Haluk Oral “Nâzım’ın Yolculuğu”nu anlatmaya büyük dedesi
Mehmet Ali Paşa’dan söz ederek başlıyor. Çok renkli bir kişilik olduğu
anlaşılan Mehmet Ali Paşa, yabancı dil bilgisinin kuvveti de göz önüne alınarak
Osmanlı İmparatorluğu’nu temsilen Berlin Konferansı, Ayestafanos Anlaşması gibi
çok önemli görüşmelerde yer almış, devleti temsil etmiş.
Mehmet Ali Paşa, entelektüel bir kişiymiş. Kendi yazdığı
“Eriha’nın Gülü” şiirini Berlin Kongresi sırasında okuduğu ve sınır
görüşmelerinin gecikmesine neden olduğuna da dikkati çekiyor Haluk Oral. Bir
Alman müzisyenin bestelediği bu şiirle ilgili önemli bir husus da kendisinden
40 yıl sonra, 16 yaşında ilk şiirini yayımlatacak olan kızının torunu Nâzım
Hikmet’in bu şiirinin dedesinin “Eriha’nın Gülü” şiirinden esintiler taşıması.
Haluk Oral, izleyen bölümlerde Nâzım Hikmet’in ailesinin
seceresinin izlerini sürüyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet
yönetiminde önemli görevler alan aile mensupları Kurtuluş Savaşı’nın başlaması
ile Atatürk’ün yanında yer almış, sonra da Cumhuriyet yönetiminde önemli
görevlere gelmişler. Hemen hepsinin sanatçı bir yönü olduğunu, resim
yaptıklarını, kitaplar kaleme alıp tiyatroyla, şiirle ilgilendiklerini
anlıyoruz.
Nâzım Hikmet’in şairliği de adını aldığı büyük babası Mehmed
Nâzım Paşa’dan dinlediği şiirlerden geliyor. İlk şiirlerini dedesinden
dinlediği aruzla yazılmış şiirlerden esinlenerek kaleme almış.
Nâzım Hikmet’in anne ve babasının evlenmeleri, şairin doğumu,
okul yılları, anne ve babasının boşanmalarına tepkisi, bahriye mektebine
gidişi, oradaki öğretmeni Yahya Kemal’le ilişkileri, şiir anlayışındaki
değişimler ilk bölümlerin konusunu oluşturuyor.
Nâzım Hikmet şiirleriyle destek verdiği milli mücadeleye
bizzat katılmaya karar verir. Onunla birlikte Anadolu’ya geçenler arasında yakın
arkadaşı Vâlâ Nureddin’den başka iki genç şair, Yusuf Ziya (Ortaç) ve Faruk
Nafiz (Çamlıbel) de vardır. Ankara’ya kabul edilenler ise Nâzım Hikmet ve Vâlâ
Nureddin olur, diğerleri İnebolu’dan İstanbul’a geri dönerler. Nâzım Hikmet ve Vâlâ
Nureddin uzun bir yolculukla Ankara’ya varınca İstanbul’daki gençliği
Anadolu’daki mücadeleye çağıran bir şiir yazarlar, şiir binlerce adet
bastırılıp dağıtılır. Nâzım Hikmet Ankara’da milli mücadeleye destek için
gelmiş olan aile fertleri ile buluşur ve Atatürk’e takdim edilir. Atatürk,
Nâzım ve Va-Nu’ya mevzusuz şiir yazmamalarını, gayeli şiirler yazmalarını
öğütler. Sonra da öğretmen olarak görevlendirilirler. Nâzım Hikmet, Bolu’ya
görev yapacağı okula gider.
Bolu’daki öğretmenlik görevi Nâzım Hikmet’in Spartakist olup
Moskova yoluna düşmesini de sağlayacaktır. Nâzım
Hikmet’in güreşçiliği, ilk eşi olacak Nüzhet Hanım’la tanışmaları, Batum’da
karşılaştıkları Şevket Süreyya’nın masalsı evliliği gibi ilginç anekdotlar da
var.
İstanbul’a dönüş, yayımlanan şiirleri nedeniyle ceza alışı,
ikinci kez Rusya’ya gidişi, ikinci eşi Lena’yla tanışmaları ve evlenmeleri… Nâzım Hikmet ilk mahkûmiyetini çekmeye İsmail Bilen’le
birlikte Rusya’dan kendi ayaklarıyla gelmiş. Daha Harf Devrimi arifesinde Hopa
Cezaevi’nden ailesine yeni harflerle mektup yazmış. Sonra da Hopa
kaymakamına ve mahkûmlara yeni alfabe dersi vermiş.
Nâzım Hikmet, Resimli Ay
dergisinde yazmaya başlayınca edebiyat çevrelerinde tanınmaya başlıyor. Sıkı
bir polemikçi olduğu için çok sevenler olduğu gibi nefret edenler de oluyor.
“Putları Yıkıyoruz” kampanyası sık anılır ama put diye yazıyla saldırdığı
Abdülhak Hamit’ten özür dilemesinden pek söz edilmez.
Yoğun yazı yaşamı önce davaları,
ardında da hapisliği getirecektir Nâzım Hikmet’e. Eşi Piraye Hanım’dan uzak
kalması, hapisten yazma çabaları… Araya yine anekdotlar giriyor. Kendisini
dövmeye gelen Naci Sadullah’la dostluğu, onun hapis yıllarında
gösterdiği dayanışma, Kan Konuşmaz romanının tefrikasını sağlaması gibi ilginç
bilgiler var.
Nâzım Hikmet’in kara gün dostu İpek Film sahibi İhsan İpekçi
olmuş. Hapisteyken ona birçok film
senaryosu yazdırmış. Nâzım, tahliyesinden sonra da İpekçi için çalışmış. Senaryo, şarkı sözü yazmış, altyazı
çevirisi, film yönetmenliği yapmış. Ardından da tekrar mahpusluk ve yine İhsan
İpekçi’nin desteği geliyor. Şeyh Bedrettin Destanı’nın, Kuvayi Milliye Destanı’nın
ve Memleketimden İnsan Manzaraları’nın yazılışı, Kemal Tahir’le, Orhan Kemal’le
birlikte mahpusluk, Melih Cevdet’in Nâzım Hikmet için yaptığı araştırma, Orhan
Veli’yle, Eyüboğlu kardeşlerle ilişkiler, Münevver Andaç, Vera Tulyakova ve Şarlo…
“Nâzım’a Yolculuk” kitabı
ve sergisinde sözü edilebilecek daha birçok ilginç konu, yeni bilgi ve belge
var. Haluk Oral, Nâzım
Hikmet’in yaşam öyküsünü belgeler eşliğinde izlemiş, bilinmeyen ayrıntıları
günışığına çıkarmış. Haluk Oral ilk kez yayımlanan belgelerle Nâzım Hikmet’in yaşamına dair bilgileri,
tarihlendirmeleri de düzeltiyor ve Nâzım Hikmet’in biyografisine önemli
katkılarda bulunuyor. Nâzım Hikmet’den söz ederken edebiyat, sanat ve yayıncılık
hayatımızı ilgilenen birçok konuda da yeni bilgiler, belgeler sunuyor. Sergi 22 Haziran’a kadar sürecek, kitap da
önümüzdeki günlerde yayımlanacak. (03.05.2019, Hürriyet Kitap-Sanat)
Yorumlar