Elif Daldeniz Baysan, bir bilim insanı. 1994
yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde çeviribilim lisans derecesinden sonra yüksek
lisans ve doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde tamamlamış. On yıl sınai mülkiyetin korunması alanında çalışmış.
Doktora tezini de patent metinleri çevirileri üzerine yazmış. Akademik
çalışmalarını özellikle kültürlerarası iletişim, çevirmen kimliği, kültür,
sanat ve düşünce metinleri çevirisi ve kavramların çevirisi üzerine
yoğunlaştırmış. 2003 yılından itibaren Okan Üniversitesi’nde çeşitli
kademelerde görev yapmış. Kurucusu olduğu Çeviribilim Bölümü Başkanı, Almanca
Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı Başkanı sonra da İngilizce Mütercim
Tercümanlık Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış. Birçok uluslararası toplantıya
katılmış, bildiriler sunmuş. Çeviri Derneği’nin kurucu üyelerinden, Çevirmenler
Meslek Birliği (ÇEVBİR) üyesi ve Afette Rehber Çevirmenlik (ARÇ) Grubu
gönüllülerindenmiş. Adına Elif Daldeniz-Baysan Çeviribilimde Lisansüstü
Çalışmalar Kolokyumu düzleniyor. Geçen yıl dokuzuncusu gerçekleştirilmiş. Bu
satırlar Özlem Berk-Albachten’in yazdığı kısa biyografiden (ceviribilimokan.wordpress.com/elif-daldeniz-baysan-biyografisi).
Elif Daldeniz Baysan’ın kısa yaşamında çok
aktif ve başarılı bir akademisyen olduğu, çeviribilim çalışmalarına önemli
katkılarda bulunduğu anlaşılıyor. Kuşkusuz bu çalışma hayatından güzel bir
biyografi çıkar. Bir başarı hikayesi. Özellikle çeviribilim alanında çalışanlar
için de yararlı bir kaynak olur.
Her yaşam öyküsünün bir de “özel” yanı var.
Gündelik hayatın dertleri, gaileleri, mutlulukları, sevinçleri ile örülü bir
yan. Elif Daldeniz Baysan, 1970’de doğmuş, 2012’de vefat etmiş. 42 yıllık, kısa
bir yaşam. Bu kısalık bile uzaktan bakanın merak etmesine yeterli. Meslek
hayatında başarıdan başarıya koşarken özel’inde neler yaşadı? Bu başarı öyküsü
neden bu kadar kısa sürdü?
Ayşe Sarısayın, Denize Yazıldı’da Elif
Daldeniz Baysan’ın yaşam öyküsünün izini tüm boyutlarıyla sürüyor. Ama bu
biyografinin yazılma amacı çok daha içyakıcı. Elif Daldeniz, 15 Eylül 2012’de
vefat ettiğinde oğlu Deniz henüz 7 yaşında. Bostancı’dan Heybeliada’ya Elif
Daldeniz Baysan’ın cenaze törenine doğru yol alırken Serhat Baysan “Elif’i
yazar mısın?” diye soruyor Ayşe Sarısayın’a. “Deniz çok küçük, annesini
hatırlamayacak büyüdüğünde. Deniz için Elif’i yazar mısın?”
Kuşkusuz Serhat Baysan sevgili eşi ile ilgili
böyle bir istekte bulunurken, doğru kişiyle konuştuğunu biliyor. Ayşe Sarısayın,
Elif Daldeniz’in son yıllarında en yakın arkadaş çevresinden. Heybeliada’da üç
katlı bir evde büyük bir aile gibi yaşamışlar. Elif Daldeniz’in yaşadıklarına
tanıklık etmiş, dert ortağı olmuş, destek olmaya çalışmış. Ama daha da önemli
bir özelliği var, iyi bir yazar ve nadir bulunan iyi biyografi yazarlarından.
Erdal Öz Unutulmaz Bir Atlı (2009, Can yay.) kitabı Türkçede biyografi türünde
yazılmış en önemli eserlerdendir.
“Ne yazacaktım: biyografi, roman, anlatı,
biyografik bir roman, anı, hangisi? Elif’i beş yıldır tanıyordum, geçmişine
ilişkin bilgilerim sınırlıydı. Daha da önemlisi, böylesine derin bir yarayla,
kendi yaramı geçtim, diğerlerinin yaralarını kanırtmadan nasıl yazacaktım?”
Ayşe Sarısayın haklı. Zor bir iş. Yazması da,
yayımlatması da zaman almış. Elif Daldeniz’in ölümünden 6 yıl sonra içine sinip
yayınevine teslim etmiş ve kitap yayımlanabilmiş. Deniz şimdi ilkgençlik
çağlarında.
Elif Daldeniz – Serhat Baysan, Funda – Yiğit
Bener, Ayşe – Hüseyin Sarısayın ve çocukları Deniz, Lal, Emrecan Heybeliada’da
birlikte var ettikleri üç katlı apartmanda ortaklaşa bir yaşam sürüyorlar.
