Osaka’ya bir saat uzaklıkta bir
mahallede on dönümlük geniş bahçesinde tarım da yapılabilen bir konak. Yakiçi
Sugimoto, 60 yaşlarında dul bir işadamı, büyük şirketlerde üst düzey görevlerde
bulunduktan sonra emekli olmuş, memleketine, geleneksel hayata dönmüş,
günlerini sebze ve meyve üreterek geçiriyor. Çocukları da aileleriyle birlikte
bu büyük konakta yaşıyor. Yakın zamanda kocası ölen gelini Etsuko da onun
davetiyle evde birlikte yaşamak için Tokyo’dan gelmiş.
Yukio Mişima’nın gençlik dönemi
eserlerinden ‘Aşka Susamış’. Mişima’ya ün kazandıran ilk romanı ‘Bir Maskenin
İtiraflarından’ sonra yayımlanmış. Kaleme aldığı dördüncü, yayımlattığı ikinci
romanı olduğu belirtiliyor biyografilerinde. Erkek kahramanlarıyla, biyografik
özellikler taşıyan konularıyla ünlenen Mişhima’nın kadın kahramanlı nadir
eserlerinden.
Bu büyük evde Yakiçi’nin yazar oğlu
Kensuke ve eşi Cheiko, kocası Sibirya'da olan kızı Asako, Asako’nun 8 yaşındaki
kızı Nobuko ve 5 yaşındaki oğlu Natsuo birbirlerine pek de değmeden, aynı yemek
masasında bile buluşmadan, ama her an birbirlerini kollayıp dedikodusunu
yaparak yaşayan diğer aile üyeleri. Bir de genç köylü hizmetçi kız Miyo ve 18
yaşındaki bahçıvan Saburo var. Ülkenin en büyük kentinde Tokyo’da çok daha iyi
yaşam şartlarında büyüyüp yaşamış Etsuko için bu küçük taşra kasabası,
geleneksel yaşam biçimini korumaya çalışan Sugimoto’nun yönetiminde evde
yaşananlar çok değişik şeyler, ama hiç kafaya takmıyor. Hiçbir şeyi
derinlemesine düşünmeden yaşamaya çalışıyor. Evin tek hakimi olan Yakiçi’yle
hemen yakınlaşmış, cinsel ilişkiye girmiş, adamın her şeyiyle ilgilenmeye
başlamış, bu gelişme de evin diğer sakinleri tarafından fark edilmiş. Etsuko
kendine dokunulmazlık gibi bir konum elde etmiş. Bol bol dedikodusu yapılıyor
ama yüzüne bir şey söylenemiyor.
Roman İncil’den alınan “Orada, kırmızı
bir canavarın sırtına binmiş bir kadın gördüm” epigrafıyla başlıyor. Mişhima
zengin sözcük dağarcığı, güçlü metaforlarıyla kurduğu anlatımıyla yine kendine
has bir dünya yaratıyor. Tek tek tanıttığı kahramanları geleneksel Japon yaşam
biçimi ile modernleşme arasında bocalarken bireysel sorunlarıyla,
bunalımlarıyla baş etmeye çalışıyor.
Çok
sevdiği, ama aşkına karşılık bulamadığı, onu pek çok kez aldattığını bildiği
kocası Ryosuke'yi tifo nedeniyle kaybeden Etsuko, romanın adına uygun olarak
aşka susamış bir haldedir. Yakiçi’yle ilişkisi de bu ruh haline çözüm
olmamıştır. Belki de çevresinde yakışıklılığı ve iyi huyuyla tek dikkatini
çeken kişi olduğu için sevgisini 18 yaşındaki bahçıvan Saburo’ya
yöneltir. Bu tek taraflı bir ilgidir, Saburo kadının kurmaya çalıştığı
yakınlığı anlamaz. Zaten hizmetçi kız Miyo’yla ilişkisi vardır.
Roman hep çıplak ayakla gezen Saburo’ya
iki çift hediye çorap almaya Osaka’ya giden Etsuko’nun orada yaşadıkları ve eve
dönüş yolunda düşündükleriyle başlar. Mişhima akrabalarından duyduğu konuyu
önce kısa bir öykü olarak kaleme almış. Daha sonra Osaka'ya gitmiş ve iki hafta
orada kalmış, yaptığı gözlemlerle öyküyü geliştirip romanlaştırmış. Eleştirmenler
Mişhima’nın eski Fransız dramlarından ve Yunan Mitolojisinden etkilendiğini yazıyorlar.
Karşılıksız cinsel özlem ve kişinin sevgisinin nesnesine acı verme arzusu da
dahil olmak üzere Mişhima'nın diğer eserlerinin çoğunda yaygın olan temalar bu
romanda da görülüyor. Zaten kitabı sıradan karşılıksız bir aşk öyküsünden
çıkarıp tipik bir Mişhima eseri haline getiren de Etsuko’nun Saburo’yla, Yakiçi
ve diğer aile üyeleriyle kurduğu ilişkiyi bu kendine has kalıpları yıkan bakışıyla
anlatması, okuru sarsması. ‘Aşka Susamış’ bir başyapıt değil ama hem Mişhima
sevenlerin hem edebi niteliği olan iyi bir eser
arayanların okuyabilecekleri bir roman. (03.01.2020, Hürriyet Kitap Sanat)
Yorumlar