Usta bir mimar, iyi bir şair; Cengiz Bektaş


Biyografisinde “yüksek mimar, mühendis, ozan ve yazar” diye yazıyor yaptığı işler. Dostları “özü, sözü bir” diye anıyor Cengiz Bektaş’ı. Mimarlığı ile şairliği başa baş gider sanırım. Kuşkusuz mimarlığı şairliğini, şairliği de mimarlığını etkilemiştir. Aynı estetik bakış ve özeni görürüz hangi alanda eser verirse versin.
Biyografisinde yer alan işlerle yetinmemiş, örnek bir sanat insanı olarak sanatıyla, bilgisiyle katkıda bulunabileceği her çabaya destek vermiş. Meslek örgütlerinde özveri ile çalışmış.
Cengiz Bektaş’ı Cem Yayınları’nın o sade ve güzel kapaklı şiir dizisinden çıkan kitaplarıyla tanımıştım. 70’li yılların sonuydu. Kitap yayınının çok az, şiir açlığımızın haddinden fazla olduğu gençlik çağlarımız. 90’lardan itibaren önce PEN Yazarlar Derneği’nde, sonra Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) yönetiminde görev yaptığı yıllarda sık sık görüştük, birlikte çalıştık ve kitaplarından edindiğim insan ve memleket sevgisi imgesiyle kişiliğinin örtüştüğünü gördüm. Gözleri sevgiyle ışıldayan, dostlukla bakan bir abimizdi. En son buluşmamız, sohbetimiz de TYS’nin son genel kurulundaydı. Biraz yorgundu ama hâlâ projelerden, yazacaklarından söz ediyordu.   
16 yaşındayken, 1950’de memleketi Denizli’de bir gazeteye yazdığı köşe yazılarıyla yazarlık yaşamına başladığı kaydediliyor ama esas verimi 20’li yaşlarında. İlk şiiri 1960’da Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Türkçe Dergisi’ne yayımlanmış. Dost, Varlık, Türk Dili gibi önemli dergilerde şiir, deneme ve gezi yazıları çıkıyor. İlk şiir kitabı ‘Kişi’nin yayım tarihi 1964. Bendeki son şiir kitabı 2013 tarihli ‘Can Suyu’. Tuğrul Asi Balkar, siir.gen.tr’de şiirini şöyle değerlendirmiş; “Çağdaş yaşamdan yola çıkan, kültür birikiminin bilincinde, evren merkezli insanı ve Anadolu uygarlıklarını geçmiş, bugün ve gelecek bağlamında irdeleyen, özden çıkarak biçimlenen, sözcükleri elisıkı kullanan somut bir şiire yöneldi.”
İlk deneme kitabı da 1967’de yayımlanan ‘Mimarlıkta Eleştiri’. Bu kitapla 80’li yıllara dek en önemli ödüllerimizi veren Türk Dil Kurumu’nun (TDK) 1968 Deneme ve İnceleme Ödülü’nü kazanmış. TDK ödülleri eserlerin hem edebi niteliğine hem de dildeki özenine, öncülüğüne bakılarak verilirdi. Cengiz Bektaş’ın öztürkçeyi savunduğunu ve ısrarla kullandığını biliyoruz.
Bir yandan da mimarlık alanında akademik çalışmalarını yürütüyor ve 1968 tarihli ‘Koca Sinan’dan başlayarak mimarlık ve şehircilik hakkında önemli kitaplar yayımlıyor.
Şiirde ilk ödülünü 1954’de Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun da jürisinde yer aldığı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin şiir yarışmasında kazanmış. Bedri Rahmi ile düşünsel olarak yollarının kesiştiğini biliyoruz. Hem insani olarak hem de eserleriyle halkın her kesimiyle bağ kurmaya önem veriyordu. Doğum yeri Denizli’ye tutkuyla bağlıydı. Akdeniz sevgisini de eserlerine yansıttı. Azra Erhat’la birlikte arkeolojik geziler yaptığını, her yıl Mavi Yolculuk’a çıktığını da anlatırdı. Arkeoloji çok emek verdiği bir alan olmuştu.
  
Mimari hakkında kitaplar yazıp, araştırmalar yapmakla kalmıyor, çok önemli eserler de veriyor. Mimari tarihine adını yazdırıyor. Cumhuriyet dönemini simgeleyen yirmi yapıdan biri sayılan Ankara’daki TDK binası bunlardan. 2001 yılında kazandığı Uluslararası Ağa Han Ödülü gibi uluslararası ve yerel birçok ödül kazanmış mimari eserleriyle.  
Bilgisini paylaşmayı sevdiğini de biliyoruz. Tüm yoğun çalışmalarının yanı sıra akademik görevlerini de sürdürdü. Öğrencileri onu hep sevgiyle anıyor ve “Cengiz Bektaş’ın atölyesinde mimarlık fakültesinde öğrendiğinizden daha çok şey öğrenirsiniz” diyorlar.
Türkiye önemli bir değerini, biz sevdiğimiz bir ağabeyimizi, dostumuzu kaybettik. Eserleriyle, anılarıyla yaşayacak.  (Hürriyet Kitap - Sanat, 27.03.2020) Fotoğraflar:Mesut Ilgım.

Yorumlar