ŞİİRİN MEDYASI ÇOKTAN DEĞİŞTİ


Sincan İstasyonu’nun Eylül 2017 tarihli sayısında yayımlanan “Sakin Bir Sabaha Uyanmak” şiirimin fotoğrafını Facebook’taki sayfamda da paylaşmıştım. Bu benim için bir ilk oluyordu. Belki de bir olguyu sınamak arzusuyla paylaşmıştım şiiri. “İnternette bir şey okunmaz” derler ama bu paylaşımım çok ilgi gördü, çok yorum da aldı. Bazıları şair de olan arkadaşlarım çoktandır şiir yayımlatmadığımı, şiirlerimi özlediklerini belirterek bu paylaşımımdan duydukları memnuniyeti belirtiyorlardı.
Ben de dergilerde yayımlanan şiirlerimin görülüp okunmadığını fark ettiğimi belirterek “bu şiirlerin edebiyat camiasındaki arkadaşlar dahil okurlar tarafından görülüp okunmadığını anladım. Yayımlanmış şiirlerimi artık Facebook'tan da paylaşmaya karar verdim. İlginiz ve güzel sözleriniz için çok teşekkürler” diye yazdım. 
Çevrimdışı İstanbul Dergisi’nin editörü, arkadaşım, şair Gökçenur Ç. benim bu paylaşımıma ve yorumuma tepki olarak “Yayınlanan şiirlerin (maalesef) çoğu zaman görülmediğine katılıyorum. Ya da görülse de okuyan dostların arayarak ya yazarak bir tepki vermedikleri de doğru diyelim. Ama dergilere inanmaktan vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum. Bu yüzden yayınlanmış bir şiirimi sosyal medyada paylaşacaksam derginin yeni sayısının çıkmasını beklemek gerekir diyorum” diye bir yorum yaptı. Sonra bu yorumu, isim vermeden Çevrimdışı İstanbul’un başyazısına da taşıdı (sayı 8, Ekim-Kasım-Aralık 2017).
Gökçenur Ç.’nin eleştirisinde hak verdiğim bir bölüm var; etik olarak dergi halen satışdayken o dergideki bir şiiri başka bir medyada paylaşmamak gerek. Bu etik prensip çok doğru olsa da kendi açımdan bir gerçek de var. Hiçbir okurun, şair dostlarım da dahil benim şiirimi yayımlandı diye bir dergiyi alacağına inanmıyorum ya da şiirim sosyal medyada yayımlandı diye o dergiyi almaktan vazgeçeceğini sanmıyorum. Şiirim yayınlandı diye bir dergiyi alacak kadar sadık bir okurum varsa o dergiyi nerede bulup ve satın alacak o da ayrı ama çok önemli bir sorun. Çünkü kitapçıların büyük bir çoğunluğu dergi satmak istemiyor. Dergilere ancak Ankara, İstanbul gibi şehirlerdeki bir kaç gerçek kitapçıda ulaşmak mümkün ya da internet kitapçılarına müracaat edeceksiniz. Şansınız varsa onlarda aradığınız dergi satılıyordur. Bu da küçük bir olasılık aslında.
Bir de okurun dergide beğendiği şiiri fotoğrafını çekip paylaşması durumu var. Okura “Dur, yapma, henüz dergi satışta” diyemeyeceğimize göre bu etik ilkeyi nasıl anlatacağız? Paylaşımı engellemek mümkün değil. Başka bir açıdan bakarsanız bu tür paylaşımların derginin tanıtımına önemli katkıda bulunduğunu, dergiyi hiç bilmeyen kitlelere duyurduğunu da söyleyebilirsiniz. “Etik ilke derginin tanıtımını engellemeli mi,” diye bir sorumuz da olmuş oluyor? Şairin dergideki kendi şiirini sosyal medyada paylaşması “etik bir sorun” da okurun paylaşması “tanıtıma katkı” gibi bir paradoksumuz mu var? Şairi paylaşınca niye tanıtım olarak algılanmasın?         
