Önay Sözer’in deneme, eleştiri ve şiirleri 1955’den
itibaren önemli edebiyat dergilerinde çıkmış ama o biyografilerinde kendini “yazın
yaşamına ikinci A Dergisi ile atılan” bir yazar olarak
tanıtıyor. Önay Sözer’i felsefe profesörü ve Hegel ve fenomenoloji uzmanlığı ile
biliyorduk. Yazar olarak, Yazko Roman Ödülü kazanan ve 1981’de
yayımlanan Öteki’yle tanıdık. Belki felsefe çalışmaları nedeniyle
edebiyata beklediğimiz kadar ağırlık veremiyor ama her zaman merakla okunacak
bir yazar. İlk kitabından beri izliyorum. Anlatılarında yenilik peşinde, o
nedenle de kendisini A Dergisi yazarlarına yakın bulmasını doğal
karşılamalıyız. 50 Kuşağı yazarlarının edebiyatımıza anlatım ve dilde getirdiği
yenilik malum. Önay Sözer de onlar gibi dilde de yeniliğe önem veriyor. Yeni,
hatta belki de kendi türettiği sözcükler kullanmayı önemsiyor.
Yazdıklarını düşünce romanı diye adlandırabilir
miyiz, bilemiyorum. Bana yazmaya bir öndüşünce ile başladığını, anlatı içinde
de olaylar, diyaloglar ve kahramanlarının davranışlarıyla bu düşüncesini
tartıştığını düşündürüyor. Ama bunları anlatının yapısını bozmadan, olay
örgüsünü ihmal etmeden yani edebiyatı feda etmeden başarıyor. Ortaya okunaklı
edebiyat eserleri çıkıyor.
Anlatılarının ekseninde hep insan ilişkileri
var ve buna felsefi ve psikolojik açıdan yaklaşıyor. Mitolojiyle de bağlar
kuruyor. Metinlerarası ilişkileri önemsiyor. Gezi olayları gibi güncel
gelişmelere de uzak değil. Kadın erkek ilişkisinin, birbirlerini anlama
çabalarının esas ilgi alanlarından olduğunu düşünüyorum. Son romanı Sarsılanlar’da
da bu eğilimleri ve izlekleri buldum.
Sarsılanlar’ın erkek kahramanı Sarp, psikiyatri
eğitimini son sınıfta bırakmış, yaşamını editörlük yaparak sürdüren biri. Roma
ve İstanbul’da yaşıyor. Önay Sözer kahramanlarının isimlerinin anlamlarıyla da
anlatının içeriği arasında bağ kurar. Yani kahramanlarına sıradan isimler
koymaz. Sarp, “Dik,
çıkması ve geçilmesi güç (yer), yalman” anlamına geliyor. Sarp romanda üç kadın
kahramanın hep yardımına koşan biri gibi görünse de kadın kahramanların ona ulaşabildiklerini,
anlayabildiklerini söylemek güç. Kendi bile kendisine ulaşamıyor.
İlge,
bilen kişi, bilge kişi anlamında. Ama "Nakletmek-aktarmak", "iç içe geçirmek" anlamlarına da geliyormuş. İlge,
romanda Sarp’ın gelecekteki yaşamını belirleyen ilk aşkı olarak "nakletmek-aktarmak", "iç
içe geçirmek" işlevlerini görüyor.
Onunla yaşadıkları Sarp’ın daha sonraki
ilişkilerinde belirleyici oluyor. Roma’da tanıştığı Alben’le ilişkisinde de
benzerlikler buluyor. Kişinin geçmişi geleceğini ne kadar belirler? Geçmişi
belleğimizde, anılarımızda taşıdığımız müddetçe geleceği yaşayamayız,
kuramayız. Yaşadığımız sadece geçmişin bir yinelemesidir. Bugünümüzü bile
geçmişimiz etkiler. Tartışmaya açtığı sorulardan.
Sarsılanlar’ın ana metnini Sarp’ın günlükleri
oluşturuyor. Günlüklere anlatının üç kadın kahramanı İlge, Alben ve Perizat’ın
mektupları ve e-postaları katılıyor. Bu mektuplar da aslında birer öykü ya da
anlatı parçası, fragman. Mitoloji, Persefone, Hades göndermeleri de
önemli.
Sarp psikiyatri eğitimini bırakmış olsa da
editörlük bahanesi ile bu metinleri ve yazarlarını çözümlüyor, onların
bugünlerini o metinlerde gizlenmiş geçmişlerinde arayıp yorumluyor. Aslında
yaptığı yakın ilişkide bulunduğu bu kadınların ruh hallerini çözümlemeye
çalışırken kendisini tanımak, yorumlamak. Çünkü onların anlatılarının içinde
kendisini buluyor. Üçü de tıpkı Sarp gibi kendilerini arıyorlar. Kendi olmak istiyorlar.
Önay Sözer’in Sarsılanlar’ı okurdan emek isteyen, üzerinde düşünmesini,
tartışmasını isteyen bir anlatı. Sayfalar ilerleyip olaylar geliştikçe bazı
bölümlere, cümlelere dönüp yeniden bakmak gereksinimi duyuyorsunuz. Ama
anlatıya bağlanıyor, nereye varacak diye de merak ediyorsunuz. (01.05.2020, Hürriyet Kitap Sanat.)
Yorumlar