Kitabın, bence, bu biyografik romanın, çıkış noktası da bu. Oradan, o
tarihlerden geriye ve ileriye doğru bir anlatı kurmuş Ayşe Sarısayın. O evde
sürdürülen yakın ilişki içinde Elif Daldeniz’i tanıyor, dost oluyor. Yaşam
birlikteliğinin yanında edebiyata ilgileri, çevirmenlikleri gibi birçok ortak
noktaları, konuları var. Tabii, Elif’in insanı hemen sarıveren canayakınlığı da
dostluğu kolaylaştırıyor, derinleştiriyor.
Neden biyografik roman diyorum? Kuşkusuz
başta Deniz ve Serhat olmak üzere Elif Daldeniz’in ailesi, yakınları, dostları,
arkadaşları için çok farklı bir anlamı var kitabın. Onlar için çok değerli bir
anı kitap. Hemen hepsinin bir şekilde katkıda bulunduğu, Elif Daldeniz’i
yaşatacak bir armağan.
Ama biz okurlar için Elif Daldeniz bir roman
kahramanı. Kitabı okuyup daha çok tanıdıkça varlığı iyice belirginleşecek, onu
sevip benimseyeceğiz. Ailesinin, dostları ve iş arkadaşlarının tanıklığı ile
bir bildungsroman, oluşum romanı ortaya çıkıyor. Başarı hikayesinin kırılım
noktası ise can alıcı hastalığa, kansere karşı verilen mücadele.
Yiğit Bener’in önsözde belirttiği gibi çok
katmanlı ve çoğul okumalara yönelten bir yapısı var kitabın. Biyografi gibi de
okuyabilirsiniz, anı kitabı olarak da benim yaptığım gibi roman kabul ederek
de. Bu çoğulluk, nesnel olanla öznelin arasındaki geçişkenlik Ayşe Sarısayın’ın
edebi anlatımındaki başarısı ile ortaya çıkartıyor.
Elif Daldeniz, bir işçi ailesinin çocuğu
olarak Almanya’da doğmuş, çocukluk ve gençlik yıllarını Almanya ve Türkiye
arasında gelgitlerle sürdürmüş. Yaşamı iki dilde ve iki kültürde geçmiş
ve o birçoklarının aksine bu durumu avantaja döndürmüş. Her iki kültürün ve
dilin verdiklerini hem yaşamında hem de çalışmalarında verime çevirmiş.
Kişi olarak iyimser, sakin, alçakgönüllü, dost canlısı,
çalışkan... birçok olumlu özelliği var ve bu yanları ile hızlıca yakın
ilişkiler, dostluklar kurmuş. Kısa yaşamında çok sayıda ve derin ilişkiler
geliştirmiş. Tanıklıklar bu özelliklerini örneklerle, anılarla belirginleştiriyor.
Sonra Serhat Baysan’la karşılaşıyorlar. Anlatı yeni bir
boyut kazanıyor. İkisi de aşklar, evlilikler yaşamış. Birbirlerini ilk
görüşlerinde ruh eşlerini bulduklarını anlıyorlar ama kavuşmaları kolay
olmuyor. Zaman ve karşılıklı çaba gerekiyor.
Nihayet birlikte yaşamaya başlıyorlar. Heybeliada’da
dostlarla ortak yaşam kuruluyor. Diğer yandan da akademik hayatta mücadele
ediyor. Elif, üniversitede önemli görevlere geliyor, doçentlik için
hazırlanıyor. MS hastalığı ile hamilelik birbirini izliyor. Elif ve Serhat
birlikte yaşamlarını belirleyecek önemli kararlar alıyor. Peki kansere karşı ne
yapılacak? Elif her zorluğu olduğu gibi bu hastalığı da metanetle karşılıyor. Hem
hastalığı yenmek için ne gerekiyorsa yapıyor hem de gündelik yaşamından,
eşinden, çocuğundan, akademik kariyerinden vazgeçmiyor.
Denize Yazıldı gerçek bir yaşam öyküsünden
yola çıkan, mektuplar, anılar, tanıklarla kurulmuş çok boyutlu bir anlatı. Elif
Daldeniz’in kısa, yoğun, mücadele ve başarılarla örülü yaşam öyküsünü içimiz
yanarak okuyoruz.
(Denize Yazıldı, Ayşe Sarısayın, Can yay.
Ağustos 2018)
SON NOT: Cumhuriyet
Kitap’ta ilk yazım 3 Aralık 1992’de yayımlanmış. 22 Haziran 2006’dan beri de
her hafta sürekli olarak yazmışım. 12 yıldan fazla olmuş. Benim en uzun süreli
ve soluklu yazma serüvenim. Sevgili Turhan Günay ağabeyimin engin gönüllülüğü,
sevgili editörlerim Eray Ak, Ali Bulunmaz ve görsel yönetmenimiz Dilek
Akıskalı’nın içten destekleri sayesinde en ufak sorun ve sıkıntı olmadan bugüne
dek geldik. Her güzel şeyin bir bitişi vardır. Bu yazıların bitişi de
bugüneymiş. Yeni yayınlarda yeni yazılarda buluşmak umuduyla hoşça kalın! 20.09.2018
Yorumlar