 “Şiir öldü!” geçmişte de, günümüzde de çok kullanılan slogan. İlk bakışta gerçekten de böyle bir durum varmış gibi görünüyor. Şiir kitapları okunmuyor, basılmıyor, dağıtılmıyor. Şairler yayıncı bulamıyor. Şiir dergileri okunmuyor. Şiir tartışmaları yapılmıyor. Şairler kendi şiirlerinin dışında şiir okumuyor… Bu örnekleri kolaylıkla çoğaltabiliriz. Tabii ki bu hale bakınca “şiir öldü” dememiz normal. Hatta bu duruma felsefi gerekçeler de bulabiliriz.
Toplumun kanaat önderlerinin büyük bir bölümü şiiri çağdışı buluyor, romanı geleceğin edebiyatı olarak görüyor. Belki de o nedenle basında romana büyük bir destek veriliyor, romancılar pohpohlanıyor ama iş şiire gelince suskunluk hakim oluyor.   
Edebiyat dergilerine, gazetelerin kitap eklerine baktığınızda bu durumu net olarak görebilirsiniz. Hemen her roman hakkında iyi kötü birkaç satır yazı, röportaj çıkıyor ama Türkiye’nin en önemli şairleri yayınlatsa bile kitap şiirlerden oluşuyorsa bir satır bile yok!.. Bir anlamda eleştirmeninden, medyasına, okuruna dek şiiri elbirliği ile öldürüp gömmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Roman üzerine çalışmalarıyla bilinen Murat Belge “Şairaneden Şiirselliğe” (2018, İletişim yay.) adlı “Türkiye’de Modern Şiir” altbaşlıklı 581 sayfalık kitabını 2. Yeni ile noktalamasına, ondan öteye geçip günümüze doğru yol alamamasına gerekçe olarak önsözde “Şiir, ‘şiir yazanlar’ın elinde olmayan nedenlerle, bir anlamda ‘marjinalize’ oldu. Alanı daraldı. Daha özel bir dil haline geldi” diyerek günümüz şiirini okumadığını belirtmesi, kitapla ilgili tüm röportajlarda bunu ısrarla tekrarlaması bunun tipik örneğidir.
Yerleştirilmeye çalışılan bu kanıyı görmezden gelmeyi becerebilirseniz ya da sorgularsanız farklı bir gerçekle karşılaşıyorsunuz. Bir kere toplumun şiire olan ilgisi sürüyor. Büyük usta Aziz Nesin’in dediği gibi halen “Her üç kişiden dördü şair!” Türkiye’nin en çok satan gazetesi Posta Gazetesi yöneticileri şiir sayfalarında yayınlanması arzusu ile her gün binlerce şiir geldiğini söylüyor. Edebiyat ve şiir dergilerine, yarışmalara gelen şiir sayısı azımsanmayacak ölçüde. Yayınevleri şiir dosyalarının sahiplerine “Hayır!” demekten yorgun.
Şiir okuma açısından da aslında durum söylendiği kadar iç karartıcı değil. Çağdaş Türk Şiirinin klasikleri her zamankinden daha çok okunuyor. Orhan Veli, Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Attilâ İlhan, Cemal Süreya, Özdemir Asaf gibi şairlerin kitapları her yıl birkaç baskı yapıyor. 100 binden fazla satışa ulaşanlar var. Daha yakın yıllara geldiğimizde de çok satan şairlere rastlıyoruz.
Yayınlanmama, okunmama sorunu daha gençlere gelindiğinde, günümüz şairlerinde başlıyor. Okurlar ne yazık ki günümüz şairlerine karşı ilgisiz. Daha doğrusu onların kitaplarını satın almıyor. Ama bir yandan da başka bir şiir anlayışı müthiş iltifat görüyor. “Pop Şiir” diye adlandırdığım bir tür bu. O türde yazan DJ’lerin, sunucuların, artistlerin kitapları, CD’leri on binlerce, hatta yüz binlerce satıyor. Onların fanatiklik düzeyinde okurları var.
