“Birer birer eksilmeye başladık”

Cemil Kavukçu sevdiğim bir yazardır. Her yazdığını keyifle okurum. Biz okurlarını alıştırmış, hemen her sene bir kitap çıkartıyordu. Geçenlerde durduk yerde aklıma takıldı; “Cemil Abi neden çoktandır kitap çıkarmıyor” diye düşündüm. Son kitabı 2017 tarihli ‘Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’. 2018’de kitap yayımlamamış. Aslında uzun bir zaman aralığı değil, hatta çok normal ama her sene bir kitaba alıştırmış. Bekliyoruz.
Benim bu düşüncemin üzerinden bir gün geçmedi haberi geldi; Cemil Kavukçu’nun yeni öykü toplamı ‘Balyozla Balık Avı’ yayımlanmış. 12 kısa öyküden oluşan 96 sayfalık bir kitap. Sevdiğimiz sade, duru anlatımıyla, anlarla, anılarla genişleyen derinlikli öyküler yazmış yine.
İlk öykü, kitaba adını veren ‘Balyozla Balık Avı’. “Bu mayıs öncekilere benzemiyor” ilk cümlesi. “Birkaç iyi insanın dışındaki seviyesiz ilişkiler geride kaldı; köydeyim sonunda” diye anlatmaya başlıyor. Yaşlılık. Emeklilik. Bilerek tercih edilmiş yalnız bir yaşam. Kendine yetecek kadar düzeyde çiftçilik, hayvancılık yapıyor. Köylülerle arkadaşlık ediyor. Bu öyküde verilen ipuçları, anlar, anılar diğer öykülerle de bağlanacak, kitabın sonunda yine başa, balyozla balık avlayanlara, anlatıcının düşlerine kabûs gibi girenlere dönecek.
Cemil Kavukçu oya gibi işleyerek hem tek başlarına okunabilecek hem de bütün olarak değerlendirilebilecek bir öyküler toplamı ile gelmiş yine. Dikkatli okurlar önceki kitaplara göndermeler de bulacaktır.
İkinci öyküden, “Anma Arkadaş”tan başlayarak başlığa da aldığım “Birer birer eksilmeye başladık” teması belirginleşmeye başlıyor. Eski dostlar yavaş yavaş hayatımızdan çekilmeye başlıyorsa, ömrün sonbaharı gelmiş demektir. Anlatıcı da o sonbahardan öyküler anlatıyor. Anımsamalarla, geçmişe, taa çocukluk çağlarına dek özlemle dolu ama ayağı sıkı basan, sağlam öyküler. Tüm öyküleri aynı anlatıcının anlattığını düşünüyorum.
Birer birer eksilmenin illa “Anma Arkadaş”taki gibi ölümlerle olması gerekmiyor. İlk öyküdeki gibi bir köye yerleşerek de arkadaşlarınızın hayatından eksilebilirsiniz.
Tüm ilişkilerinizden kopmayı başarsanız da anılar gelip sizi bulacaktır. Onlardan kaçış yok. Sanırım yaşlandıkça anılar daha da ağır basıyor, sık sık anımsamaya neden olacak olaylar yaşanıyor. ‘Balyozla Balık Avı’ndaki tüm öykülerde bu anımsamalara şahit oluyoruz.  Cemil Kavukçu alışıldığı gibi anının nerede bittiği öykünün nerede başladığı belli olmayan, bu nedenle sıcaklığı, samimiyeti hissedilen anlatılar kuruyor bu kitapta da.
Tabii bir de anlatacak hiçbir anısı kalmayanlar var. “Özel Gün” öyküsünde biraraya gelen yaşlılar grubunun ne kadar anlatacak bir şeyi kalmamışsa, susup oturuyorlarsa, yemek boyunca onları izleyen, sürekli yorumlar yapan iki arkadaşın da durumu pek farklı değildir. Onlar aslında çoktan bitmiş, anlatacak, konuşacak bir şey kalmamış bir arkadaşlığı ite kaka sürdürmeye çalışmaktadır. “Uzun süredir görüşmediğimiz halde konuşacak konu bulamamıştık” diye anlatır.
Arkadaşlık bağları gevşer, yok olur da aile bağları sağlam kalır mı? “He”de yaşanan eltiler savaşı aslında çekirdek ailenin, karı kocanın birlikteliklerinin bile çözülmekte olduğunu, insanların mecburiyetten ya da alışkanlıktan birlikte yaşadıklarını düşündürür.  
Cemil Kavukçu mekân bildirse de bildirmese de doğup büyüdüğü yer olan Bursa’dan İnegöl’den öyküler anlattığını düşünerek okurum yazdıklarını. Örneğin “Bezzaz Tekfar” gibi bir adam ancak oralarda çıkar gibi gelir bana. Artık işlemeyen manifatura dükkânı ve çocukluktan gelen bisiklet tutkusu, belli olmayan görme engeli ona bu lakabın takılmasının sebebi olmuştur. Yitip giden insanlar, dostluklar, ilişkilere bir de kaybolan meslekler eklenir. Manifaturacı da yoktur artık, kolonyacı da.

‘Balyozla Balık Avı’ bir solukta, hiç bitmesin diye okunan kitaplardan. Konularıyla, anlatımıyla, yarattığı atmosfer ve duygu ortamıyla usta bir öykücüden usta işi bir kitap.(Hürriyet Kitap Sanat, 30.08.2019)

Yorumlar