil. İslam
tarihinin başlangıcından itibaren Dünya’nın en güzel camileri arasında minaresiz
bir çok cami var.
Minare de tek tip değil. Meclis Camisi örneğinde olduğu gibi
simgesel de olabilir ya da bambaşka bir yorumla da yapılabilir. Son örnek Sancaklar
Camisi. Emre Arolat bu eseri ile “Yenilikçi düşünceleri hayata geçirebilen,
kullanıcılarına ve fizik mekana katkı sağlayan, tasarım olarak mükemmelliği ve
mimari hırsı yansıtan” çalışmaların ödüllendirildiği RIBA Uluslararası
Mimarlık Ödülleri’ni kazandı. Sancaklar Camisi projesi şart olarak görülen
kubbe ve minareyi ihmal etmeden ama klasik olanı yani yüzyıllardır yapılanı
tekrar etmeden yepyeni bir yorumla bir cami inşa edilebileceğini gösteriyor .27.06.2018
Yorumlar