Şiirin sanatların öncüsü olduğunu da unutmamak gerek. Tüm temel edebiyat akımları, ekoller şiirle ortaya çıkmıştır. Bu temel realiteyi de gözönüne alırsak, şiirdeki medya değişimini daha rahat kavrar ve onun verdiği işaretlerin gelecekte diğer sanatları etkileyeceğini de görebiliriz. Kitaplarda, dergilerde okunmayan günümüz şiiri neredeyse 20 yıldır internette en büyük ilgiyi gören sanat dalı. Hiçbir sanat dalına nasip olmayacak şekilde internette binlerce şiir sitesi, forumu, tartışma grubu, dergisi, e-kitabı yayında. Sadece internette yazan, okuyan büyük bir kesim var. Her gün binlerce şiir e-postalarla, mesajlarla dolaşıyor, sosyal medyada paylaşılıyor. İnternetteki şiir sitelerinin tıklanma sayıları akıl almayacak ve tabii kitap ve dergi tirajlarıyla karşılaştırılamayacak kadar fazla. Şiir, dolayısıyla şairler internetin geleceğin medyası olduğunu herkesten önce keşfetti ve bu olanağı değerlendiriyor, diyebiliriz.
Hemen hepimizde nostaljik duygular hâkim. Kağıda tutkuyla bağlıyız. Herhangi bir çalışmamız kağıt üzerine basılmadıkça onu “yayınlanmış” olarak kabul etmiyoruz. İnternette yüzbinlerce kişi okumuş olsa da üç yüz adet basılan bir kitap ya da baskı sayısı bini geçmeyen bir dergide görmezsek o şiir yayınlanmış olmuyor. Kalıcılığın hâlâ kağıt üzerinde sağlandığı inancındayız. Biz neye inanırsak inanalım gerçek ortada: “şiirin medyası değişti.”
Şiirin değişen medyasına uyum sağlaması gerekiyor dergilerin. Bunun ilk adımı hibrit (hem kağıda basılı, hem de dijital yayınlar) olabilir. Yani hem kağıda basılan hem de daha sonra, örneğin bir ay sonra aynı eserleri internet sitesinden paylaşan dergiler yayınlanabilir. Maddi açıdan yorucu ama geçiş dönemi için iyi bir öneri gibi görünüyor. Çünkü şiir ve edebiyat dergilerinin yaşadığı sorunu diğer gazeteler ve dergiler de yaşıyor. Birçok çoksatan dergi internetin rekabetine dayanamadığı için kapandı. Gazetelerin ise kağıda basılı sayılarının satışı ile internet izlenme oranları arasında, internet lehine devasa farklar var.
Aydın Engin şöyle yazıyor: “1990’lı yıllarda Türkiye’de ulusal düzeyde dağıtılan günlük gazetelerin toplam tirajı (=net satışı) 6.500.000 (altı buçuk milyon) idi. 2018’de 3.200.000 (üç milyon iki yüz bin).” Aydın Engin 35 bin ortalama satışı olan Cumhuriyet’in internet sitesine giren tekil ziyaretçi sayısının günlük 1,5 milyon olduğunu ekliyor. “Kâğıda basılı gazetenin satışını artırmak için önerileriniz olsa gerek” diye okurlara çağrıda bulunuyor.  (bkz. “Bir ‘Akıl İmecesi’ İçin Çağrı” Cumhuriyet, 21.02.2018). Aynı çağrıyı şiir ve edebiyat dergileri de yapmalı. Gelecek internette olduğuna göre nasıl bir dergicilik yapmalıyız? Bu soruyu tartışmamız gerek. Geç bile kaldık! (Sincan İstasyonu, s. 95, Mayıs - Haziran 2018)

Yorumlar